16.10.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi
Bizi
yakınlarımızla buluşturan ya da ayıran Ankara Garı’na çöken havayı tarif etmek
çok zor. Bu kez ayrılanlar, geri dönemeyecek. 99 oldular son gidenlerle. Her
gün heyetler halinde ziyaret edilmesine, kimilerinin bir nöbet gibi beklemesine,
yolcuların gidip gelmesine, trafiğin akmasına rağmen garip bir ıssızlık duygusu
çöktü Gar’a. Bomba patlamadı da aksine yaşamı içine çekti, yuttu sanki. Bu
hissin tarifi çok zor, belki yok.
Bir kez daha düştü ateş
Bunun
için patlatılıyordu demek bombalar, mermiler bunun için masumlara
hedefleniyordu; yaşama enerjisini emmek, yok etmek için. Ümitleri kırmak için. Kayıplarınki
son buluyor ama devam eden yaşam, her kaybıyla şiddeti artan bir kalp krizi
geçiriyor adeta, duraksıyor tekrar toparlanana kadar. Yaşamın enerjisini tarif
edemediğimiz için Gar’daki kalabalığın ıssızlığı karşında da bu yüzden aciz
kalıyoruz belki.
Acısı
geçmeyecek bir ateş yaktılar içimize. 40 yıl sonra Maraş’ı, ‘77 1 Mayıs’ını, 20
yıl sonra Sivas’ı anlatanların gözleri nasıl hemen nemlenip, akmaya başlıyorsa
Ankara Garı’nı her anlatışımızda, biz de öyle olacağız. Bütün hak edilmeyen
ölümler, sönmeyen bir ateş yakıyor, acısı da hiç bitmiyor yaşadıkça.
Kalleşliğin ve acımasızlığın yanında melek kaldığı vahşilikle bir kez daha
yüreğimize düşürdüler bu ateşi.
İnsan görünümünde insan
olmayanlar
Akıl,
ileriye olduğu kadar geriye de gelişebiliyor. Terörü icat edenin de varoluşa
aykırı canlı bombanın da hammaddesi aynı; insan. Hayatında tanımadığı ve
tanıyamayacağı insanların arasına girip, ayırt etmeksizin kendiyle beraber
onları öldürmesi, uç derecede, tedavisiz bir akıl hastalığı olabilir anca.
Delilik
değil. Deliler yaşama enerjisini kaybetmez, bütün olumsuz yaşam koşullarına
karşın içgüdüsel olarak daha çok tutunur yaşama. Cinnet de diyemeyiz bu ruh
haline. Cinnete günlerce planlayarak girilmez; flaş gibi patlar, bir anda olur
her şey. Belki de insan görünümünde, insan olarak doğmamıştır canlı bomba
kafalılar.
Ancak
asıl insan görünümünde insan olmayanlar, bu canlı bombaları, silah olarak
masumların üzerine sürenlerdir. Tamamen bilerek, isteyerek, bilinçle yaparlar
bu işi. Herkese yetecek dünyayı, sadece kendilerine isterler. Dünyanın çivisini
de hep onlar çıkarır zaten. Varolmak için doğmuş bünyeyi, yok ederek varolmaya
çalışırlar. ‘Bir şey’dirler ama insan asla.
O eli kırmadıkça..
Bir
hafta oldu, hala Adli Tıp bahçesinde, hastanelerde kayıplarını bekleyenler var.
Yorgun ve bitkinler. Sağ kurtulanların durumları daha zor, ruhlarını onarmak
zaman alacak. Siyasiler, başka gezegenden yayın yapıyor, yaraya merhem basacaklarına
uzlaşmazlık yelkenini doldurmakla meşguller. Bu olayı, görüş farklılıklarını
derinleştirmek için fırsat bilenleri ise Allah’a havale ediyoruz, yatacak
yerleri yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder