Hayırlı, memnun gözler de Çiftlik’te, kem gözler de. Hayırlı gözler, bir şey yapabilmek için bakıyor, ona göre çalışıyor. Benim ki gibi üstüne titreyen gözler, yapılanı memnunlukla izliyor. Kem gözler, suyu, yeşili, böcekleri, temizlenen havayı, tarımsal ve hayvansal üretimi görmüyor, haritadan, alabildiğine kaymaklı kazanç bir arazi görüyor. ‘Atatürk’ün emaneti’ yazmıyor haritasında!
Yanık satırlar
Önceki hafta, ‘Yağmur Yağıyor Ankara’ya’ yazımızın içinde, “70 yıl sonra, hala çoraktır Çiftliğin çoğu. Şimdi Ankara’nın, Belgrad Ormanları’nı soluyor olmalıydık. Aman hiç girmeyeyim, çok dertliyim Çiftlik’ten!” diye içten yakınmalı satırlar vardı. Ertesi gün erkenden, yanık satırlarımın etkisinde kalan Atatürk Orman Çiftliği Müdürü Ömer Bülent Arslan bey aradılar. “Ali bey, çorak değil, yeşilleniyor; 3’te 2’sinin yeşillendirme çalışmaları bitti” deyip, rakamlarla açıklamaya başladılar. “Aman Ömer bey, biraz ham bir zihin var bende, dönüm, dekardan değil, gördüğümü anlar, ona inanırım ancak” diye frenledim kendisini. “Yeter ki görmek isteyin!” diyen neşeli sesiyle çiftliğe davet ettiler beni.
Gittim. Püüü, Çiftlik’te, hareket var! Yeşillendirmekle kalmıyor; sonradan çıkası, sessizce yürüyen bir sürü etkinlik yolda. Şöyle tek tek, açıklamalı, fotoğraflı, süslemeli güncel bir yazıya sığar ancak ama şimdilik, yeşillenmesiyle yetineceksiniz!
Çorak yeşilleniyor
2002 ile 2010 yılları arasında, 18 bin 500 dekar alan ağaçlandırılmış. Bunun yarısı son iki yılda yeşillendirilmiş. 1 dekar, 1000 metrekareden… Şimdi dönüm, dekar çıkamayız içinden. Özeti; Ankara’nın göbeğinde, akla zarar bir arazi yemyeşil olacak. Hava Kuvvetleri, Zırhlı Birlikler, yakındaki firmalar, bu hızlı yeşillendirme için Çiftliğe, gönüllü yardımcı olmuşlar. Niye çorak görünüyormuş bana? Taze fidanlar, uzaktan seçilemiyor, yakından görmeyince çünkü! Üstelik 750 dekar, yani 750 dönüm, yani 75 bin metrekarelik bir ‘Milli Botanik Bahçesi’ hazırlığı başlamış durumda. Uluslararası çapta bir botanik bahçe. Yeşilleri gecikmiş Çiftlik, kendini bulacak.
Bakan ve öngörü
Bu arada Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in, hakkını teslim etmeliyiz; Çiftlik konusundaki hassasiyeti nedeniyle. Atatürk Orman Çiftliği’nin çalışmalarına desteği ve bürokratik işlemlerin hızla yürümesine katkısı olmasa bu satırlar, bir 70 yıl daha bekliyor olabilirdi.
Birileri, nazikçe ‘enayi’, kabaca ‘keriz’ diyorlar şu anda bana, biliyorum. 80 yıl önce büyük caddeler açıldığında “Bu kadar geniş caddelere ne gerek vardı” demişti birileri. 2011 yılında, o caddelerden akıyor trafik. Mustafa Kemal’in Çiftliği de bir araziden ibaret değil; bir örnek, bir öngörü. Sincan, Etimesgut, Batıkent, Ümitköy, Söğütözü derken Çiftliğin çevresine dolandı şehir. Bu biçimde gelişebilir zaten. Gözünüz dönmediyse Atatürk’ün vasiyetine dokunmaya gerek kalmadı. Kalmasın da hiçbir zaman…
Çeşm-i bozkır
Amasra’ya, tepeden inilir. Küçük koy, yukarıdan göze benzer. Fatih Sultan Mehmet, 550 yıl önce o zaman yeşillikler içindeki bu koyu görünce “Lala, Çeşm-i Cihan ( Dünya’nın Gözbebeği) bu mu ola?” demiştir. 30 yıl sonra Çankaya’dan, yeniden dirilmeye çalışan Kale’den baktığında herkes şunu söyleyecektir: “Bozkırların gözbebeği burasıdır, nasıl becerdiniz?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder