3 Mart 2012 Cumartesi

GECİKEN YATIRIMLARIN BİRİKMİŞ BEDELİ


02.03.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi

Bu bedelin bir kısmı 8 buçuk milyar liraymış. Eski parayla 8 buçuk katrilyon. 1980’lerden sonra düzenli olarak küçülen Ankara ekonomisine defalarca değinmiştik. Tarımda, sanayide, hizmetlerde küçülmeyi, rakamlarla döne döne ele almıştık. Kamu yatırımları, cücük kadar kalmıştı neredeyse ülkenin başkentinde. Turizm, yok denecek seviyede, bilişim, kendi halinde dağınık oluşumlardan ibaret, ulaşım-nakliye, göz yaşartıcı gerilikteydi. Her sektör kendi aleminde, kendi kafasına göre yön bulmaya çalışıyordu. Hangi gecikmiş yatırım alanına el atılsa dolanıveriyordunuz sorunlar yumağının ağlarına. Zamanında yapılmamış yatırımlar, şimdi gelmiş tırmalıyordu.

İş, ekmek için
Bu bir kısım maliyetin miktarını, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel açıkladı. Ankara’yı, bir dünya kenti yapabilmek için gereken 8 buçuk milyar lira, bin 925 projenin toplam bedeliydi. 4 milyon 900 bin nüfuslu bir kent için, hele başkent için, hele hele 30 yıllık kayıpların telafisi için komik rakam aslında. Söylerken ağzı, kağıt üstünde gözü dolduran bu rakamı, gecikmiş borcun ilk taksidi sayabiliriz belki. Gecikmiş yatırımlarıyla ihmal edilmiş bir başkent olan Ankara, paragözlüğünden değil, kuru kalabalığa dönüşen şişkin nüfusuna iş, ekmek sağlamak için hakkını aramak zorunda.

Toparlanıyor muyuz?
Geçtiğimiz yıl rakamlarına göre, yatırımlardaki payı yükselen bir kent olarak açıklandı Ankara. Pay alamadığı yıllara kıyaslayınca yükselmiş gibi görünmesi normal. Oysa örneğin; kent içi ve kent dışı ulaşım sorununu 20 yıl önce çözmüş olsa ya da turizm atılımını başlatmış olsaydı, 10 yıl önce bilişim kabiliyetini bir plan içinde tasarlamış ve bugün ‘Bilişim Vadisi’ni çoktan kurmuş olsaydı nasıl bir Ankara’da yaşıyor olurduk acaba? Son 1 buçuk, 2 yıldır hızla geliştirilen ve uygulanmaya başlanan projelerle toparlanma görüntüsü veriyoruz. Umarız gerçektir, toparlanırız.

Toplu hareket zamanı
Bir kısım maliyet’ diyordum yukarıda. Çünkü maliyetin diğer kısmını özel sektörün yatırımları oluşturuyor. Arazi rantı, lüks konut ve büyük alışveriş merkezi yapımına fazla odaklanmış, üretimi ikinci belki üçüncü plana atmış bir özel sektör resmi var önümüzde. Uzun vadeli yatırımlara sabrı olmayan, kentin gerçeklerinden ve geleceğinden uzak, dağınık bir görüntü. Kamu yatırımlarındaki rüzgarın benzerini, meslek odalarında, borsalarda, bu yatırımlarla bağlantılı uzun vadeli stratejiler oluşturulduğunu göremiyoruz. Yapanlar var ama Ankaralı iş camiası, Ankara lobisi gibi toplu bir hareketlenme değil bu. Böyle bir şansı tepemez Ankara. Birlik olma, başka illere hatta ülkelere, önündeki lokmayı kaptırmadan uyanma zamanı.

Gelecekte, çok uzak değil, belki 10-15 yıl sonra, bugün varolan pek çok sektör, ekonomik yaşamdan silinecek. Kamu ve özel sektör, birbirini tamamlayan yatırımlarla geleceğini yeniden kurmalı. Rant ekonomisi bitti. Gerçek, teknolojik ve doğaya uyumlu üretim zamanı. Tek tük olmaz, topluca hareket ederek altından kalkılabilecek bir dönüşüm bekliyor bizi.

Hesabı sorulmayan vergilerimiz
Valimiz Alaaddin Yüksel, 8 buçuk milyarlık bedeli açıkladığında, ziyaretçisi Ankara Vergi Dairesi Başkanı’ydı. Yüksel, “Vergi olacak ki yatırım olsun” anlamında bağlamıştı sohbeti. Bir de efendim, vergilerle karşılanan yatırımların, israf edilmeden, edenin, ettiğini yanına bırakmadan gerçekleşmesi gerekiyor. Çünkü Ankara’nın gecikmişliği, biraz da dipsiz kuyuya atılan ama hesabı sorulmayan vergilerimizden kaynaklanıyor.

Hiç yorum yok: