18 Kasım 2012 Pazar

KALE’NİN ÇİLESİ YİNE BİTİRİLEMEDİ


16.11.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi


2 yıldır sürüyor, üçüncü yıla kaldı. “Bu çalışma tarzı ve hızıyla 5’i de görür, 10’u da” diyor Kale sakinleri. Herkes barut fıçısı gibi. Kızgınlığı, alayla şakalara karıştırarak ağlanacak haline gülmeye çalışıyorlar sorulduğunda. Altyapı çalışmaları öyle bir hale getirilip, bırakılmış ki bitmediği gibi bir kışı daha haram edecek cümlesine. Hatta kışa kalmadan, şimdiden ediyor. Sokağından, mahallesinden nefret etmiş, sorumlusuna, iletmem için selam söylüyorlar!

Altyapı çalışmaları durmuştu, son halini görmeye anca fırsat oldu. Nereden çıktığını anlayamadığım, iki kol halinde su akıntısı karşıladı Kale Kapısı’nda bizi. Üstünden atlaya seke yürüdük içeri. Duvarlarda, çatılarda inşaat işçileri, tadilat yapıyor, sokakta, hiçbir güvenlik önlemi almadan harıl harıl çalışıyordu. Anlayamadık; altyapı dururken niye üste geçilmişti?

Tehlikeli, tozlu, önlemsiz işler

Kale Kapısı’ndan girince sağda takıcı Özcan Gümüş var. Sormak için kapısına yöneldim. Çatıyı onaran ve hiçbir önlem almayan çalışkan işçilerimizin yonttuğu tahta parçası, “takk” önüme düştü. Yukarı doğru seslendim “Hoop hemşerim, aşağıda insan evladı var!” İnsan evladına değer veren böyle çalışırmış gibi... Adam tınmadı bile. Savrulan tozlar, hep dükkanların, evlerin içinde.

Tahtadan dersimi aldım, girmedim dükkana. Kafamın sağlamlığından şüphe ettiğim için, çıkarken tepesinde kiremitler seksin istemedim.

Karşıdan, Kale’yi gezmeye getirilmiş bir öğrenci kalabalığı göründü. Yerler çamur, havalar tahtalı, duvarlarda, çatılarda,  kendini tadilata adamış inşaat işçileri arasından geçip, gittiler. Çok şükür sağlimen!.. Bu çocukların, bir daha Kale’ye gelmek isteyeceğini sanmıyorum.

İçeri doğru yürüdüm macera dolu sokaktan. Hala kablolar sarkıyor tepemizde. Bu yılda mı alınamamıştı yeraltına? “Elektriği aldılar, bunlar telefon kablosu” dediler. Doğalgazı  bağlamadan, telefon kablolarını yeraltına almadan üstü kapatılmıştı kanalların. Yine açılacak yani. Ufukta yine toz, toprak, çamur günleri görünüyordu.

Fareli kuralsız, alengirli Kale
6 metrede bir rögar kapağı, esnafın aklını yoruyordu. Bu kapaklardan sonra fareler çıkmaya başlamış. Sabahları çok oluyormuş. Kapakla ilgisini bilmem ama çare diye kedi beslemeye başlamış esnaf, insandan kaçmayan farelere karşı!

Belli saatler arasında Kale içine araç trafiği yasaklanmıştı. Stadyum otoparkı gibi giren çıkan belli değildi o gün. İnşaat çalışmasına malzeme taşıyan araçlar hadi neyse ama gelen geçiyordu sokaklarda.

Kılıfların gözlediği beceriksizlik
Kale Kapısı’ndan 10 metre içeriye, ters yönlere bakan 2 güvenlik kamerası konmuştu. Konmasından 1 ay sonra içleri sökülmüş, götürülmüş. Şahit olduk; kılıfları gözlüyordu güvenliği!

Yine girişte tarihi eser olduğunu herkesin iyi bildiği iki bina yıkılmış, sıfırdan inşaatına başlanmıştı. “Yıllardır evimin bir penceresi var, onu kapıya çeviremedim, burada binayı değiştiriyorlar” serzenişi geliyor. ‘Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma’ adlı bir Kurul var, ondan kaçmaz diye biliyoruz.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi önündeki yolu ve kaldırımları düzenleyen müteahhit “kaçmış” diyorlar. Kaçıncı müteahhit kaçan? Yol ve çevresi, öylece yarım ve harap kalmış. Kale’nin şansı; beceriksiz müteahhitlere denk geliyor.

Yoksa bütün bu beceriksizlikler altından, bilmediğimiz, çok büyük başka bir beceri mi çıkmaya hazırlanıyor?

Fotoğraflar: Şenay Güner (Milliyet Ankara Gazetesi)

Hiç yorum yok: