08.03.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi
Baktılar
ki bunlar ciddi, Çinliler de ağırdan alıyor, uluslararası tren üretim firmaları,
tek tek Türkiye’de fabrika kurma hazırlığına girişiyor. Türkiye’nin kendi
trenini üretme girişimine bu kadar dayanabildi, köşe tutmak için, bize bağ
bağışlarcasına yatırım yapacaklarını açıklıyorlar. Ancak tam da geliş
diyemeyebiliriz, koşullu gibi sanki atılan adımlar; kurulacak fabrikalar ya
montaj fabrikası ya da ihale durumuna göre açılması düşünülenler.
“Biz üretiriz, sen yorulma”
Fiyatı,
diğer sattıkları ülkelere göre aşırı yüksek tuttukları zaman, parasıyla tren
seti alamadığımız günlerimiz olmuştu. Otomobilde olduğu gibi hiçbir zaman
beraber üretime, teknolojilerini paylaşmaya yanaşmadılar. Dünyanın en ucuz
ulaşım ve taşımacılık sistemi treni, 100 yıla yakın uzak tutmayı başardılar
bizden. Gelin görün ki gelişti ve gömleğine sığmaz oldu Türkiye.
Dünyanın
Türkiye’ye layık gördüğü; sebze, meyve, tahıl üretsin, başka işlere sokmasındı
burnunu. “Biz sana üretiriz, bizden
alırsın” şeklinde bizi düşünüyor, yorulmamızı istemiyorlardı. Yanında gerçek
üretime dayanmayan rant ve montaj ekonomisiyle geçinip giderdik, ne lüzumu
vardı çalışıp yorulmanın. Artan nüfusu, ekonomik olgunluğu ve toplumsal
gelişimiyle rahatlık rahatsız eder, mızrak çuvala sığmaz oldu. Yarıya yakın
genç nüfusu, işsizliğiyle devletini sıkıştırıyor, okuduğu okulun karşılığı işini,
emeğiyle ayaklarının üzerinde durmayı istiyordu.
Yakalamak zorundayız
2001’de
Amerika’da İkiz Kuleler’in yıkılışı, dünya ekonomik sisteminin de halini
simgeliyordu adeta. Artık herkes kendi başının çaresine bakacaktı, kimsenin
başkasını düşünecek mecali yoktu. Öz kaynaklarını doğru, verimli ve iyi
kullanarak üretenler ayakta kalacak, gerisi başının çaresine bakacaktı. Biz de
ayağına takılan çelmelere rağmen, kendi başımızın çaresine bakmaya uğraşıyoruz
o günden beri. 60-70 yıl geciktiğimiz teknolojileri keşfetmeye, en yenileri
yakalamaya çalışıyoruz.
Önümüzdeki
20-30 yıl içinde hem kaybettiğimiz yılları telafi etmek hem de son teknolojiyi
yakalamak zorundayız. Yoksa dar gömleğimizde boğulup, ahret işleriyle iştigal
edeceğiz ‘iş’ olaraktan. Yani
efendim, çok çalışmalıyız çok. Rahat kazanma devri biteli de çok oldu nitekim.
Bizim hazırlıklar
“Adam trenle girdi, peronu şaşırdı” dedirtmeden
belirtiyoruz; işte bu tren işleri, bizim daha rahat bir gömlek giyebilmemiz
için atacağımız adımlardan biri.
Yerli sanayiciler Yüksek Hızlı Tren'e de talip |
Haziran 2012’de
Türkiye’nin her yanından 82 firma bir araya gelmiş, 29 destekleyici kurumla
Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi ARUS’u kurmuştu. İster metro ister
yolcu treni ya da hızlı tren, üretime talip oldular. Devlet alım garantisi
versin yeterki. Öte yandan İstanbul Teknik Üniversitesi ve ASELSAN’ın da yer
aldığı ‘milli tren’ çalışmamız
sürüyor. Devlet Demiryolları’nın 3 fabrikasının görev aldığı projede, Yüksek
Hızlı Tren yapımını TÜLOMSAŞ, Elektrikli ve Dizel Tren setlerini TÜVASAŞ,
gelişmiş yük vagonlarını ise TÜDEMSAŞ'ın yapacak ve TÜBİTAK da
araştırma-geliştirme desteği sağlayacak. Ülke çapında 400’den fazla firma da
parça ve akıl üreterek nasiplenecek bu projeden. Trenimizin, 2018’de raylara
inmesini bekliyoruz.
İşten ve üretmekten
bahsediyoruz. Nisan 2013’de Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, 10 yılda sadece Türkiye’nin, metro
araçları ihtiyacı için 75 milyar dolar yani kabaca 225 milyar (katrilyon) lira
harcama yapmak zorunda kalacağını söylemişti. Çok büyük bir para değil mi?
“Geliriz ama...”
İşte o yabancı
firmalar, ortalık her ne kadar sise
dumana bulanmaya çalışılsa da Türkiye’nin, bu sefer bazı hedeflerinde kararlı
olduğunu anlamaya başladı. Önce Alman firma 30 milyon avroluk yani yaklaşık 100
milyonluk (trilyon) tramvay montaj fabrikası kurma hazırlığına girdi. Hatta
dün, 80 setlik yüksek hızlı tren için yerli ortak arayışına girdiklerini
okuduk. Aynı ihaleye girmek üzere gelen Fransız firma, “Bu ihale ya da ihaleleri almamız durumunda, Türkiye’de yerli bir
ortakla üretime başlayacağız” diye bir nevi koşullu 300 milyonluk (trilyon)
yatırım teklif ediyordu. O da trenin hepsi değil, bazı sistemlerini üretmek
için. Çinli firma ise 2 yıldır üretim falan yok, ağırdan montaj işleri, eğleşiyor
Ankara’da.
Şimdi 75 katrilyon
neredee, bu rakamlar nerede. Teknolojilerinin ne kadarını paylaşacaklarını da
bilemiyoruz. Yani... Yani efendim biz, kendi çorabımızı, çok mükemmel olmasa da
mutlaka ama mutlaka, önce bir kendimiz dikebilmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder