23.12.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi
Neredeyse
1 haftaya 2 bombalı saldırı bir suikast sığdırdılar. “O kadar işler ters gidiyor, o kadar sabırsızız” demek istiyor
herhalde yapanlar. “Bizim dediğimiz
olmadıkça, memleket kargaşaya sürüklenmedikçe hatta mümkünse parçalanmadıkça,
sadece Türkiye’nin değil, Afrika’yla Avrupa’yı Amerika’dan ayıran Atlas
Okyanusu’ndan Çin’e, Afrika’dan Rusya’ya, koca bir bölgenin kontrolünü
kaybedeceğiz” demek istiyorlar herhalde.
Ver kaosu çök tepesine
Alışmışlardı
istediğini getirip istediğini götürmeye, istediğini bölüp istediklerini
kırdırmaya. Ya da yıllar yıllar boyu bitmeyen kavgalar içinde yaşamak zorunda
bırakmaya. Bunlar da kesmedi, ‘Yaratıcı
Kaos Doktrini’ diye bir şoklar öğretisi icat ettiler, 2001 yılında İkiz
Kuleler’in çöküşünden sonra insanlıkla zerre ilgisi olmayan bu planı
uyguluyorlar şimdi.
Ekonomik,
sosyal, kültürel, siyasi, askeri, iç güvenlik yapılarına sert şoklar uyguluyor,
devlet ve toplumsal işleyişi sersemletiyor, “Ne oluyor?” derken çöküyorlar tepesine.
Olmuyor eskisi gibi
Konuyla
ilgisiz masum insanların arasında patlatılan bombalar, Güneydoğu’daki hendek savaşı, Ergenekon türü
davalar, 15 Temmuz darbe girişimi, ani kur artışı, borsa hareketleri ya da
ambargolarla ekonomiyi yönlendirme çalışmaları, insan zaafını en ileri seviyede
istismar eden televizyon programları, dün basında yayınlanması akıldan
geçirilmeyecek haber ve görüntülerin olağanlaşması, polise büyükelçi vurdurtma...
Bunları, bu şokları bir araya getirince insan zihni hepsini kaldıramıyor, doğal
olarak ruh sağlığı etkileniyor, daimi güvensizlik duygusu yerleşiyor ne
olduğunu anlamaya çalışanlar için.
Yapmak
istedikleri de budur zaten; “Bu ülkeyi
de hiç yönetemiyorlar, biz yardımcı olalım bari, çare bizde” vaadiyle
dirençsiz toplumları kontrol etmek. Şimdiye kadar iyi gidiyordu da ne olduysa
işte bu Türkiye’nin yine damarı kabardı, son 70 yılda tutan maya tutmaz oldu. O
yüzden de dozunu günden güne arttırıyorlar şiddetin ve şokların.
19 Aralık 2016 akşamı Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'a süikast düzenleyerek öldüren polis Mevlüt Mert Altıntaş'ın cenazesine, ailesi sahip çıkmadı. |
Her şeyi istiyorlar
Hatta
“Delirdiler, cinnet..” diyebiliriz, kendi
mantık zinciri de koptu çünkü şok ve eylemlerin. Evet hepimizi ziyadesiyle
rahatsız ediyorlar ama karşılığı yok toplumda. Çoğunluğa sirayet edemiyor,
boşuna çatlatıp patlatılıyor, günahsız insanların kanına giriliyor. 15
Temmuz’da art niyet fark edilince daha da zorlaştı işler. Şartlar eskisi gibi
olgunlaştırılamıyor, sanki bizden beklenirken kendileri deliriyor medeniyetin kaos
yaratan ‘sözde’ beşikleri.
Çaresi
var, çok basit ama zoru, insanlık dışı olanı tercih etmeye devam ediyorlar.
Çünkü her zamanki gibi ‘her şeyi’
istiyorlar.
Bizim de konumuz
Yani
Ankara’nın o kadar derdi var derman bekleyen, bizim de yazmamız gereken ancak insan,
görüldüğü gibi kendi derdini iletmeye utanıyor böyle bir ortamda. Artık ülkenin
herhangi bir yerinde olan, bizim de konumuz. Halka açık Eymir’i halka açmayı
vaat eden Başkanımız Melih Gökçek’i bekletecek, yeri geldiğinde sorunları
tartışmayı erteleyeceğiz.
Eğer
bu kadar niyeti bozmuşsa adamlar, biz de şokların üzerine gidecek, kirli elin
sahiplerine odaklanacak, bir millet olarak dönebileceğimiz bu tarihi dönemeçte,
beraberlik ve direnci esas alacağız öncelikle. İki ayrı yöne bakan baykuş
misali, bir gözümüz de başkent
Ankara’dan hiç ayrılmadan pek tabii.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder