18 Mayıs 2011 Çarşamba

DAHA ÇOK İŞ İÇİN


17.05.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi

Ekonomide baş döndüren rakamlar, toplumsal olarak karşılığını bulamıyor bazen. Çok para kazanıyorken aynı anda yoğun bir işsizlik hastalığına tutulmuş olabiliyor ülkeniz, şehriniz ya da yöreniz. Hemen nedenlerini saptayıp, hızla tedaviye başlamazsanız ilerliyor hastalık. Toplumların hastalanma hızını ve zamanını kestirmek zordur; işi şansa bırakmamak lazım.  Hastalığın muzdariplerinden biri de Ankara.



İşportacı

Seyyar satıcıların artmasından şikayetçi belediye başkanlarımız. Adres vermek istemiyorum ama bazı merkezlerdeki artış, bir süredir dikkat çekici hale geldi. ‘İşportacı’ da diyoruz onlara. Çok satıp, az kazanarak, günü kurtarmaktan başka çaresi kalmamış insanlardır. 20 tane mendil satarsa o günü 5 lirayla da kapatabilir, 15 lirayla da; marifetine kalmış. Niteliksiz işçidir çünkü, kentin ondan beklediği marifetlerle yetişmemiş, eğitilmemiştir. Memleketini terk etmiş, mahallesinde doyamaz olmuştur. Büyük kent ve kentin merkezi, son çaresidir. Daha kenarda köşede, dikkat çekmeyeceği yerlerde satarken gözünü karartır ve en görüneceği yere, merkeze gelir. Bütün gün kaç-göç yaparak, her an diken üstünde, şansını dener. Vergisini ve kirasını veren tüccara haksızlık olur. Bir kentin merkezinde, işporta artıyorsa kent ekonomisinde bir aksilik var demektir.



Bu işin bir yanı. Bir başka açıdansa…



Nitelik yoksa projeler hayal

Nitelikli işgücü, göçediyor Ankara’dan. Demek ki eğitilmiş, yetiştirilmiş, üstelik tecrübe edinmiş işgücüne, iş yaratamıyor, o becerilere uygun yatırımlar yapmıyor Ankara. Abdullah Değer, Ankara Genç İşadamları Derneği (ANGİAD) Başkanı. Bakın ne diyor: “İşçi ile sadece üretim yapılır. Araştırma-Geliştirme çalışmaları yapmazsanız, işgücünde niteliği arttırmazsanız, dışarıdan teknoloji satın almaya devam eder, hiçbir atılımı gerçekleştiremezsiniz.” Yani ‘Bilişim Vadisi’ hayal olur, savunma sanayi projeleri de güdük kalır diye anlıyorum Abdullah Değer’i. İşçinin çokluğu yeterli değil; nitelikli teknik çalışanların çokluğu da önemliymiş demek bir iş alanında.



Beyinlerimiz mevcuttur!

Konuştuğumuz şeye bakın! Nitelikli işgücünün, gerekliliğini anlatmaya, açıklamaya çalışıyoruz. Araştırma-Geliştirmenin önemini vurguluyoruz. Ne zaman önemsizdi ki bunlar? O yetenekli beyinleri Ankara’da tutamıyoruz, gidiyorlar. Dünya’ya, Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde yetişen beyinlerin buluşlarını, ürünlerini göndereceğimize, bizzat beyinlerin kendisini gönderiyoruz. Dışarıdan alıp, içeride satmaya biraz fazla alıştık galiba. “Kim uğraşacak, ne gereği var” rehavetinden, kendi çocuklarımızı görmez olduk. Kent girişine tabela asalım; “Toptan, perakende beyinlerimiz mevcuttur!



Doğru okuyalım tabloyu
Meslek okulları, üniversite-şirket işbirlikleri, niteliksiz işgücünü yönlendirmenin önemini bir kez daha yinelemiş olalım. Güzel projeler var önünde. Büyük işlerin arifesindeki Ankara, bu işleri söküp, almak zorunda. Fırsatları kaçırmaya dayanacak gücü yok. Nüfusunun şişkinliği, ekonomik büyümeden çok ümidini büyük şehire bağlayanların artmasından kaynaklanıyor. Balon, gün be gün şişmeye devam ediyor. Bu tabloyu, yanlış okumamalıyız. Okursak eğer, kentin göbeğine akan seyyar satıcılar, en az suçlusu olacaktır işgallerinin.

Hiç yorum yok: