12 Mart 2016 Cumartesi

ANADOLU BACILARI



11.03.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi

8 Mart Dünya Kadınlar Günü pek hareketliydi. Her türden etkinlik vardı. Hangisi daha etkiliydi, kadın olmak, kadın titizliğiyle düşünmek gerek kalbine ya da aklına dokunanı isabetli ayırt etmek için. “Hayırdır, jetonun köşeli galiba, geç düşüyor. 8 Mart geçti” diye düşünmeyin, 6 Mart’ta Polatlı Bacı köyünde 8 Mart’a atfen düzenlenen ‘Anadolu Bacılarını Anma Etkinliği’ni görünce 8 Mart’ta kimin ne yapacağını daha çok merak ediyor insan. Bekleyip, görelim dedik.

Özgünü, dışarıdan taklidi, yardımseveri, içteni, adet yerini bulsunu, aman ben eksik kalmayayımı derken bir etkinlik patlaması oldu sanki bu yıl. Bu artışta durdurulamayan kadın cinayetleri ve tacizlerinin hatrı sayılır etkisi var mutlaka. O zaman da bu kadar mıydı tartışılır ama eskiden de olan, iletişim kanallarının yaygınlaşması ve hızlanmasıyla daha görünür oldu bugün.

Grev bedeli 120 işçi kadın
8 Mart Kadınlar Günü’nün kaynağı başlangıç noktası neydi? 8 Mart 1857’de ABD'nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları isteğiyle gitti grevde, polis işçilere saldırmış, onları fabrikaya kilitlemiş ve hayret ki üzerine bir de yangın çıkmıştı. Grevin bedeli olarak fabrika önündeki barikatlar nedeniyle kaçamayan 120 kadın işçi öldü.

Her ilkbaharda anılıyorlardı. 8 Mart 1921’den itibaren ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ olarak anılması kararlaştırıldı. 16 Aralık 1977’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart'ın ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak anılmasını onayladı.

8 yüzyıl önce
Şimdi 8 yüzyıl geriye, Anadolu Selçuklu İmparatorluğu’nun çöküş dönemi olan 1200’lerin sonlarına gidelim. Çöküş dönemleri, zayıf devlet iradesi, kargaşa demek. Tarih kitapları 1299, tarihçi Profesör Doktor Halil İnalcık 1302 olarak tespit ediyor Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunu. Yeni devlet kurulana, kurulduktan sonra sendeleyip yeniden oturana kadar geçen sürede, Anadolu Abdalları yani Horasan Erenleri bir arada tutar halkı. Şeyh Edebali, Hacı Bektaş-ı Veli, Taptuk Emre, Yunus Emre, Ahi Evran gibi isimler bu dönemden mirastı bize. Yüzlerce eren, binlerce müridiyle birliğin korunmasına çabalar.

Erenler, sadece dini işlevleriyle değil, işin üretilmesi ve zanaatın, ticaretin örgütlenmesiyle de ilgilenir. Maddi manevi örgütçülükleri, dağılmayı önler. Devletin devamını sağlarlar bir nevi.

10 parmak marifetli bacılar
İşte ‘Bâcıyân-ı Rûm’ yani ‘Anadolu Bacıları’ da bu örgütlenmelerin en eskisi, 1205’de Kayseri’de kurulan ‘Ahilik’in kadın koludur. Yüksek kalitede çadır­cılık, keçecilik, boyacılık, değerli halı ve kilimci­lik, dokuma ve örgücülük, nakışçılık, çeşitli kumaş imalatı, giysi dikimi gibi işleriyle meşhurlardır. Yeri geldiğinde birer cengaver, komutan olan bacılar, kadını günlük hayata kattığı gibi yetim ve kimsesiz genç kızları himayeleri altına alır, onların eğitimlerinden, evlenmelerinden, ev bark sahibi olmalarından sorumlu olur, kimsesiz ihtiyar kadınların bakımını üstlenirler.
Ankara'nın Bacıerenleri de Polatlı'nın Bacı köyündeydi
Ayrıca Orta Asya’dan gelen Türkmen ailelerin ağırlanmasını, barınmasını sağlar, Anadolu’ya uyum sağlamalarına yardım ederler. Ahiliğin kurucusu Ahi Evran’ın eşi ‘Fatma bacı’nın, namı diğer ‘hatun ana’ ya da ‘kadıncık ana’nın, kurucuları olduğu kabul edilir. Hacı Bektaş’a bağlıdır, Hacı Bektaş ta onu sayar meclisinde.

8 Mart Kadınlar Günü Polatlı'nın Bacı köyünde Anadolu Bacılarını anarak kutlandı
Eşitimizdi her zaman
İşte 6 Mart’ta Polatlı’nın Bacı köyünde, bu bacılar anıldı. Polatlı Belediyesi, Bacı Köyü Kültür Dayanışma Derneği ve Ankara Kulübü Derneği, anmak için bacıları bir araya getirdi.

Hunlar, Göktürkler, Uygurlar ve Oğuzlar'dan bu yana yaklaşık 2 bin 400 yıldır idarede, savaşta, barışta her zaman erkeğin eşiti kadınımızı, yeniden hatırlattılar bize. Ve tabii ne yazık ki layık oldukları ilgiyi, ekranlardan ve basından göremediler.

Ders verenle unutulan
Anadolu Bacıları’nın devlet yönettiği, komutanlık ettiği yıllarda kadınları cadı ilan edip yakan Avrupa’dan Finlandiya'nın Ankara Büyükelçisi Nina Vaskunlahti, 8 Mart’ta  bize ders veriyordu. Akıl niyetine bir sürü şey saydığı söyleşisinde, “Bireylere doğdukları andan itibaren kız-erkek olarak değil, insan olarak davranmalıyız” diyordu. Ders verecekken ders alıyorduk.

Kulağımızda da Muş Malazgirt’te eşi Jandarma Komutanı Binbaşı Arslan Kulaksız’ın gözleri önünde şehit edilişine şahit olan Sibel Funda Kulaksız’ın sesleri yankılanıyordu: “..Sokağa çıkıp ‘Kadın hakları’ diye bağıranlar... Hiçbiri... Hiçbiri aramadı. Bir telefon bile etmedi.. Bu ülke için canımızı verdiğimiz insanlar ise unuttu bizi! 

Funda bacı, görüldüğü gibi sadece sizi değil, kendini de unutmuş bu millet.

1 yorum:

Abidinpaşa dedi ki...

Anadoluyu Yurt Yapan Oğuz Boyları Kadını Her zaman Baş tacı etmiş Devlet idaresinden Sınır Boylarında savaşa kadar Beraberce savaşmış bu vatan sahip çıkmışlardır Nitekim Mustafa kemal Paşanın 27 aralık 1919 Yılında Ankaraya gelişlerinde 7 bin atlı seymen arsında 150 atlı Seymen Bacısı Kadını da Bu karşılamaya Katılmış ellerinde vişne çürüğü zemin üzerinde sarı hilalli bayrakları ile Enver Behnan şapolya ATATÜRK VE SEYMEN ALAYI Kitabını hazırlarken bu kıymetli bilgi maalesef kayda geçmemiş yıllar sonra Ankara Kulübünün 1952 yılında çıkardığı ufak Dergi Bültenin de bu konu açıklanmıştır Geçmiş Tarihimizden bu güne kadar Kadın Türk toplumunda değerini bulmuştur ve Atatürk'te Dünyada İlk defa Türk kadınına seçme seçilme Hakkın vererek toplumu Reaya olmaktan kurtarmıştır .Kadın savaşçıların Varlığı Ertugrul gazinin Kadın amazonlar gibi tasvir edilişin den de savaşı kadınların varlığı vurgulanmıştır .