31.01.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi
Mustafa
Kemal de sözünü geçirememiş arazi ve emlak rantçılarına. Delik deşik edilmiş
güzelim yaşanılası şehrin planları. Değişen bir şey yok, daha beterini
yaşıyoruz, iyice zemberek boşaldı. Bütün şehircilik ilkelerini altüst ediyor,
evler yığını, arapsaçı yollar ağı içinde yaşıyor, toplu taşıma fakiri trafikte tavuklar
gibi arabaların önünden kaçışıyoruz. İnsan doğası ve toplumsal dokuya aykırı
bir yaşam tarzına zorlanıyor, geleneği göreneği de kaybediyoruz yüce rant
ilahının gönlü hoş olsun diye.
İşyerleri
yüksektir
Dünyanın
gökdelenli ülkelerine bir baksanız, ya arazisi yoktur Japonya’da Hong-Kong da
olduğu gibi ya da nüfus çoktur Çin’de olduğu gibi. Ya da bazı ülkelerin
gösteriş aracıdır; zenginlik ve teknoloji gösterisidir gökdelenler, kütlesel
yapılar. Gelişmiş ülkelerde gökdelenlerin konut olarak kullanılmasını, New York
gibi küreselci politikanın temsilcisi şehirlerde görürsünüz. Akıllı gelişmiş
ülkeler, işyerlerini yüksek yapar ama konutları az katlıdır. Hatta vatandaşı, şehir
çevresinde müstakil evlere yönlendirir mümkünse. Yaşam alanlarını, yeşil
kuşakları gökdelene boğmazlar.
İnsan,
doğayla vardır. Doğadan kopan insanın, insanlığı tartışılır. İnsan, insan gibi
davranamayabilir özünden koparılınca. Öyle de oluyor zaten.
Büyük
şairimiz Ahmet Muhip Dıranas’ın, Gavur Mahallesi’nden Atpazarı’na çıkarken
esnafla sohbetini hatırlatmıştık 6 yıl önce. İkinci Dünya Savaşı
sonrası, pazarın bereketi yok, esnafın şikayetine isyan etmiş, “Buhran. Her zaman her yerde bunu
duyuyoruz. İnsanlar zehirli gazdan, 42’lik mermiden ve koleradan daha çok
buhrandan korkuyorlar. Yeryüzünde, Allahı ‘buhran’ olan yeni bir din kuruldu.
Ne İsa’nın ne Muhammed’in Allahı bununla baş edemiyor”
demişti 1949 yılında Zafer Gazetesi’ndeki köşesinde.
Bir küçük değişiklik yapacağız ustanın cümlelerinde; “Yeryüzünde, Allahı ‘para’ olan yeni bir din
kuruldu. Ne İsa’nın ne Muhammed’in Allahı bununla baş edemiyor.”
İnsan
maddeye indirgeniyor
İnsanın yaşayamayacağı, insanlıktan çıkacağı şehri, ne
için kuruyorsunuz o zaman? 2 bin 500 yıl önce Frigler’in, 2 bin yıl önce
Romalılar’ın kurduğu Ankara, daha düzenli, yaşanılır bir şehirdi. Rant baskısı yine
vardı ama 60-70 yıl öncesine kadar hala düzenli bir şehirdi başkent.
Şehir niye yaşanılmaz hale getirilir? İnsanın
insanlığını bozmak için mi? Toprağa dokunamayan çocuklar yetiştirip, onu
robotlaştırıp, maddeye indirgemek için mi?
Bu toplumun en önemli yapıştırıcılarındandı mahalle
kültürü, şehirleri geçtik, ilçelerde bitiyor artık. Karşı komşumuzu, istesek de
tanıyamayacağımız kadar yüksek binalara, gökdelenlere tıkılıyoruz. Küçük çaplı
bir ilçe yaşıyor binada, hangi birini tanıyacaksınız. Baş edilemez kalabalığa,
duyarsızlaşıyor sinirler. Mahallenin akrabalaşmış esnafı gidiyor, adını sorma
gereği duymadığınız barkod okutan robotsu kasiyerleri geliyor toptancı zincir
marketlerin. Eh, gökdelen de bir nevi insan toptancılığı...
Konu
daha derin
Niye? Birkaç kişinin kazanç hırsı aşkına... Birkaç
kişinin kazanç hırsı aşkına mı acaba sadece? İnsan doğasının, toplum dokusunun
genetik yapısı, bu kadarcık bir şey için mi değiştiriliyor? Arazi sorunu
olmayan bir şehrin ortasına konut niyetine gökdelen dikiliyorsa aslında bu,
kazanç hırsını da aşan bir siyaseti işaret ediyor belki de; kalabalığın içinde
zayıflatma ve yalnızlaştırma siyaseti.
27 Ocak’ta, bazı odaların ve çoğu uzman akademisyenin
davet edilmediği biraz tartışmalı ‘Şehircilik
Şurası’ başladı. Olsun, tartışmalı olsun; sessizlikten iyidir. Bu Şura’nın
açılışında Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı konuştu. 4 yıldır konuşuyorlar ama ne
Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne Bakan dinleyen, ne de devlet tanıyan bir yaklaşıma
sesleniyorlar. Siyaset ya da konu diyelim, dikey ya da yatay yapılaşmadan çok
daha derin yani.
Ne demişlerdi:
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan (Nisan 2013 - İstanbul): “..Bizim
metropollerimiz (büyükşehir) vardı ama o metropoller beceriksiz ve estetik
dünyası olmayan, estetik ruhu olmayan ellerde adeta nekropole, yani ölü
şehirlere dönüştü. Eskiden yeşilin içine, yeşille uyumlu yapılar inşa edilirken
şimdi artık saksılarda çiçekler yetiştiriliyor.. Şuradan daha fazla rant elde edelim. Onun için emsali 1,5 değil, 3'e
çıkaralım! Allah aşkına bu mantıktan vazgeçin.. Fevkalade bir hal olmadıkça bu tür
yapılanmalarda gökdelenler dikilmemeli. ..insanoğlu toprağa yakın yaşamalı.
Biz, çocuklarımızın rahat rahat inip çıkabileceği konutlar inşa etmeliyiz..”
Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan (Eylül 2014):
“..İmar mevzuatındaki problemler
nedeniyle Türkiye’de dikey yapılaşma arttı. 2-3 katlı yapılara izin verilen bir
bölgede, çok katlı binalara izin veriliyor.. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız’ın rol tanımının yeniden yapılması gerekiyor. Bakanlığın
kendisine, düzenleme ve ülke genelinde harmonizasyonu sağlamak gibi bir misyon
biçmesi gerekiyor.."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder