11 Mart 2018 Pazar

KONUT ÇÖPLÜĞÜ TEHLİKESİ



10.03.2018 Milliyet - Ankara Gazetesi

Bize tehlike olmaktan çıkıp gerçekleşti gibi geliyor. Diyenleri dinlemedik, “Demiştik” diyen oldular şimdi. Biz de çok demeye çalıştık.

O zamanki Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince’nin uyarısıydı. 2012 Haziranı’nda ‘Türkiye Üretmiyor Tüketiyor’ başlıklı köşemize taşımıştık. “Büyük krizlere hazırlanmıyoruz” deyip kendi alanından örneklemişti Özince; “Kredi kullanan müşterilerimiz, artık yatırım yapmıyorlar. Çoğu marketçi, gayrimenkulcü, inşaatçı oldu. Gayrimenkul fiyatlarının ne kadar yükseldiğine bakarsanız Türkiye’nin üretmediğini görebilirsiniz” demişti.

Rantın büyüttüğü kafa
Yine 2012’nin Ocak ayında Mustafa Sönmez’in Cumhuriyet Gazetesi’ndeki makalesi, aynı tehlikeye işaret eden bir başlık taşıyordu: İstanbul Yağması Anadolu’yu Kurutuyor. Bir ay sonraki ziyaretimizde, yükselen kütlesel ürkütücü konut projeleriyle İstanbul’u tanıyamamış, ‘Nasihat Dinlemeyenin İlacı Musibet’ diye uyarmaya çalışmıştık Ankara’yı. Arazi ve konut rantının şişirdiği İstanbul’u, 4 yıl sonra ‘ülkenin vücudunun taşıyamayacağı kocakafa’ olarak tanımlamıştı duayen mimar ve akademisyen Doğan Kuban.
Başımız göğe eriyor sanırken!..

Ankara Kalkınma Ajansı’nın hazırlattığı 2014-2023 Ankara Bölge Planı’nda, “..Konut imalatının bir yandan nüfus artışının çok üzerinde gerçekleşmesine rağmen, diğer yandan hane halklarının harcamalarında konut giderlerinin payının düşmemesi ve yerel ihtiyaca uygun vasıflarda konut üretilmemesi..” diye bir cümle vardı. Lüks konut üretimi, ihtiyaca yönelik değildi.
Salim Taşçı - Ali İnandım

“Frene basmalıyız”
2014 yılında emlakçıların duayeni Salim Taşçı’yla yaptığımız söyleşide “..Türkiye’deki konutların yüzde 65’i ipotekli. Fabrikaların yüzde 80’i, işletmelerin yüzde 60’ı, tarım kesimi de yüzde 40 ipotekli.. Frene basmaya başlamamız lazım. Önemli olan Türkiye çünkü..” demiş, Ankara’daki 12 bin 500 fazla konuta dikkati çekmişti.

2015 yılında Ankara Kalkınma Ajansı’nın yaptığı ‘Konut Sektörü ve Ankara’ araştırmasında, 2000 ile 2014 yılları arası, 470 bin fazla konut inşa edildiği saptanıyordu başkentte. Raporda  Konutlaşmanın sosyo ekonomik olumlu etkileri, kısıtlı kalıyor” denirken ihtiyaca göre konut üretilmediği kastediliyor, “Baş döndürücü hızda ilerleyen konutlaşmanın, fiyat-maliyet-güç yetirebilirlik göstergelerinin makul düzeylere çekilmesi, sosyal açıdan olduğu kadar ekonomik kırılganlık açısından da hayati öneme sahiptir” denerek de ekonomide yaratacağı tehlikeye işaret ediliyordu.

“Ciddi ekonomik zarar”
Geçtiğimiz hafta Gayrimenkul Danışmanı Murat Akça’nın bir değerlendirmesi yer aldı haber olarak; Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in 2017 verilerini değerlendiriyordu:
“..Bina bazında bakarsak da (Türkiye çapında) 125 bin 846 adet binaya yapı ruhsatı verilmiş. Rakamlara bakıldığında ekonomik olarak büyük beklentilere giriliyor ancak bu verilerin gayrimenkul satışlarındaki karşılığı maalesef bu kadar yüksek değil.. Etrafınıza bakarsanız her taraf bina. Ama bunların pek çoğu bölgede ciddi bir analiz yapılmadan başlatılan başarısız projelere dönüşmüş durumda. Bu sonuç sadece o işi yapan inşaat firması için değil, memleketimiz için de ciddi bir ekonomik zarar..” diyordu.
Her ne kadar Akça “Konut fazlası değil, yanlış proje” demeye çalışsa da olan oldu mu oldu, olmaya devam ediyor mu ediyor, zarara devam mı devam.

Öncelikler şaşmasın
Arazi ve konut rantı, sanayi, tarım ve hayvancılık yatırımlarına toz yutturuyor. Ne Bakan ne Başbakan ne Cumhurbaşkanı dinliyor rantçı, doludizgin devam ediyor bildiğine. Süper güç Amerika Birleşik Devletleri’nin bile ekonomisini altüst eden ipotek depreminden, hiç ders almamış gibiyiz.

Yukarıdaki alıntıları, göz göre göre duvara gidişimizi bir kez daha hatırlatmak için sıraladık. Öncelikleri şaşmasın şehrin de ülkenin de diye.

Hiç yorum yok: