22.03.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi
İçin
için yeniden doğma, yenilenme zamanı. Her ot yeşerdiğinde, tomurcuk yaprağa
döndüğünde, her çiçek güneşe güldüğünde, bizim de içimiz yenilenir, dönüşür,
güler. Baharın evlerindeki gibi içimizin tozu, tortusu, havası temizlenir. Dayanma
gücümüz tazelenir, yaşamın acımasızlıklarına katlanması kolaylaşır. Her sabah
güneşinde ümitle dolarız, her bahar yağmuruyla ruhumuz dirileşir. Bahardan bahara
böyle yetişir insanoğlu.
İçimizi de açmadan
soldurmakmış..
Daha
bir ayağı cennette masum çocuklarımızla..
Ömrünün
baharını soluyamamış masum ergenlerimizle..
Ömrünün
baharında ama yaşamaya fırsat verilmeyen masum gençlerimizle..
İşinin,
ekmeğinin, ailesinin derdinde masum yetişkinlerimizle..
Hayatının
ikinci baharında soluklanacakken masum büyüklerimizle..
Bir
baharımızı daha elimizden almaya çalışıyorlar yenilenemeyelim, ümitlenemeyelim,
dirileşemeyelim diye. Meğer 32 yıldır baharla başlatılan terör eylemleri,
sadece ‘havaların düzelmesi’yle ilgili değilmiş, içimizi de açmadan soldurmak
istiyorlarmış meğer.
Ne
güzel pembeli beyazlı duvak gibi açmıştı ağaçların çiçekleri halbuki. Ankara
çiğdemleri, çalı çiçekleri ne güzel fışkırmıştı sarı sarı. Ne güzel patlamıştı zümrüt
yeşili söğüt tomurcukları. Solgun otlar, Hereke halısı gibi, ne güzel
serilmişti ayaklarımızın altında. Dünyayı kendilerinden başkasına haram etmeye
doymayanlar, bir kez daha azdı, kan gölüyle burnumuzdan getirdi, elimizden
almaya giriştiler bir baharımızı daha.
İşler değişti
Adı
ne olursa olsun artık fark etmiyor, aynı ellerin kullandığı, kendi halkına
kıyan eldivenler olduklarını öğrendik bu örgütlerin. Pis işlerin kiri, masum
insanların kanı üzerlerinde kalıyor, sonra çıkartıp atıyor, yenisini takıyor
içindeki eller. Hatta iyice genişlediler, desteklerini, katliamlarını,
cinayetlerini saklama gereği de duymuyor, çocuğun inanmayacağı gülünç gerekçelerle
karşınıza geçip, alay ediyorlar bir de.
Ancak
eskisi gibi değil işler; eldiven kullanan ellerin sahibi ülkelerin isimleri,
açıkça telaffuz ediliyor artık. Planı kuran, komuta eden, eğiten, silahı
bombayı veren, bizi birbirimize karşı kışkırtanlar, belirginleşti. Cephede
kaybedip, masum insanların içinde patlatılan her bombayla siyasetlerinden kalan
son kırıntıları da fikrimizde tüketiyor pişkinler. Pazarlık etme koşulları da
tarzı da yöntemi de değişti, ayılamıyorlar bir türlü ihtiras sarhoşluğundan.
Çatapat patlatsa değişmez
Afganistan’da,
Irak’ta, Yugoslavya’da, Karabağ’da, Libya’da, Mısır’da, Yemen’de, Suriye’de
yıkanılan kan banyosuyla karıştırmamak lazım, en son ihtimal, kendi başının
çaresine bakar bizim millet. Çare bırakılmazsa çaresini kendi bulur.
Artık
şehirde, masum insanların içinde, hangi örgüt, her kim ki çatapat patlatsa
birdir bizim gözümüzde. Kökeni, mezhebi, ideolojisi fark etmez, başkasına
hizmet eden kirli eldivenlerdir. Hak etmeyen masum insanları katledenler, hak
ettiğiyle muamele görür; sadece katillerdir.
Çalınmak istenen baharlarımızı yaşayacak, otları, yaprakları, çiçekleri görmeye, ümitlenmeye, yenilenmeye devam edeceğiz. Böyle devam ederse baharlarımızı kana boyayanların, görecek başka baharı kalmayacak. Anlaşılamamış; mevsimi elimizden alsanız, yenisini yeşertir, kendi baharımızı getiririz biz.
Çalınmak istenen baharlarımızı yaşayacak, otları, yaprakları, çiçekleri görmeye, ümitlenmeye, yenilenmeye devam edeceğiz. Böyle devam ederse baharlarımızı kana boyayanların, görecek başka baharı kalmayacak. Anlaşılamamış; mevsimi elimizden alsanız, yenisini yeşertir, kendi baharımızı getiririz biz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder