11.04.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi
Cumartesi
günü kaybettik, Pazar yolcu ettik. 81 yıldır Hamamönü sokaklarını arşınlayan,
mahallenin ‘babası’,’amcası’ydı. Mahalleli hürmette hiç kusur etmiyor, 2 metre
geçmek bilmiyordu selamlaşmaktan. Selamlaşması da sohbeti de ağır ama içtendi. Bağlamasına
aşık, tezenesinden Angara türküleri daha güzel çıkıyordu. Ankaralı onu biliyor
o Ankaralı’yı, ciddi etkinlikleri, ferfeneleri kaçırmamaya çalışıyor, tüm
mütevazılığıyla araya karışıyordu; son anına kadar bağlamasına toz tutturmadı
yani.
Sarıkadın Sokak 49 Numara'nın önündeyiz |
Doğduğu ev tarih
24
Nisan 2013 tarihli Milliyet Ankara Gazetesi’nde yayınlanan söyleşimiz için
mahallesi Hamamönü’nü adım adım gezmiştik. Tek tek 60-70 yıl önceki komşuları,
esnafı saymıştı hiç tereddütsüz. İmaret Mahallesi, Duatepe Mahallesi, Erzurum
Mahallesi, Sümer Mahallesi diye adı değişen bu mahallenin, Sarıkadın Sokak 49
numarasında doğmuştu 28
Şubat 1936’da. Kurtuluş
Altgeçidi’ne doğru inerken solda, köfteci şimdi o ev.
Öndeki çocuk Rıfat Balaban, arkasında dayısı Sarı Veli |
“Radyodan sonra sanatçı saydım”
Ne
9 yaşında çıraklığa başladığı babasının elektrikçi dükkanı ne taksicilik ne de
büfecilik bağlamaya duyduğu aşkı dizginleyemedi. Onun bunun sazını tımbırdatmakla
olmuyordu, 19 yaşında ilk bağlamasını aldı. “1952-53 yılları… O zaman saz bulmak çok zor. Kastamonulu Kazım ustaya
sipariş verir, 1 yıl sonra alırdınız. Hala onun sazını çalanlar vardır”
demişti.
Bundan sonra Emin Aldemir, Osman
Özdenkçi, Adnan Şeker gibi saz hocalarıyla ilişkiyi geliştirdi, ortaokul, lise
kitaplarından notayı öğrendi. 1959-1962 arası Ankara Radyosu Yurttan Sesler
Korosu’yla çalmaya başladı. Bir yandan Hamamönü’nün en meşhurları Cihan ve Şark
Sazevleri yanına, Balaban Sazevi’ni
kurdu. 1966’daki genel imtihandan sonra stajyer oldu, 1969’da, kadrolu sanatçı
olarak radyoda göreve başladı. 1970'den
itibaren de çalıp söyleyen solo sanatçı unvanını aldı. “Radyodan sonra kendimi sanatçı saydım” demişti...
"Alim de gitti pazara.. Uğratırlar nazara türküsünü söylüyoruz.. |
Bir tören
hakkıydı
O Ankara Radyosu, o TRT, bir anlamda 60
yıla yakın kapısını aşındıran sanatçısına, hem de en sevilen Ankaralısı’na,
radyoda tören yapma inceliğini göstermedi. Cenazesine, çok az sanatçı katıldı.
Sadık üyesi olduğu Ankara Kulübü ve iyi günde kötü günde Ankara’nın yanında olan
Ankaralılar, hepsi tanıdık, vefakar yüzlerdi katılanlar. Kalabalıktı ama Rıfat
babanın, amcanın, ustanın hakkı olmayan bir kalabalık. Ustalığı kadar
‘medyatik’ olmayışıyla bir Ankara klasiği birleşmişti; değerinin değerini
bilmemek.
Dillerden düşmeyen beste ve derlemeleri, kayıtlardaki sesiyle kıymetini hep hatırlatacak ya, işte bize yakışmadı bu buruk veda. 8 Nisan 2017’de vefat eden ustayı, Karşıyaka’da 3’üncü kapıya yakın bir parselde, babası Arif Balaban’ın koynuna defnettik. Allah’tan rahmet diliyoruz, nur içinde yatsın ‘Rıfat amca’, hepimizin başı sağolsun.
Dillerden düşmeyen beste ve derlemeleri, kayıtlardaki sesiyle kıymetini hep hatırlatacak ya, işte bize yakışmadı bu buruk veda. 8 Nisan 2017’de vefat eden ustayı, Karşıyaka’da 3’üncü kapıya yakın bir parselde, babası Arif Balaban’ın koynuna defnettik. Allah’tan rahmet diliyoruz, nur içinde yatsın ‘Rıfat amca’, hepimizin başı sağolsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder