25.05.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Anadolu Selçuklu
Sultanı Birinci Alaeddin Keykubat, bir arabulucu gibi, Çubuk Çayı, İncesu
Deresi ve Hatip Çayı’nın birleştiği noktaya yaptırmış Akköprü’yü. Bu yıl 790
oldu yaşı. Ne yaşına ne de hizmetlerine saygısız, önünü, berisini doldurduk;
haşmetini gizleyip, gözlerden uzak, sessizce ölmesini bekliyoruz şimdi. Taşı
kırmızı, yakıştırması ak, bahtı kara Akköprü!
Yalnız komşu
Bahtı kara Eski
Kızılay Binası gibi. Onu, çocukken öldürdük. 1929 yılında kurulan Eski Kızılay
Binası, 1979 yılında, daha 50 yaşındayken yıkıldı. Taşları, toz oldu. Akköprü
dedesi, çok ağladı arkasından. Taşhanlar’a, Belvü Palaslar’a, Karpiçler’e, ne
hanlara hamamlara, mescitlere, konaklara ağladı yüzyıllarca. Birkaç akranı
mescitle cami, birkaç çeşme, bedestenle han kaldı yarenlik. Eskiden
görüşürlerdi, şimdi bir benzinlik, bir yüksek yol, bir de alışveriş merkeziyle komşuluk
ediyor. Artık arkadaşları görünmüyor uzun boylu binaların arkasında. 3 soğuk
komşu arasında, hiçbiri yüzüne bakmayan.
6 ton 2 gün 60 metre
Evvelki gün çıkan bir
haber yüzünden, hepsi gözümün önünden geçti. “Avrupa tarihindeki en büyük yer
değiştirme projesi” diye sunuldu haber. İsviçre'nin Zürih kentinde, 122
yaşındaki bir bina, olduğu gibi yeni yerine taşınmıştı. Demiryolunu
genişletirken kıymamış, 6 bin 200 tonluk binayı, 2 günde, 60 metre ileriye
taşıyıvermişti adamlar. Bina da bina olsa Taşhanlar’ın, Belvü Palaslar’ın,
Karpiçler’in yanında. Öyle dememiş, tarihlerine sahip çıkmıştı İsviçreliler.
Görünce Akköprü dedenin hüngür hüngür yaşları, derelere, çaylara süzüldü
kemerlerinden.
Sanki
Kervanlar, Bağdat’a
selam salsın diye yapılmamıştı sanki. Yüzyıllarca
damatlar gelin almaya, genç kızlar gelin olmaya onun bağrından geçerek gitmemişti
sanki. Davul zurnalı sünnet alayları, neşesini onun başucunda dönmemiş, hacılar,
onun bağrından uğurlanmamıştı sanki. O bağra, Seymenler diz vurmamıştı sanki. Kınalı
kuzular, peygamber ocağına, kucağından yolculanmamış, Ankara’ya vali olan, ilk
onunla tanışmamıştı sanki. Çaylar, dereler gibi, insanların da arasını bulan Akköprü,
sen olmamıştın sanki.
Acına da yaşlarına da ortağım
Hergün metroyla
önünden geçiyorum. Ortasından sırt vermiş, kenarları çökük kaşlarınla hüzünlü
insan gözlerine benziyorsun. Kıymetbilmez bir bacaksızın oyuncağı olmuş,
başedemiyorsun. Bütün olgunluğun, bilgeliğin ve engin sabrınla acımasızlığa
katlanıyorsun. İçin için inlemelerini, ne sağır Ankaralılar ne de devlet duyuyor.
Vefasızlığımızı yüzümüze vurmadan, 7 kemerli gözlerinden akan yaşları, Ankara
Çayı’na karıştırıyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder