8 Şubat 2017 Çarşamba

ÖLÜ DOĞAN ÇARŞI: ZAFER ÇARŞISI



07.02.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi

Kaç metrekare kaldı Zafer Parkı’nın diğer yarısı, sıra ona geliyor galiba. Yıkılan Danıştay binasının yerine başlayan inşaat çalışmaları, oncağız parkın bir kısmını hırpalamaya başlamış bile. 28 Mart 2012’de ‘Zafer Değil Mağlup Meydanı’ demiştik geldiği hale, hırsımızı alamadık, tuş etmeye hazırlanıyoruz herhalde.

Kırıldı kolu
1927’de yapıldı Zafer Anıtı. Kurulan yeni şehre dönüktü Mustafa Kemal’in heykeli. Sonra o semtin adı Yenişehir oldu zaten. Yolun iki yanında, iki parkla genişletilmişti görüş alanı. Yeni Türkiye’yi kucaklamak için iki yana açılmış kollar gibiydi parklar. Dar sokaklı, varsa eğer caddesi de dar Türkiye, geniş bir bulvarla buradan dünyaya açılışını ilan ediyordu adeta. O bulvarı daralttı, parkları binalar arasında boğdu, bir kolunu da kırdı sonra dar görüşlüler.
Zafer Parkı'nın Zafer Çarşısı için kırılan kolu
1960 yılında, yer yokmuş gibi, şimdi Zafer Çarşısı’nın üstünde kalan parkın yarısını çarşı yapma kararı alındı. 1968’de inşaatı bitmeden esnaf dükkanları açmaya başladı. Yerin altı çarşı, üstü sözde kır kahvesi, gazino olacakmıştı. O günden beri böyle bir şey gören var mı? Çarşıya kurban edildi Yenişehir’e açılan yeşil vaha.

İkinci sivri akıllılık
28 Mart 1986 günü... Karşı taraf, Zafer Parkı’nın diğer yarısı... Danıştay mensupları, testere sesleriyle irkildi. Camdan baktıklarında, Yenişehir’in 60-70 yaşındaki ilk ağaçlarına kıyıldığını gördüler. Çevredeki vatandaşlarla testerelerin önünde durdu, üzerine bastılar ayaklarıyla. Dava açıldı, proje iptal edildi. Otopark yapmaya kesiliyormuş meğer ağaçlar. Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilliği de yapmış Güven Dinçer’di birinci el şahidimiz.

İkinci sivri akıllılık denemesi başarısızlıkla sonuçlanıyor, gırtlağına basmış binalar arasında bugüne kadar dayanıyordu bir kanadı kırık parkımız. Yazın o küçücük alanın, ne çok kullanılan bir park olduğuna şaşıyoruz hala.
Zafer Çarşısı'nın üstü beton asfalt yığını ölü bir alan yıllardır
Esnafla gitti kalan da
Zafer Çarşısı’na dönersek... Kitapçıları vardı ama onlar da canlandıramadı çarşıyı. Çok kokladık kitap esansını, çok gezdik sergi salonundaki sergilerini, çay ocağında çok çay içtik ama bir türlü sahiplenme duygumuzu ateşleyecek enerjisini yakalayamadık. Çarşılar davetkar olur, bu “Git” diyordu kalmak isteyen bile varsa. İhtiyacını gören çıkıp gidiyor; kalmak, zaman geçirmek için cazip bir özelliği, ruhu yok çünkü.

Yaklaşık 2 buçuk yıl önce çarşı tadilata sokuldu. Esnafın burnundan getirilerek 2 yıl sürdü 2 ay denen çalışma. 1969’dan beri dükkanı işleyen Ankara’nın meşhur ‘İpekçi Cemal’i Cemalettin Tatlı gibi esnaf dayanamadı, terk etmek zorunda kaldı ayağı alışmış müşterilerini. Azıcık bir hatırı varsa esnafın gidişiyle rahmetli oldu o da. Yeni halini bir kez gezdik, çok geçmeden ilk yağmurlarda su bastı çarşıyı.
‘Gibi’si fazla
Zafer Meydanı’na, boşuna ‘Mağlup Meydanı’ demedik; kendi halkına yenildi zaferin ve yeni Türkiye’ye açılan kapının simgesi. Trafiğin ortasında kayboldu Mustafa Kemal’in heykeli. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında kopan çelengi de yerine konmadı 6 aydır. Zafer Çarşısı’nın üstü, ot bitmeyen, hiçbir işe yaramayan asfalt yığını şimdi, çöp biriktiriliyor. Yıkılan Danıştay binasının yerindeki inşaat da zaferin parkının diğer kanadını kırmaya hazırlanıyor gibi. Sanki ‘gibi’si mi fazla bu cümlenin?

Hiç yorum yok: