50 kadar turizmci bir de bendeniz, cezaevine girdik efendim. Ulucanlar Cezaevi. “Cezaevi mi kaldı, orası müze artık” diyorsunuz. Allaha şükür, müze haline girdik! Girdik te akıllandık mı? Konumuz bu.
Geçtiğimiz Cumartesi, TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) Ankara Bölge Temsilcileri ve üyesi bazı acentalar, Ulucanlar Cezaevi ve Hamamönü’nü gezdik. Altındağ Belediyesi’nin katkısıyla… Benim kafam acenta ama uygulamada hiçbir ilgim yok. Ankara’nın, turizm atılım planları işe yarıyor mu, onu merak ediyordum. Sağolsunlar, aralarına aldı, görüşlerini paylaştılar. Görüşlerimiz güncellendi.
TÜRSAB tanışmamız
TÜRSAB Ankara Bölge Temsilciliği’yle yaklaşık 1 yıl önce tanıştım; Ankara Kulübü’nün düzenlediği ‘Ankara ve Turizm Paneli’nde. Temsilciliği temsilen katılan Dihle Topaloğlu hanımefendi, tokat gibi bir sunum yapmıştı. Bir turisti ülkesinden alıp, Ankara’ya geldiğine pişman ederek nasıl iadeli taahhütlü göndereceğimizin senaryosunu yazmıştı. Adım adım her biri somut örneklerle süslenmiş, turizmdeki acizliğimizi çırılçıplak ortaya koyan, nefis bir sunumdu. Ankara’nın, ilgili bütün kurumlarına dağıtılması gereken bir eylem planıydı bence. Bir avuç Ankaralı’nın arasında, eridi gitti.
TÜRSAB Ankara Bölge Temsilciliği’ne, 600 acenta üye. 14 ili kapsıyor Bölge Temsilciliği. Ancak gezimize, 43 acenta katıldı. Çünkü acentalar, ilgi ve uygulama alanlarına göre sınıflanmış. Bizim gezimize kültür turizmiyle ilgilenen acentalar katıldı. Daha doğrusu Ankara dahil, değişik yörelerden gelen 43’ü katıldı. Gezi sonrası izlenimlerini, Ankara’da, turizme ilişkin bilgi ve önerilerini çok merak ediyordum.
İç burkucu ilgisizlik
Ulucanlar Cezaevi Müzesi’ni, Hamamönü’nü gezdik. Hamamönü’nde, Sanat Sokağı’nı, Kültür Sanat Evi’ni, Taceddin Dergahı’nı, Mehmet Akif Ersoy Evi’ni. Açıldıktan sonra gitmek nasip olmamıştı, Mehmet Akif Ersoy Müze Kütüphanesi’ni görmüş oldum. Yakışır bir müze olmuş, gelişmesi ümidiyle. Ancak üye acentaların, Ankara turizmindeki gelişmelere ilişkin bilgileri zayıftı. Ankara merkezli acentalardan bile Hamamönü’nü, Ulucanlar’ı, ilk kez gezenler vardı. Hacı Bayram’ı, yeniden düzenleme çalışmaları sonrasında hiç görmeyenler vardı. Ankara Kalesi’nin kapısına dayanan altyapı çalışmalarını, benden öğrenenler vardı. Belliydi zaten.
Yansımayan yeni süreç
Ankara Kalesi ve çevresinin önemini vurgulamaya çalıştığım yazıların daha ikincisiydi, yaklaşık 2 yıl önce. Bir tek yöneticinin dikkatini çekti; Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’in. Ertesi gün aradılar ve Kale civarıyla turizmin, Ankara için önemini konuştuk. Antalya Valiliği’nden tecrübeliydiler kale ve turizm konularında. Sonrasında da söyledikleri gibi gereğini yapmaya giriştiler. Gerek İl Turizm Müdürlüğü gerekse Ankara Kalkınma Ajansı ya da ilgili birimler eliyle toplantılar ve çalışmalar başladı. Somut, akılcı bütün projeleri destekliyorlar. Kale altyapı çalışmaları, Valilik kasasından yürüyor. Yurtiçi ve yurtdışı havayolu bağlantıları çeşitlendiriliyor. Kent içi ulaşım ve konaklama olanakları, geliştirilmeye çalışılıyor. Kente özgü özellikleri, yeniden canlandırma, öne çıkarma gayretleri var. Turizme hazırlık eğitimleri veriliyor. Oysa bu 2 yıl boyunca, hiçbir turizmciden, tek bir eleştiri, öneri ya da tepki almadım. TÜRSAB farkında ama anlaşılan, üyelerine yansımamış yeni süreç.
Böyle gitmeyecek
Ankara’nın turizm kabiliyeti, turizmcilerin ilgisinden uzak, eksik gelişir. Her ayrıntıya dahil olmalı, yeni sürece etkin katılmalılar. “Böyle gelmiş böyle gider” havasından çıkmak lazım. En çok Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nden etkilendi herkes. Cezaevine girdik, akıllanarak çıkmışızdır inşallah!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder