Kale burçlarında, aşağı yıkarı volta atan bir baykuş var. Vücudu dursa durmayan, arkasını görebilen kafası var. Gözlerini belerte belerte izliyor etekleri. Hacı Bayram’da kıpraşan solucanı seçiyor doğuştan dürbünlü gözler. Bir zamanlar Emin Çölaşan’ın minik serçesi vardı, bizimki de bu gamlı baykuş. Bahtımı seveyim!.. Heves ettikçe, heyacanlandıkça kursağıma tıkıyor coşkumu, “Angara’daaa o öyle değiil!” diye tersime gidiyor. “Keskin gözlerin, niyeti de mi görüyor şom ağızlı?” dedirtiyor, delirtiyor beni. Turizmle açmıştık, ılıkken onunla kapatalım haftayı.
Turizm fuarlarının ikisi tamam
Şubat ayında İstanbul’da, turizmcileri buluşturan uluslararası EMITT Turizm Fuarı’a katılmıştı Ankara. 15 yıl aradan sonra. Geçtiğimiz hafta dünyanın en büyük turizm organizasyonu olarak bilinen Berlin Turizm Fuarı’na katıldık. 187 ülkeden 11 bine yakın katılımcı vardı bu yıl. 5 gün boyunca 113 bini profesyonel, 59 bini tatil araştırması yapan ziyaretçi akın etti fuara. 94 ülkeden katılan gazeteci sayısı bile 7 bin civarındaydı. Gerçekten çok büyük bir fuar yani. Üstelik bu rakamlar, fuarın, önceki yıla göre 5’te 1 oranında büyüdüğünü de gösteriyor. Aralık başındaki söyleşimizde, 3 büyük turizm fuarına katılma çabalarını müjdelemişti Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, geriye kaldı Moskova Fuarı.
Fuar tamam ya hazırlık?
Kaldı da tanıttığımız Ankara’nın, içini de bu fuarlara yakışır biçimde doldurabiliyor muyuz acaba? Bu tanıtımların karşılığında gelecek misafirlerimizi, ağırlamaya hazırlıklı mıyız? Turizmcilerimiz, tesisler, yerel halk hazır mı? Ya da hazırlıklar, aynı anda hep beraber yürüyor mu?
Bazıları çoktan hazır, bazıları hiç hazır değil. Bazıları ağırdan alıyor, bazıları hazıra konmayı bekliyor. Bazılarının, Ankara’da olup bitenden haberi yok. Kale Toplantıları’ndan, sonucunda oluşturulan Eylem Planı’ndan, habersiz bazı turizmciler var. O Eylem Planı, Ankara turizminin ana halkasını oluşturma planı, bazılarına göre acelesi yok. Misafir gelecek, ev sahibi Kale sakinlerinin haberi yok. Kale, üzerinde durduğu kaya kütlesi gibi devasa bir sorun yumağı, ucundan tutup açmaya bazılarının gönlü yok.
“Siz bir şeyler oluyor diyorsunuz ama…” diye başlayan iletiler yolluyorsunuz ara ara. Son olarak Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Prof.Dr.Feyyaz Onur beyefendi, üşenmemiş, Kale gezisinde karşılaştığı aksilikleri, 8 madde halinde sıralamış. “Yurtdışından bir misafiriniz gelse Kale’ye götürmeye eliniz varmıyor” diye bitirmiş. “Aman efendim, bizim gamlı baykuşla mı karşılaştınız?” diyorum, “Hayır efendim, tamamen şahsi gözlemler” diyor. 8 maddenin 6’sı, Eylem Planı’nın da konusu. Aklın yolu bir.
Ana halka Kale
En azından bu yıl, Antikacılar Çarşı’sından başlayıp, Hisar Kapı önündeki meydan düzenlemesi dahil, Hacı Bayram’a inen hattı çözebilsek. Aydınlatması, çevre düzenlemesi ve güvenlik önlemleriyle. Hisar Kapı ve çevresi geç saatlere kadar işlek hale gelse tepeden Ankara manzaralı yemekten sonra dükkanları dolaşabilsek.
Beypazarı’na, Nallıhan Kuş Cenneti’ne, Kazan fosil yataklarına, Şereflikoçhisar Tuz Gölü’ne, Ayaş Kaplıcaları’na, çok yere götürürüz misafirleri. Ancak merkezi sorunlu Ankara’nın. İçinde misafir tutamıyor. Hamamönü’nden, Kale’ye, oradan Hacı Bayram’a, Eski Meclis’ten Gar’a ve nihayetinde Anıtkabir’e kadar bir yay çizebiliriz, şehrin adı gibi bir çengel. Bu hattın kopuk ama ana halkası Ankara Kalesi’dir ve maalesef en sona ana halkayı bırakıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder