09.04.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın ağzından bal damlıyor adeta. Erdoğan, "Bizim metropollerimiz (Büyükşehir) vardı ama o metropoller beceriksiz
ve estetik dünyası olmayan, estetik ruhu olmayan ellerde adeta nekropole, yani
ölü şehirlere dönüştü. Eskiden yeşilin içine, yeşille uyumlu yapılar inşa
edilirken şimdi artık saksılarda çiçekler yetiştiriliyor" diyor.
"Bazen arkadaşlarımız diyor ki
‘derenin yatağını şöyle biraz kaydıralım, biraz değiştirelim'. Yapma! Er veya
geç o dere, yatağını bulur. Derenin hakkı vardır. Hakkını alır, o zaman bedeli
ağır olur. Canlar gider, cananlar gider. Buradan 3-5 kazanacağız diye bu
yataklarla oynamayalım” diyor.
“Medeniyet tasavvuru olmayan, geçmişten beslenip geleceği inşa etmek yerine, köksüzlükten beslenip açlıkla, hırsla, tamahla betonlar dikenler yüzünden bizim neslimiz gerçekten viran bir miras devraldı” diyor.
“Denizlerimizi tehdit etmemeliyiz, sahillerimizi tehdit etmemeliyiz" diyor.
"Şuradan daha fazla rant elde edelim. Onun için emsali 1,5 değil, 3'e çıkaralım! Allah aşkına bu mantıktan vazgeçin. 3'e zorlayacağımız yer asla olmamalıdır. Plan notlarıyla oynamak suretiyle eğer siz bunu 7'ye, 6'ya çıkarıyorsanız tarih de millet de sizi affetmez. Şu anda emsallerle oynayan belediyeler var. Şehirlerimiz mahvoldu, gasp edildi. Adeta işgal altında" diyor.
“Biz kültürümüzün de derinliklerinden gelmek üzere estetiğe önem vermeliyiz. Fevkalade bir hal olmadıkça bu tür yapılanmalarda gökdelenler dikilmemeli. ..insanoğlu toprağa yakın yaşamalı. Biz, çocuklarımızın rahat rahat inip çıkabileceği konutlar inşa etmeliyiz" diyor. Derslerin
devamını bekliyoruz.
Gelişigüzel şehirleşmenin sınırı
Başbakan Erdoğan’ın
şikayet ettiği konulardan şikayetçi olanlara, enayi gözüyle bakılıyordu. Şimdi
akıllıların bizi getirdiği noktayı tartışıyoruz. Bütün şehirleri ama öncelikle
Büyükşehirleri vuran gelişigüzel, kafasına göre şehirleşmenin sınırına dayandık
demek. Dayanmadan önce önlem alabilseydik keşke. Sadece yasaları, planları
uygulasak yetecekti ama bir kez delinince herkes delmeye kalktı, yasa, plan,
delik deşik oldu. Rant çarkı, koca koca şehirlere, hayatı zehir etti.
27 Temmuz 2012’de “Nasihat Dinlemeyenin İlacı Musibet”
demiştik İstanbul’daki inşaat ve gökdelen çılgınlığı için. “4 ay önce yokken
bir buğday tanesinin, başağa dönmesine denk sürede bir kasabayı barındıracak
gökdelenler yükselmiş” demiştik. “İstanbul’a iyi bakıyoruz. İyi bakıyoruz ki
Ankara, hangi hatalara düşmemeli, ders çıkarmaya çalışıyoruz” demiştik. Bu
arada hiçbir ders alındığına falan şahit olmadık.
Plansızlığın başşehirleri
Aksine
gökdelenleşmek, dar bir bölgeye onları sığdırmak için Hava Mania Hattı’nın
kaldırılmasını bekliyorduk dört gözle.
Gökdelenden güneş değmeyen New York sokaklarına özenip, Manhattan
semtini seçiyorduk örnek olarak. Bildiğimizi okumaya devam ediyorduk, bu kez Mart’ın
sonunda, ‘Ankara’nın Ataşehir’i”
diye Çukurambar ve Eskişehir yolundaki yoğun ve yüksek yapılaşmaya dikkat
çekmeye çalıştık. Trafiğin “Gordion Düğümü”nü düğümlüyorduk bölgeye. Plansızlığın
başşehirlerini yarıştırıyorduk sanki ülkede.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder