Ankara sanayisiyle ilgili dilekler, dilek olmaktan çıksa ya artık! Ağırdan alınan adımlar sıklaşsa. Yeterince zaman kaybetmemiş gibi, en az 30 yıldır yatırımları gerilememiş gibi salına salına, her toplantıda aynı dileklerin muhatabı oluyoruz. Tüy dikilse, “Tüy dikildi, Ankara için ümit verici gelişme” diye inliyor ortalık. Kıla tüye değil, dikilen okula, fabrikaya bakacağız. Dışarıdan aldığını içeride satanın, ‘ekonomik büyüklüğü’yle övünemeyiz. Övünsek te ömrü kısa olur. Ömrü uzun olsa bizim tezgahlar, tozlanıyor demektir.
Yerlisi varken
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Ankara Sanayi Odası’nın 48.Yıl Başarı Ödül Töreni’ndeydi. Konuşmasının bir yerini, kalın kalemle çizmek istiyorum: “Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir'den de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatına rağmen halen Türkiye'de bulunan malları yurt dışından getirenleri bildirmelerini istiyorum. Türkiye'de varken dışarıdan alanları kınıyorum” demiş. Seslendiği ASO Başkanı, yaklaşık 15 gün önce, kamuda yerli malı kullanımına, yerli sanayinin desteklenmesine ilişkin tavsiye mahiyetinde bir Başbakanlık Genelgesi olduğunu ama yeterli ilgiyi göremediğini söyleyen Nurettin Özdebir. Bir niyet var ama birbirine tekrarlamaktan uygulamasına geçilemiyor bir türlü. İki bakanlığın ayağı değdi henüz topa; Sağlık ve Ulaştırma Bakanlıkları. Değdi ama “Gol” ünlemesini duyamadı daha kulaklarımız. Ayrıca Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın da topa girmesini bekliyoruz.
Okullar olmadan tıkanırız
1 yıl öncesine kadar metruk bir binaydı artık eğitim yuvası ve iş garantili çocuklarımızı eğitiyor. Gazi Üniversitesi OSTİM Meslek Yüksekokulu, 1 yıldır, 5 farklı programda 380 çocuğumuzu eğitiyor. Geçen hafta, ağırdan da olsa bir adım daha atıldı ve kaynak laboratuarı açıldı. Türkiye ve Ankara sanayisinin, ne kadar acil yetkin kaynakçılara ihtiyacı olduğunu bilseniz sanayicilerden çok sevinirdiniz. 380’iyle yetinemeyiz, binlerce çocuğumuzu yetiştirmek zorundayız; yerli sanayide, gerçek bir atılımı öngörüyorsak eğer. Ankara sanayisi, büyük girişimlere aday ama kaderi, meslek okullarından geçiyor. Geçmezse yokuşun başında tıkandığıyla kalacak.
Bir kuşağı kaybetmeden
Açılışta konuşan Gazi Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Rıza Ayhan, 21’inci Yüzyıl’ın parlayan yıldızı Türkiye’de, sanayicinin nitelikli eleman sorunu yaşadığını, üniversite mezunlarının da iş bulamadığına değinip, şöyle devam etmiş: “Burada bir yanlış var. Demek ki bizler, üniversiteler olarak sanayinin ihtiyaçlarını tam olarak bilemiyoruz, öğrencilerimizi eğitim döneminde sanayinin içine yeterince sokamıyoruz. Eğitim sistemimizi buna göre dönüştürmek, değiştirmek, geliştirmek zorundayız.”
Ekliyorum Rıza Ayhan hocanın saptamalarına: Ayrıca yanlış eğitim ve sınav sistemimiz dolayısıyla gelecekten ümidini kesmiş düz lise öğrencilerimizin önüne, meslek okullarını bir seçenek olarak koyabilmeliyiz. Hem onların bir geleceğe hem de ülkenin nitelikli işgücüne ihtiyacı var. Kaybetmeden bir kuşağı, şimdi sahip çıkmalıyız.
Tek tek isimlerden vahim
Bakan Zafer Çağlayan’ın, Nurettin Özdebir’den istediği isimlere dönersek… Nurettin beyin yerinde olsam “Her türlü Atatürk portresi, elimizde salladığımız Türk bayrakları bile Çin’den geliyor. Durum yeterince vahim değil mi, ne işiniz olur tek tek isimlerle?” demek isterdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder