8 Temmuz 2011 Cuma

GEZMEYEN TURİST ANKARA’DA


08.07.2011 Milliyet-Ankara Gazetesi

Temmuz’da, bu kadar güzel bir öğle üzeri ender bulunur Ankara’da. Ne sıcak ne soğuk, tatlı bir esinti, tam gezme havası. Atpazarı’nda, Kale Kapısı’nın önünde, indim. Hemen yeni gelişmeler karşıladı; Divan Pastanesi açılmış meydanda. Çengelhan Rahmi Koç Müzesi, Çukurhan Divan Oteli’yle beraber Koç Ailesi, Kale kapısındaki yatırımlarını üçlemiş oluyor. Antikacılar Çarşısı’ndan uzanan tarihi doku, Çukurhan’da kopuyor, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne ulaşamıyordu. Arası yeniden düzenlenmek üzere yıkılmış, yeniden düzenleme çalışmaları başlamış. Kopuk, yapıştırılıyor. Hava da güzel, gelişmeler de!..

Kale’nin sır turistleri
Derken bir tur otobüsü yanaşıyor meydana. Turistler iniyor, Kale Kapısı’na yöneliyor. Hayret, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nden yukarı çıkmaz, daha doğrusu çıkarılmazlardı. Bunu da bir gelişme saymak lazım. Keyifle Divan’a oturup, seyrediyorum. Bir otobüs daha geliyor. Sonra  biraz sokaklarda dolaşıyor, Gramofon Kafe’de çaylıyor, tanıdık esnafla kısa sohbet derken zaman geçiyor. Yeniden döndüğümde meydana, kimseler yok. 2 otobüs turist, sır oluyor.

2 otobüs turist, ne Atpazarı Yokuşu’na indi ne de Antikacılar Çarşısı, yani Atpazarı Sokağı’na. Ne güzelim ahşap sütünlu Ahi Şerafettin Camii’ne, ne Pirinçhan’a. Büyük ihtimal Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne inip, oradan otobüslerine biniyorlar. Asabiyet sigortam bunu kaldıramıyor, atıyor. At Pazarı delisi gibi sesli konuşmaya, esnafa sormaya başlıyorum: “Nerede kardeşim bu adamlar? Her iki sokağa 20 metre kalmışken nereye kayboldular. Turist dediğin gezer!” biçiminde feveranla. Bırakın her dükkandan panter gibi fırlayıp, üstüne atılan satıcıyı, bu kadar soğukkanlı esnafı zor bulursunuz dünyayı dolaşsanız. Ticaret yapmıyor, sanki hobi olarak o dükkanı işgal ediyor gibidirler. Gezmeden gidiyor ama turist!

Güvensizlik ısrarı
Çünkü efendim, ne zaman ve nereden ürediyse güvenli olmadığına ilişkin bir izlenim oluşturuldu Kale’de. Gündüz ve gece Kale’de dolaşmış biri olarak bu kanaatin nasıl oluştuğuna akıl erdiremedim ben. Valimiz, Emniyet Müdürümüz, bölgedeki suç oranlarının aşırı düşüklüğüne işaret etti ama nasıl oluştuysa oluşmuş o izlenim. Turisti rahatsız etmeden sivil önlemlerini alıyor Emniyet Müdürlüğümüz. Her sokak başında polis noktası oluşturup, illa resmi kıyafetle gözümüze sokulunca mı güvenli oluyor?

Can yakıcı, iç burkucu
Son olarak can yakıcı iki noktaya değinmek istiyorum: Biri, elçilik ya da konsoloslukların, vatandaşlarına verdikleri uyarı notlarına ilişkin; çoğu Ankara’da, Kale bölgesini, güvensiz bölge olarak gösteriyor. İkincisi; getirdiği turistleri uyaran bir rehberin sözleri; Antikacılar Çarşısı ve At Pazarı Yokuşu’na inmelerine engel oluyor. “Niye?” diye soran turisti, “Güvenli değil çünkü” diye yanıtlıyor. Kulaklarıyla duyan bir Kale esnafı, kızarak ve üzülerek anlattı bana. Biraz daha arttı kan basıncı. İçim burkuluyor.

Turistin günahı ne?
Sanat galerileri, antikacılar var Antikacılar Çarşısı’nda. Kendi üretimleri çini ve porselenleri mi atıyorlar turistlerin başına? Antik şömine maşalarıyla nihayetine nihayetine vurarak adam mı kovalıyorlar? Yakasından tuttuğu gibi kafesine çekip, zorla Türk kahvesi mi tıkıyorlar boğazından Atpazarı Yokuşu’nda? Nereden yürüdü bu aşırı güvensizlik dedikodusu?

Sanatı da tarihi de sevmeyen biziz. Kale’yi, bütün özgünlüğünden uzaklaştıran da biziz. Kaldığı kadarıyla Kale’yi koklatmayan da. Yapan biziz, isteksiz biziz, turistin günahı ne kardeşim, gezmeyeceği bir kente getiriyorsunuz adamları!

Hiç yorum yok: