14.12.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Ankara’da, uzun
zamandır bir şikayet öne çıkıyor. Başka şehirlerden ve ülkelerden gelen
misafirlerin de paylaştığı bir şikayet: “Ankara, bir ‘otomobil kenti’ olmuş”
diyorlar. Otomobil olsam Ankara’da
gazlamak isterdim; ortasından hançerle yarılmış gibi yayalara geçit vermeyen koca
koca yollarıyla otomobil olmak var Ankara’da. Yayalar, karşıdan karşıya
geçemiyor otomobillerin huzuru için. Dimdik üst geçitlere tırmanıyor, caddenin
karşısındaki işimizi erteliyoruz dolanması uzun sürdüğü için. 5 milyon nüfuslu,
50 kilometre
yarıçaplı bir şehirde yaşayan yaya ne ister? O kentin sakini, sahibi olmak için, önce bir semtten
diğerine kolay ulaşmak ister.
150 yıl sonra hayati gelişmeler
Bu ihtiyacı
zamanında kavrayan ülkeler çaresini bulmuş, 150 yıldır tramvaydan metroya,
raylı sistemlerle çözmüş toplu taşıma sorununu. Bu raylar kent içinde kalmamış,
ülke içine hatta komşu ülkelere kadar uzanmış. 150 yıl sonra, sıra bize gelsin
artık.
Çeyrek metromuzla 16
yıldır idare ettik ama kenti yayalara
açmak, medeniyete kavuşmak için çok ama çok geç kaldık. Bu yıl
Büyükşehir Belediyesi, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na devretti
bitmeyen metro inşaatlarını. Bu devirle beraber inşaatlar hızlandı ancak güzel
bir başka gelişme daha oldu; Ankaralı sanayiciler, metro yapımı ve trenlerin
üretimine katılmak istediler. İhaleden önce Bakanlığa, yüzde 51 yerli katılım
koşulunu koydurdular. “Bizim, bu trenin yarısını yapacak yeteneğimiz var”
dediler yani. İhaleyi Çinli CSR firması kazandı. Bu hafta başı, sadece Ankara
değil Türkiye açısından çok önemli bir toplantıya davet edildiler. Ankara,
Türkiye’ye örnek bir adımı, somut olarak başlatmış oldu.
ARUS’la değişen kaderimiz
OSTİM, tüm ülkedeki
raylı sistemle ilgili kurumları, firmaları ve uzmanları, ‘Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümesi’ adı altında toplamış, raylı sistemlerde tamamen yerli üretime
geçmenin ilk adımını atmıştı. Değişik kollardan bu kadar kurumu ve uzmanı bir
araya getirmek çok zor bir iş. “Sektörde
kimse bu kümelenmenin dışında kalmamalı” diye yola çıkıp, ilk adımı
başarıyla gerçekleştirdiler.
Birincisi Ankara’da
yapılan toplantının ikincisini, hafta başı İstanbul’da düzenlediler. Ulaştırma
Bakanlığı yetkilileri, KOSGEB, TÜBİTAK, büyük sanayiciler, yan sanayiciler,
kalite firmaları, mühendislik firmaları ve üniversitelerden katılan uzmanları
yeniden bir araya getirdiler. Çinli firmanın yetkilileri de katıldı. Söylenen
açıktı: “Yüzde 51 yerli katkı şartını
ciddiyetle takip edeceğiz, Çin’den falan işçi getirip, burada firma kurmaya
kalkmayın.” Kümelenme üyelerine yapılan uyarı da aynı açıklıktaydı: “Kümelenme, iş takipçiliği ya da fikri
birliktelik için oluşturulmadı sadece. Asıl hedef, nihai yerli tasarımı ve imalatı becermektir!”
Çocuklarımızın geleceği var burada
Ankara metro
ihalesinin maliyeti, 3 milyar (katrilyon) lira. 2023 hedeflerine göre 10 bin adet daha raylı
sistem aracı gerekecek ve onun da maliyeti 40 milyar lirayı bulacak. Yüzde yüz
yerli üretimi becerebilirsek sadece bu para cebimizde kalmayacak, dünya
pazarlarına da gözümüz kayabilir. Çünkü 20 yıl içinde dünya çapında raylı
sistem ve araç ihtiyacı, 1 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. 150 yıl
gecikmenin acısı içime oturdu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder