01.03.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi
Haziran’da
tam 6 yıl olacak ‘Yer Yer Duraklı Ankara’
diyeli. O günden bugüne de ara ara yokladık kazara duyan olur diye. Ankara’nın
olmayan belediye otobüs duraklarını istiyor, olanların yetersizliğini ifade
etmeye çalışıyorduk. Yalova kaymakamıyla aynı kaderi paylaştık; takan olmadı.
Yalova Haziran 1995’de il olmuş, kaymakam yırtmıştı ama biz, başkentte,
merkezinden kenarına, çölde su matarası devrilmiş bedevi gibi inliyorduk
“Duraakk duraaakk” diye.
Çiftçi kavrukluğuyla
Çiftçi kavrukluğuyla
“Bazı semtlerde hiç otobüs durağı yok, durak
tabelasından anlaşılıyor durak olduğu” demiştik.
“Kızılay’da, karşı kaldırımla bu taraf bile fark ediyor, yolcular arasında nifak doğuyor, duraksızlar hasetle bakıyorlar dizi dizi duraklılara” demiştik.
“Kızılay’da, karşı kaldırımla bu taraf bile fark ediyor, yolcular arasında nifak doğuyor, duraksızlar hasetle bakıyorlar dizi dizi duraklılara” demiştik.
1930'lu 40'lı yıllarda otobüs durakları |
Bizim
Batıkent’in olan duraklarını söktüler, bir bölgesinden öteye de 6 yıldır
gelmedi yenisi. Kader ortaklığı yaptığımız çok semt var.
Ki hala öyledir, gidin yağmur yağınca metro merdivenlerinden aşağı bakın, yağmurun dinmesini bekleyen sessiz çoğunlukla karşılaşacaksınız. Kuzu kuzu bekler, otobüsü kaçırırlar beklerken.
Yazın kavurucu sıcağındaysa beyin organı muhallebi kıvamına geldiği için, yakınmaya bile ağız açılmıyor. “Cinnet geçirmediysek eğer, buğdayını hasat etmiş çiftçi kavrukluğuyla gidiyoruz işimize” demiştik. Yazın aksesuarı, kaldırım boyu kenarına çökmüş yaşlılardır.
Nitekim 6 yıl sonra hala depreşüp, durak isterük!
Ki hala öyledir, gidin yağmur yağınca metro merdivenlerinden aşağı bakın, yağmurun dinmesini bekleyen sessiz çoğunlukla karşılaşacaksınız. Kuzu kuzu bekler, otobüsü kaçırırlar beklerken.
Yazın kavurucu sıcağındaysa beyin organı muhallebi kıvamına geldiği için, yakınmaya bile ağız açılmıyor. “Cinnet geçirmediysek eğer, buğdayını hasat etmiş çiftçi kavrukluğuyla gidiyoruz işimize” demiştik. Yazın aksesuarı, kaldırım boyu kenarına çökmüş yaşlılardır.
Nitekim 6 yıl sonra hala depreşüp, durak isterük!
Avrupalı durak
Bir
ara duraklama başladı ancak oturarak 3 kişi, hadi 3’erden de 6 kişi ayakta
sığsın, hiç ‘Türk tipi’ olmayan
Avrupai duraklar kondu olmayan yerlere. Bizim bindiğimiz duraklarda, 20 kişiden
aşağı bekleyen sayısı 10 saniye sürer. İş geliş-gidiş saatlerindeyse kaç otobüs
gelirse gelsin, 40-50’den hiç eksilme olmaz.
“Hangi Avrupalı tasarladı, hangi öbür
Avrupalı dikti acaba bu durakları?” diye çok düşündük. Avrupa gördük, 5
kişi bekliyorsa ‘kalabalık’ derler o durağa. Otobüsü, tramvayı, adam biriktirmeden
sık işler çünkü. Bizde, “Az
sıkışıverelim” diye kafayı soksan nihayetini dışarıda bırakan kifayetsiz
durumuna düştü estetik tasarım. Tasarlayandan başlanır sırasıyla anmaya.
1970'lerin başında Kızılay'da peron tarzı otobüs durakları |
İşte ‘Türk tipi’
Temmuz
2011’di. “‘Ankara’da durak yok’ yazısı yazma
hastalığına tutuldum. 3 ayda bir yazmazsam kuruntuya kapılıyorum” demiş,
kendimizden şüphelenmiştik. Maazallah tedavisi olmayan bir rahatsızlık, hastane
kabul etmez, tanımlanamayan cisim muamelesi görürsünüz. Çok şükür duraksızlığa
alıştık da kısmen kurtulduk bu saplantılı yaklaşım tarzımızdan. Sağanak
yağmurdan yağmura, aşırı sıcaktan sıcağa aklımıza geliyor.
Ümitköy metro otobüs durağı |
Ancak
bu sefer, elimize geçen 2 fotoğraf tetikledi kuruntumuzu. Kalabalık duraklar
için aklın yolu bir durak çözümü, 50-60 yıl önce de varmış Ankara’da; gar
peronu misali yekpare durak. ‘Türk tipi’
diye buna denir, basit ve faydalı bir çözüm. Güncel bir fotoğrafla da destekleyebiliriz
bu örneği; Eskişehir yolundaki Ümitköy Otobüs Durağı’yla. Medeniyet ve Türk
tipi karışımı, derde deva bir çözüm. Şehir Avrupalı görünecek diye Ankaralı’yı
mağdur etmeye hiç gerek yokmuş yani.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder