18.05.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
İki anlamda
Karşıyaka. Zamanında, uzaktan da olsa göründüğü için Karşıyaka demişler
herhalde. Şimdi semtten büyük mezarlığı var, öbür dünyayı da çağrıştırıyor adı.
Küçük ölçekli bir ilçe büyüklüğünde. Güdül’ü getirip, içine koysak kenarlardan
taşabilir mezarlık. Büyükşehir Belediye Meclisi’nde, Karşıyaka Mezarlığı’na
metro götürülmesi teklif edilmişti de “Yetmez” demiştim duyunca. Kapısına
gitmek yetmez, tramvaylar, otobüsler sefer yapmalı içinde. O kadar büyük çünkü.
Son 15 günde iki kez
yolum düştü. Yaşamın geçiciliğinden bahsetmeyeceğim. Mezarlıkların, kentlerin ayrılmaz
parçası olduğunu nasıl bir kez daha kavramak zorunda kaldığımı anlatmak için
açtım konuyu.
Zamanında kalkmayan otobüs
Daha önceydi, belki
1 ay önce. Karşıyaka Mezarlığı’na, ilk kez arabasız gitmek zorunda kalmıştım. Hiç
tecrübem yok, sordum. “Hastane
Durağı’ndan otobüs kalkıyor, mezarlık kapısından içeriye minibüs servisleri var, camiye kadar
çıkarıyor” dediler. Hop metro, hop Hastane Durağı… Mezarlıklar Durağı, tam
metro çıkışında. Kolaymış, gelmiş kadar sevindim. Aynı duraktan Dağyaka
otobüsleri de kalkıyor. Onlara sordum, “Yarım saatte bir kalkıyor galiba” dediler. İkindi namazına 1 saat var,
cenaze namazına 15 dakika daha ekle, erken bile gelmiştim bana göre.
“Mezarlıklar’
tabelası altında, alışverişe inmiş zombi gibi beklemeyeyim, karşıda pastane
var, orada bir çay içer oyalanırım” diye düşündüm. Arabasız gelecek bir
arkadaşımla durakta buluşacaktık. O da geldi birazdan.
Derken saati
yaklaştı, durağa geçtik. Yaz gibi, 27 derece kızmıştı tepemizdeki güneş. Beli
bükük, zor yürüyen bir teyze geldi. “Mezarlığa bu durak mı?” dedi, “Evet, biz
de oraya gidiyoruz” dedik. Bekle bekle otobüs yok. Namaza 20 dakika kaldı.
Hemen ilk yanaşan taksiye yöneldik. Mezarlığa giden varsa diye seslendik, yaşlı
teyzeyle bir beyefendi daha katıldı bize. Yolda şikayet ediyoruz taksici,
“Burada zamanında kalkmaz otobüsler” deyiverdi. Boşa yanaşmamış, bildiği varmış
demek!
Cenazeye yaya kalmak
5 dakikayla cenaze
namazına yetiştik. Namazdan sonra tanıdıklarla
karşılaştık, arabalarıyla rahmetliyi defnetmeye indik. Ya arabaları dolu
olsaydı? Mezarlıklar Durağı’na dönüp, kafamda yeniden yazdım senaryoyu:
Otobüse binmeyi
bekliyorum. Geç geliyor. Vardığımızda koşa koşa cenaze namazı saflarına
katılayım derken namaz bitiyor, tabutları kaldırmaya dağılıyor cemaat. Bari
tabuta el vereyim derken bir tanıdıkla karşılaşmaya fırsat olmuyor. O sırada
arabalara yönelir herkes. Birer birer çıkmaya başlıyor cenaze arabaları. Yaya
adam, defnetmeye katılmak istiyorsa koşacak cenaze arabasının arkasından; servisler,
sadece camiyle çıkış kapısı arasında işliyor çünkü. Şimdiki cenaze arabaları, 2
kat, 4 tabutluk; oturamazsınız da. Defnetmeye azimliyseniz mezar yerine kadar rahmetlinin
yanına uzanmanız lazım!
Bitmedi. Bir
belediyenin gösterdiği sıralı defin yerleri, bir de daha önce alınmış, belli defin
yerleri var. Sıralı defin yerindeyse mezar, kimin arabasına binseniz
gidersiniz. Değilse eğer… Düzlükte yer kalmamış, dik yamaçlara açılıyor artık
mezarlar. Aşağıda, tanımadığınız birinin mezarı başında, karşı tepede
defnedilen ahbabınıza karşı fatiha okuyor olabilirsiniz!
Köklü bir gelenekten uzaklaşıyoruz
Defin işlemleri çok
düzenli ama yaya adama göre değil birçok şey. Yaya adamın, arabasız, mezar ziyareti
bile çok zor. Hele de yaşı ileriyse.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder