10.03.2018 Milliyet - Ankara Gazetesi
Bize
tehlike olmaktan çıkıp gerçekleşti gibi geliyor. Diyenleri dinlemedik, “Demiştik” diyen oldular şimdi. Biz de
çok demeye çalıştık.
O
zamanki Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince’nin uyarısıydı. 2012 Haziranı’nda ‘Türkiye
Üretmiyor Tüketiyor’ başlıklı köşemize taşımıştık. “Büyük krizlere hazırlanmıyoruz” deyip kendi alanından örneklemişti
Özince; “Kredi kullanan müşterilerimiz, artık yatırım yapmıyorlar. Çoğu
marketçi, gayrimenkulcü, inşaatçı oldu. Gayrimenkul fiyatlarının ne kadar
yükseldiğine bakarsanız Türkiye’nin üretmediğini görebilirsiniz” demişti.
Rantın büyüttüğü kafa
Yine
2012’nin Ocak ayında Mustafa Sönmez’in Cumhuriyet Gazetesi’ndeki makalesi, aynı
tehlikeye işaret eden bir başlık taşıyordu: İstanbul Yağması Anadolu’yu
Kurutuyor. Bir ay sonraki
ziyaretimizde, yükselen kütlesel ürkütücü konut projeleriyle İstanbul’u
tanıyamamış, ‘Nasihat Dinlemeyenin İlacı Musibet’ diye uyarmaya
çalışmıştık Ankara’yı. Arazi ve konut rantının şişirdiği İstanbul’u, 4 yıl
sonra ‘ülkenin vücudunun taşıyamayacağı kocakafa’ olarak tanımlamıştı
duayen mimar ve akademisyen Doğan Kuban.
Başımız göğe eriyor sanırken!.. |
Ankara
Kalkınma Ajansı’nın hazırlattığı 2014-2023 Ankara Bölge Planı’nda, “..Konut imalatının bir yandan nüfus artışının
çok üzerinde gerçekleşmesine rağmen, diğer yandan hane halklarının
harcamalarında konut giderlerinin payının düşmemesi ve yerel ihtiyaca uygun
vasıflarda konut üretilmemesi..” diye bir cümle vardı. Lüks konut üretimi,
ihtiyaca yönelik değildi.
Salim Taşçı - Ali İnandım |
“Frene basmalıyız”
2014
yılında emlakçıların duayeni Salim Taşçı’yla yaptığımız söyleşide “..Türkiye’deki konutların yüzde 65’i
ipotekli. Fabrikaların yüzde 80’i, işletmelerin yüzde 60’ı, tarım kesimi de
yüzde 40 ipotekli.. Frene basmaya başlamamız lazım. Önemli olan Türkiye çünkü..”
demiş, Ankara’daki 12 bin 500 fazla konuta dikkati çekmişti.
2015
yılında Ankara Kalkınma Ajansı’nın yaptığı ‘Konut Sektörü ve Ankara’
araştırmasında, 2000 ile 2014 yılları arası, 470 bin fazla konut inşa edildiği
saptanıyordu başkentte. Raporda “Konutlaşmanın sosyo ekonomik olumlu etkileri, kısıtlı
kalıyor” denirken
ihtiyaca göre konut üretilmediği kastediliyor, “Baş döndürücü hızda
ilerleyen konutlaşmanın, fiyat-maliyet-güç yetirebilirlik göstergelerinin makul
düzeylere çekilmesi, sosyal açıdan olduğu kadar ekonomik kırılganlık açısından
da hayati öneme sahiptir” denerek de ekonomide yaratacağı tehlikeye işaret
ediliyordu.
“Ciddi ekonomik zarar”
Geçtiğimiz
hafta Gayrimenkul Danışmanı Murat Akça’nın bir değerlendirmesi yer aldı haber
olarak; Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in 2017 verilerini değerlendiriyordu:
“..Bina bazında bakarsak da (Türkiye çapında)
125 bin 846 adet binaya yapı ruhsatı verilmiş. Rakamlara bakıldığında ekonomik
olarak büyük beklentilere giriliyor ancak bu verilerin gayrimenkul
satışlarındaki karşılığı maalesef bu kadar yüksek değil.. Etrafınıza bakarsanız her taraf bina. Ama
bunların pek çoğu bölgede ciddi bir analiz yapılmadan başlatılan başarısız
projelere dönüşmüş durumda. Bu sonuç sadece o işi yapan inşaat firması için
değil, memleketimiz için de ciddi bir ekonomik zarar..” diyordu.
Her ne kadar Akça “Konut fazlası değil, yanlış proje” demeye çalışsa da olan oldu mu
oldu, olmaya devam ediyor mu ediyor, zarara devam mı devam.
Öncelikler şaşmasın
Arazi ve konut rantı, sanayi, tarım ve hayvancılık
yatırımlarına toz yutturuyor. Ne Bakan ne Başbakan ne Cumhurbaşkanı dinliyor
rantçı, doludizgin devam ediyor bildiğine. Süper güç Amerika Birleşik
Devletleri’nin bile ekonomisini altüst eden ipotek depreminden, hiç ders
almamış gibiyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder