15 Şubat 2017 Çarşamba

HALKIN MECLİSİ’YLE BULUŞTUĞU PARK



14.02.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi


Mum dibine ışık vermez de ara sıra dalgalanınca dibini hatırlıyor ışık. Arada bir sonbaharda renk cümbüşü bürüdüğünde ya da kışın bembeyaz karlı gelinliğini giydiğinde görüyoruz onu. En şık giysilerini, bu mevsimlerde kuşanır. Her gün içinden geçiyoruz, yine kendimizden şikayetçi oluyoruz alıcı gözle bakmadığımız için ülkenin belki de bu en güzel parkına.

Park dersi
Ağaçlarına sırtını veren aşığın dizine yatılan aşıklar parkı... Güngörmüşleri dinlendiren, gençlerin yaşam coşkusunu tetikleyen, yapay olmayan bir park. Meclis’in ön tarafında Meclis Parkı, Atatürk Bulvarı’na bakan yüzünde Milli Egemenlik Parkı, elle düzenlenmiş bir doğa şaheseri olarak başkentin birkaç gıpta edilecek geriye kalan mekanlarından. Bir “Park böyle yapılır” dersi...

Meclis Parkı tarafı resmi yüzü, eskidenmiş, pek oturulmuyor artık çimenlerine. Demir çitler çevrildi etrafına, halkıyla arasına mesafe girdi o yüzde. Milli Egemenlik Parkı kaldı halkına, aşıklarına. Çit çekilmezse eğer, orası da yeter buluşma ve kucaklaşma için. Etrafında çit olanla olmayan meclislerden anlaşılır devletlerin gücü. Güç arttıkça çit azalır.

Bir ilktir
Meclis Parkı, ülkenin ilk peyzaj mimarlığı yarışmasının eseridir. Dünyadaki saray bahçelerinin en büyüğüdür. 1965 yılında yapımına başlanmış, 1977 yılında halka açılmış, bugün 232 çeşit ağaç, ağaççık ve çalısı, 40 çeşit çiçeğiyle ‘tarihi bahçe’ özelliğini kazanmıştır.

Bize kalan Milli Egemenlik Parkı’nın ağaçlarına, çalılarına, çiçeklerine, çimlerine, sundukları görsel şölen için minnettarız. Ancak egemenliğin simgesi heykelleri, egemenliği tanımlayan duvar yazıları, suyla da anlatıldığı çeşit çeşit havuzları, uzun zamandır kötülüyor günden güne. Gece, çoğu yeri karanlıkta kalıyor.
Milli Egemenlik Parkı
Heykeller kirletiliyor, nerede olduğunun farkında olmayanlar, boyayla yazı yazıyor üzerlerine. Duvar yazıları, okunmayı bırakın, görünmez halde. Simgeler içeren havuzların birkaç yıldır suyu yok, kırılıp dökülmeye başladı. Parka dinlenmeye oturan, bunları görerek yoruluyordur; “Meclis’in parkı be kardeşim burası, daha merkezi mi var devletin? Nasıl bir saygısızlık ve acımasızlıktır bu?” diye.

Bir bu kalmıştı!
Türkiye’nin en güzel parkının bir ayağı aksıyor. Her gün içinden geçiyoruz ve derdimizden alacağına gam sahibi yaptı bizi. Her gün “Yarın ilgilenirler” diye geçiyoruz içinden, bizim gördüğümüz, günlerin yıllara döndüğü zaman içinde ilgileri rahatsız etmiyor bizim kadar.

Aşıkları, nefeslenen güngörmüşleri, kıpır kıpır gençleriyle bir bitki topluluğundan ibaret yeşillik değil yani Meclis ve Milli Egemenlik Parkları. Bir hikayesi de var. Halkın Meclisi’yle buluşma yeri olmaktan çıksa da birbiriyle buluşma yeridir hala. Ülkenin en güzel parkı, bir kıymetbilmezlik ve kasvet anıtına dönüşme yolunda. En güzeline sahip çıkamayan  Meclis’i yanında. Hah, bir bu kalmıştı kaybetmediği Ankara’nın!

Hiç yorum yok: