08.11.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
2012 Kasım’ı Kızılay
metro durağı. Atatürk’ün ölüm yıldönümü nedeniyle bir fotoğraf sergisi açılmış.
Öldüğü günden itibaren çıkan değişik gazetelerin sayfaları, fotoğraflar
sergileniyor. Büyükşehir Belediyesi, geleneğe dönüştürür inşallah, güzel bir
etkinliğe imza atıyor ve her milli ve dini günlerde, Kızılay metro durağında, benzer
sergiler açıyor. Birkaç yıldır düzenli olarak sürüyor bu sergiler. Geçip,
gitmemek lazım yanından; ilginç bilgiler, fotoğraflar ya da sanat eserleri
oluyor bu sergilerde. Ayaküstü, eve giderken bu kadar hızlı bilgilenebilir
insan, daha ne olsun. Dönelim 2012 Kasım’ına.
‘Bu Atatürk’
Metro’daki Şeyh Şamil Camisi’nde, öğle namazı dağılıyor. Camiden çıkan uzun sakallı, başı sıfır numara tıraşlı, takkeli, bol bir pantolon ve dizlerine kadar uzanan yine bol ceketiyle bir ehl-i Müslim yaklaşıyor sergiye. Birkaç fotoğrafa bakıyor ve devam etmeden masanın arkasında sorumlu gördüğü kişiye soruyor “Bu Atatürk’ün namazı kılındı mı, biliyor musun?” Cenaze namazını kastediyor ‘Bu Atatürk’ün…
Metro’daki Şeyh Şamil Camisi’nde, öğle namazı dağılıyor. Camiden çıkan uzun sakallı, başı sıfır numara tıraşlı, takkeli, bol bir pantolon ve dizlerine kadar uzanan yine bol ceketiyle bir ehl-i Müslim yaklaşıyor sergiye. Birkaç fotoğrafa bakıyor ve devam etmeden masanın arkasında sorumlu gördüğü kişiye soruyor “Bu Atatürk’ün namazı kılındı mı, biliyor musun?” Cenaze namazını kastediyor ‘Bu Atatürk’ün…
Sorumlu soruya
şaşırıyor, “Kılınmaz mı, tabii ki
kılınmıştır” derken devamını dinlemeden müstehzi bir gülüşle hızla uzaklaşıyor
adam. Yanıtın havada bırakılması, sorumlunun içine oturuyor. Bir tür “Ne desen boş, doğrusunu anlatsan da” demiş
gibi bir tavır. Öğrenmek değil derdi. Atayım kılçığı, yutanın boğazına
takılsın. Yutmayacak adamsa uğraşma, yola devam.
Bizi bitiren çekişme
Hep yorgun bir
millet yaratmak istiyorsanız onları, birbirine eşit iki güce böleceksiniz ve bir
halatın iki ucunu, çekiştirmek için ellerine vereceksiniz. Yenişemeyecekler. 60
küsur yıldır bu halatı çekiştiriyoruz biz. Gençlerimizi, gençliğinde
tüketiyoruz bu çekiştirmenin içinde. Ortayı bulamıyoruz, bulmamız da istenmiyor
zaten. Ancak bir gücün diğer gücü yenmesi de istenmiyor. Baştan yorgun, bitkin
oturuyoruz dünya masasına. Kendimizi yemekten başkalarıyla mücadeleye,
kendimizi geliştirmeye takatimiz kalmıyor. Bu konu da öyle bir konu işte.
Yanıt birkaç adım ötedeydi
Bu devleti kuran
Meclis’in kuruluşunda, dualar için açılan ellerin başında sanki ‘Bu Atatürk’ yokmuş gibi yapmak, ileri
götürmüyor bizi. Sadece çekişiyor ve yerimizde saymaya devam ediyoruz. O
beyefendi, sorumluyu dinlememiş. Oysa Dericizade Faruk Küçük’ün arşivinden
oluşturulan sergide, 19 Kasım 1938 Akşam Gazetesi’nin çerçevelenmiş 2’inci
sayfası da asılıydı. Niyeti olsa sorusunun yanıtı, birkaç adım ötedeydi. Gazeteden
satırlar:
19 Kasım 1938
Dolmabahçe Sarayı..
Büyük Salon,
avizenin altına iki masa konmuş..
Ata’nın naşı
üzerinde..
Saat; 08:12..
İmamlığını Yüksek
İslam Tetkik Enstitüsü Direktörü Profesör Şerafettin Yaltkaya yapıyor..
Ata’nın kendi hafızı
Hafız Yaşar’la müezzin İsmail Uzan yanında..
Önde bir sıra subay,
arkada bir sıra er ve en arkada siviller safta..
Türkçe kıldırılıyor
namaz..
Yazık değil mi?
Bilgi sahibi olmadan
fikir sahibi olanlardan uzak götür bizi Yarabbim!
Böyle böyle yoruyoruz işte birbirimizi. Hepimize yazık.
1 yorum:
Bilğiler için teşekkür ederim sevgilerimle dostum
Yorum Gönder