01.08.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi
Bildiğinizi iş işten geçince birinin uyarı gibi size söylemesi, diş gıcırdamalarında artışa neden olabiliyor. Uzmanlar, özellikle son 20 yıldır ısrarla yineliyor, saf romantik muamelesi görüyordu. Gelişigüzel kentleşme, yoğun betonlaşma ve asfaltlaşma, iklim değişikliği olmasa da felaketlere neden olacaktı zaten. Bu 100 yıl öncesi için de geçerliydi, 200 yıl öncesi için de.
Bildiğinizi iş işten geçince birinin uyarı gibi size söylemesi, diş gıcırdamalarında artışa neden olabiliyor. Uzmanlar, özellikle son 20 yıldır ısrarla yineliyor, saf romantik muamelesi görüyordu. Gelişigüzel kentleşme, yoğun betonlaşma ve asfaltlaşma, iklim değişikliği olmasa da felaketlere neden olacaktı zaten. Bu 100 yıl öncesi için de geçerliydi, 200 yıl öncesi için de.
Nadir
şehirleri hariç, tam bir şehirleşme faciası yaşanıyor Türkiye’de. İmar
planlarının delik deşik edilmesini, çılgınlığı da aşmış rant iştahını kimse
durduramıyor. Depremler, aşırı yağışlar, seller, heyelanlar, hiçbir şey
durduramıyor rant canavarını. Plansız şehirleşmenin suçunu atıyoruz doğaya,
kaldığın yerden devam...
Son
3 yağışta caddeler, sokaklar nehir oldu ama 27 Mayıs’taki yağış, Venedik’e
çevirmişti Ankara’yı. Zarar çok büyüktü. Ama 8 Temmuz 2014’de, adını ‘Ankarasel’ diye koymuştuk zaten başkentin.
“Bangır bangır ‘Küresel ısınma var, yağışlar daha şiddetli olacak’
diyor uzmanlar, sadece vatandaş mı dinliyor bu uyarıları?” demiştik. Bütün plansız şehirlerden
farkı yoktu başkentin de.
İstanbul,
9 günde iki büyük sel felaketi yaşadı. 27 Temmuz’da yaşanan sonuncusunu,
bırakın yaşamayı, görüntülerden izlerken bile kalbimizin çarpışına hakim
olamadık. En zenginliğin şehri, serçe acizliğiyle yere çalınıyordu doğanın
huzurunda. Suçu attık doğaya, devam...
Müsteşarın uyarısı
28
Temmuz’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk internetten
uyardı: “Yıllık taşkın kayıplarının
2080’e kadar 17 kat artması bekleniyor. Şehirlerde daha fazla ağaçlandırma daha
az iklim değişikliği demek. Çok geç olmadan iklim değişikliği ile kapsamlı ve
planlı mücadele etmek için yerel yönetimler ‘iklim değişikliği eylem planı’
hazırlamalı. Şehirlerde yağmur suyunun toprakla buluşması gerekir, su toprakla
buluşmazsa şiddetli yağışlarda sel olur. Dere yatakları yol olursa, şiddetli
yağışlarda yağmur suyu sel olur” dedi.
Önlemleri
saydı sonra:
- Dere yataklarının üzeri
kesinlikle açık olmalı, kapalı olanlar açılmalı..
- Dere yataklarının zemini
toprak olmalı, çevresi yeşil koridor olmalı, yağmur suyunun toprakla buluşması
sağlanmalı..
- Dere yatakları üzerinde
yağmur suyu akışına engel olan yapılar, bariyerler (engeller) kaldırılmalı..
- Şehirler ağaçlandırılmalı.
Ağaçlar ve yeşil alanlar, yağmur suyunun toprakla buluşmasını sağlar.
- Su geçiren asfalt
kullanılmalı.
Yükseklere, yeşil alanı olmayan dip dibe yüksek binalar yapıyoruz (Fotoğraf: Ahmet Soyak) |
Başkent ne yapıyor?
Ankara’nın
altında 100 civarında dere var, gören var mı?
Betonlaşma
ve asfaltlaşma hızı, yeşillenme hızından koptu gitti. Dikiyorsak bir ağaç,
betona ve asfalta boğmayı ihmal etmiyoruz.
Yeşil
alan olarak planlanan arazilere beton dikiyor, asfaltla çeviriyoruz. Bu arada
şehirde 400 bine yakın konut fazlası varken.
Eski
arnavut kaldırımlarını kaldırdık, kilit taşı döşüyoruz. Ama altına beton
döşeyerek... Toprağa hiçbir geçirgenliği olmayan, sel makinesi israf kapısı.
Yükseklere,
dip dibe 20-30 katlı bina yapıyoruz, toprağa dokunamadan bütün çukur semtleri
yıkıp geçiyor sel. Su baskını değil, şehrin içinden bildiğiniz sel iniyor.
100 yıl önce de geçerliydi
Ayrıca
“Şehirlerde bulunan park, göl ve diğer
ısı tutan doğal alanların yok edilmesi, yerine asfalt ile beton konulması
yüzünden diğer alanlardan çok daha sıcak oluyor şehirler” diyor uzmanlar.
20
yıl önce de söylüyorlardı, 100 yıl önce de geçerliydi bu uyarılar.
Biz zaten biliyorduk. Sorumlu bakanlığın bu uyarıları, belki de muhatabı yerel yönetimlere, ilgili bürokratlara, hatta müteahhitlere yapması gerekirdi. Olmuşla ölmüşe çare yok. Olmuşa uyarmanın da pek tabii.
Biz zaten biliyorduk. Sorumlu bakanlığın bu uyarıları, belki de muhatabı yerel yönetimlere, ilgili bürokratlara, hatta müteahhitlere yapması gerekirdi. Olmuşla ölmüşe çare yok. Olmuşa uyarmanın da pek tabii.
1 yorum:
Sayın ALİ İNANDIM
Değişen bir şey YOK ⁉
OLMAYACAK TA ❗
⤵
Cumhuriyet Döneminin En Büyük Sel Felaketi, Olarak Akıllarda Kalan 'Bentderesi Sel Felaketi' / 12 Eylül 1957 de olmuştu. Biz o zamanlar Cebeci Dörtyol da oturuyorduk. O zaman da Mamak ta bahsettiğiniz yerlere gecekondu yapanları Polis Jeep leri uyarmış.. Kaçın SEL geliyor diye ... Bizi çıkartıp evlerimizi yıkacaklar diye çoğu evlerini terk etmemişti 😳😳😳
Yorum Gönder