03.04.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
İstanbul, Berlin fuarlarından sonra 21-24 Mart arası, Moskova Turizm Fuarı’na da katıldı Ankara. Hedeflediği 3 büyük turizm fuarına katılma hedefini gerçekleştirmiş oldu böylece. Uzun süre fuarlara katılma gereği duymayan başkent için çok önemli gelişmeler bunlar. Topraklarından mamut fosilleri çıkan, merkezinde 2 bin 500 yaşında Kalesi yükselen, şifalı kaplıcalara, dünyanın en güzel Tuz Gölü’ne sahip Ankara, doğal cennetleri, Beypazarı gibi örnek ilçeleri, alternatif sporlara uygun coğrafyasına karşın turizme yeterince uygun görülmemiş nedense. 50’ye yakın müzesi olan kent, nedense turizm fuarlarından kesmiş ayağını. Affedersiniz; gübresini boncuk yapıp, milyonlarca turist ağırlayan kasabalar var dünyada, bizse üstünde oturduğumuz altın madenine, boncuk muamelesi yapmışız. Bir kasaba kadar adama tanıtmaktan bile vazgeçmişiz Ankara’yı.
Basit ayrıntılar
Geçeriz tabii. Altyapı, kurumlararası uyumlu çalışma, çok özen ister turizm. Milyonlarca lira yatırım yaparsınız, basit bir turizm danışma bürosu, bir tane otobüs, bir elektrik direği ya da bir tek tuvalet, bütün çabanızı boşa çıkarıverir. Onca zamandır söylendi, hala Ankara Kalesi’ne, taksi dışında, yürüyerek ulaşmak zorundasınız. Kale ve çevresinde çalışanlar bile yıllardır şikayetçi bu ulaşım zorluğundan. Yeterli aydınlatma olmadığı için, güneş düşünce el ayak çekiliyor. Turistin midesini, basit sanılan ayrıntılar bulandırır. Bizim burçlarda dolaşan gamlı baykuş, verdi yine gamlı haberi:
Kaderin cilvesi
Moskova Turizm Fuarı’na katıldığımız hafta, gazetemizde, tesadüfün böylesi dedirtecek haberdi; bir Rus turist, Kale’den havaalanına kadar, taksi şoförüne durmadan şikayet etmiş. “Antalya'daki kale, böyle pis değil” diye başlamış, Kale’nin, ‘Akkale’ dediğimiz en üst burçlarındaki idrar kokusuna kadar sıra sıra dizmiş şikayetleri. Sanki Kale komutanı, bizim taksi şoförü de yol boyunca özür üstüne özür dilemiş. Misafiri gönderdikten sonra kendi başlamış şikayete!
Hiçbiri yeni değil bu şikayetlerin. Sıralamaya kalkmıştım da yazıma sığdıramamıştım bir keresinde. Eksik eksik yazmıştım. “Başkentin göbeğindeki Kale böyleyse ya gerisi?” diye diken üstünden inemedik. “Aman çözene kadar gelmesin turistler” diyemeyeceğimize, gelen turisti de bu izlenimle gönderdiğimize göre, elimizi çabuk mu tutmak lazım acaba? Çok geç kalmamışız gibi!..
Hazır mıyız misafirlere?
Ankara il sınırları içinde düşünülen bütün turizm yatırımlarını, bir zincir ve tek tek halkaları gibi düşünmeliyiz. Gerekli özen her yerde gösterilmeli. “Keşke buraya gelmeseydik” dedirtmemek gerekir misafire. Hangi halka çürükse o, zinciri kopartır. Misafir ağırlayacağımız her yerde, turizmin en öz koşulları zaten hazır olmalıdır. ‘Turizm Kapısını Aralayalım’ yazımızda söylemeye çalışmıştık, ısrarla yineliyoruz: Fuarlar tamam, peki gelecek misafiri ağırlamaya hazırlıklı mıyız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder