13.01.2018 Milliyet - Ankara Gazetesi
Yeşillik, şehrin içinde olunca doğanın bir parçası olmasından öte süs muamelesi görüyor. İstediğiniz gibi kaba davranabileceğiniz plastik, naylon bir süs... Ya iklimi olmayan yere ekiliyor, ya park adı altında çimento deryasının ortası bir adaya hapsediliyor, ya beton ve asfalta gömülmüş yaşam savaşına terk ediliyor ya da bilinçsizliği elinde oyuncak edilip hırpalanıyor her gün. Doğal olan bitki mi, şehir mi? Hangisinin hangisine uyması gerekir?
Yeşillik, şehrin içinde olunca doğanın bir parçası olmasından öte süs muamelesi görüyor. İstediğiniz gibi kaba davranabileceğiniz plastik, naylon bir süs... Ya iklimi olmayan yere ekiliyor, ya park adı altında çimento deryasının ortası bir adaya hapsediliyor, ya beton ve asfalta gömülmüş yaşam savaşına terk ediliyor ya da bilinçsizliği elinde oyuncak edilip hırpalanıyor her gün. Doğal olan bitki mi, şehir mi? Hangisinin hangisine uyması gerekir?
Son
30-40 yıldır, atasında dedesinde olmayan bir yeşil duyarsızlığı baş gösterdi
bizim millette. Şehir dışına doğanın içine gittiğimizde bile mağaza vitrini
gezer gibi ilişki kuruyoruz yeşille. Bir parçamız değil, yapma, hoşumuza gitsin
diye düzenlenmiş bir sergi gezmeye gitmiş gibi mesafeli ilişki kuruyoruz. Sözde
seviyoruz onun bir parçası değilmişiz gibi.
Ağaca çimento vitamini, böyle verilir!.. |
Hoyratız yeşile
Doğal
olmayan şehir, doğaya uyması, ona göre şekillenmesi gereken şehir oysa. Doğadan
uzaklaşıp, sanal bir algıya dönüştükçe ilişkimiz, insanlığımızdan uzaklaşıyoruz
aslında. Hırpalayan, eziyet eden uygulamalar, bizi doğadan olduğu kadar
insanlığımızdan ediyor. Doğadışı bir şey sanıyoruz kendimizi, daha da
çirkinleşiyoruz uzaklaştıkça.
Ağaçlar, çalılar, çiçekleri, etrafımıza serpiştirilmiş süsler gibi algılıyor, görmüyoruz bile bir süre sonra. Atatürk Orman Çiftliği’nde, ODTÜ Ormanı’nda olduğu gibi, hektarlarca alana yayılmış yeşil örtü ve ormanı, doğanın işleviyle kıyaslanamayacak gerekçelerle yok edebiliyoruz bir gecede. Mantık ilişkisi kopmuş çünkü, plastik süs gibi görüyor onu hoyratça yok edebilen.
Ağaçlar, çalılar, çiçekleri, etrafımıza serpiştirilmiş süsler gibi algılıyor, görmüyoruz bile bir süre sonra. Atatürk Orman Çiftliği’nde, ODTÜ Ormanı’nda olduğu gibi, hektarlarca alana yayılmış yeşil örtü ve ormanı, doğanın işleviyle kıyaslanamayacak gerekçelerle yok edebiliyoruz bir gecede. Mantık ilişkisi kopmuş çünkü, plastik süs gibi görüyor onu hoyratça yok edebilen.
Kuğulu kereste fabrikası!.. |
“Budamayla ilgisi yok”
Geçtiğimiz
ay Kuğulu Park’ın ağaçları da benzer bir muamele gördü. Budama niyetiyle
doğrandı Cumhuriyet’in ilk yıllarını görmüş ağaçlar. Uzmanlar, “Doğrama denir bu yapılana; kereste elde
etmek için doğrama yapılır, budamayla uzaktan yakından ilgisi yok bu yapılanın”
dedi sorularımızı yanıtlarken.
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası, Kırsal Çevre ve
Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği ve Kavaklıderem Derneği’nden 7 kişilik
bir uzman heyet, doğramadan sonra inceleme yaptı Kuğulu Park’ta. Ellerinde, 2006
yılında parkta yaptıkları 37 türden 231 odunsu bitkiyi tespit eden ağaç
envanteri ve röleve planı da vardı.
Cumhuriyet’le
yaşıt ağaçlar
O dökümle kıyasladılar, öncelikle 8 ağacın
yerinde olmadığını gördüler. Doğrananların arasında yaklaşık 90 yaşında 36
akkavak, 96 yaşında bir akkavak, 83 yaşında saplı meşe ve 70 yaşında bir meşe
de var. Sorsanız Cumhuriyet’in ilk yıllarını, Ankara’nın başkent oluşunu
anlatacak yaştalar. Heyet, tek tek ağaçları ve odunsu bitkileri inceledi,
usulüne uygun olmayan budama sonuçlarını kaydetti. Ayrıca konuyla ilgili
açıklama yapan Çankaya Belediye Başkanı’nın yanlış bilgilendirilmesine ilişkin
gerekçeleri de sıraladılar.
Raporun özeti: Ağacı süs sanan bir marangoz
ekibi, Siteler yerine yanlışlıkla Kuğulu Park’a gönderilmişti!
“Yeşil,
bir sistemdir”
Bu
arada hatırlayalım; 2006 Ağustos’unda yapılan kavşak-altgeçit çalışması, bulvara
yakın servi kavakların 16’sı ile bir anıt alıç ağacını ağır yaralanmıştı zaten.
Bu kavakların 14’ü kurudu. O kavşak-alt geçit çalışması parkın sınırlarını
daraltırken ağaçları besleyen suyun akış düzenini de değiştirmişti.
Şehrin yeşili süs değildir, bir avuç yerlere sıkıştırılan parklar içindeki bitki öbeği de aslında yeşilden sayılmaz. Duayen Peyzaj Mimarı Prof. Dr. Yalçın Memlük hocamız, “Yeşil, bir sistemdir; bu devamlılığın kesilmemesi, yok edilmemesi gerekir. Yeşil omurgaları geliştirip, büyütmek gerekir çünkü şehir de büyüyor ve gelişiyor” demişti Ankara’nın yeşilini değerlendirdiği söyleşimizde. Bırakın sistemi, bir avuç Kuğulu Park’ta bile yaşadıklarımıza bakın.
http://aliinandim.blogspot.com.tr/2017/05/sehrin-hapis-agaclari.html
Şehrin yeşili süs değildir, bir avuç yerlere sıkıştırılan parklar içindeki bitki öbeği de aslında yeşilden sayılmaz. Duayen Peyzaj Mimarı Prof. Dr. Yalçın Memlük hocamız, “Yeşil, bir sistemdir; bu devamlılığın kesilmemesi, yok edilmemesi gerekir. Yeşil omurgaları geliştirip, büyütmek gerekir çünkü şehir de büyüyor ve gelişiyor” demişti Ankara’nın yeşilini değerlendirdiği söyleşimizde. Bırakın sistemi, bir avuç Kuğulu Park’ta bile yaşadıklarımıza bakın.
http://aliinandim.blogspot.com.tr/2017/05/sehrin-hapis-agaclari.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder