Yayın tarihi:18.01.2017 Milliyet - Ankara Gazetesi
“YAŞAMASI ZOR ŞEHİRLER
KURUYORUZ”
Bazı
yerler hemen şehirleşir, köylük kasabalıktan hızlı geçer şehirleşmeye. Coğrafi
durumu ya üretime ya alışverişe uygundur ya da yolların kavşağındadır. Ankara,
coğrafi konumu nedeniyle öncelikle mecburi bir kavşaktır diyebiliriz. O yüzden
en az 2 bin 500 yıl önce burada ilk düzenli şehirleşmeyi başlatan Frigler’in
Hacıbayram Camisi’nin üzerinde olduğu höyüğe kutsal mekanlarını kondurmaları,
uzun sürmemiştir. 2 bin yıl önce ise Roma İmparatorluğu’nun kimine göre 100
kimine göre 200 bin nüfuslu şehri oluşmuştur. 2 bin 600 yıl önce dünyanın en
gözde şehri Babil’in 350 bin nüfusu olduğu düşünülürse “Romalılar Ankara’nın kıymetini bilmiştir” demek yalan olmaz. Bizans
olanı korumaya çalışmış ancak sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna
kadar Selçuklu ve Osmanlı’nın Ankara’yı doğru değerlendirdiğini söyleyemeyiz.
Bunu eserleri söylüyor biz değil; Konya, Bursa, Edirne ve İstanbul’a yapılanla
kıyaslanamayacak kadar azdır Ankara’ya yapılan. Stratejik kavşak özelliği
yaklaşık 900 yıl kavranamamış olsa da insan niteliğiyle adeta yeni devletin
doğal başkenti olmayı başarmıştır Ankara.
Rant baskısına dayanamadı
İşte
bu 2 bin yıl sonra Roma İmparatorluğu’nun bile gerisinde ‘30 bin nüfuslu
kasaba’ haline getirilen Ankara’nın, bugün de süren en önemli derdi şehirleşmesidir.
Selçuklu ve Osmanlı’da görmemiş, Cumhuriyet’ten sonra da yüzüne gözüne
bulaştırmıştır şehirleşme girişimlerini. Devlet kendi evini toparlayamamış,
rant baskısına 94 yıldır layıkıyla karşı koyamamıştır. O zaman “Nasıl bir şehir çıkıyor karşımıza, ne
durumda, nasıl şehirleşmiş ve şehirleşiyor acaba Ankara?” soruları
kemiriyor aklımızı. Konunun uzmanı hocalarımızla şöyle bir tepeden bakacağız
Ankara’ya, tarihi süreci dahil, pek çok yönüyle ele alacağız şehirleşmesini.
Ankara’ya
çok kafa yoran, onunla yatıp kalkan hocalarımızdan Gazi ve Ankara Üniversiteleri’nde
Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Profesör Doktor Mehmet Tunçer
hocamızla başlayacağız. Çok söyleyeceği var, uzatmıyor, sözü kendisine
bırakıyoruz.
2 bin yıl önce planlı bir şehir
Ali İnandım- Mehmet hocam, ilk
düzenli şehirleşmeye başladığı yıllarında, nasıl bir şehirleşmesi var
Ankara’nın?
Mehmet Tunçer- Frig ve Galat dönemi çok
iyi bilinmiyor. Kazılarda çıkanlar, Hacı Bayram Höyüğü’nde bulunanlar. Milattan
Önce 25’inci yılda Ankara’yı yönetmeye başlayan Roma İmparatorluğu’nun
İmparatoru Agustus’un, Ankara’ya çok önem verdiğini ve imar ettiğini biliyoruz.
Milattan Sonra 395’den itibaren Doğu Roma olarak ayrılınca da Ankara’ya olan
ilgi devam ediyor. O dönemde akropolü (en önemli yapıların ve tapınakların
bulunduğu iç kale),
tapınakları, tiyatrosu, odeonu (konser verilen basamaklı tiyatro ), agorası (devlet sorunlarının
tartışıldığı halk meydanı), hamamıyla 100 bin kişilik bir şehir oluyor Ankara.
Günümüze kalıntıları taşınmıştır bu eserlerin. Roma ve Bizans döneminden
bulunan eserler ve yapılardan, aslında Ankara’nın müthiş bir mimari ve sanat
şehri olduğunu görüyoruz. Mesela Roma Hamamı, Roma hamamları içinde dünyanın en
büyüklerindendir, Roma’daki Caracalla Hamamı’yla yarışır. Roma Sarayı
(Palatium), şimdiki Ulus Çarşısı’nın yerindedir. Hacı Bayram’a doğru giden Kral
Yolu’nun kenarındaki su kuyusu ve hamam kalıntısı hala duruyor. Geçenlerde Hacı
Bayram’da yıkılan Bizans duvarı, belki de Agust Tapınağı’nı koruyan Temesos
Duvarı’dır. Bizans, Hristiyan olduğu için, Pagan (puta tapıcılık) Roma’nın
tapınak ya da eserlerini put olarak görüyor, 7-8’inci yüzyıllarda Arap
akınlarına karşı surlarda kullanmak üzere tahrip etmekte mahsur görmemiş.
Birçok Roma eseri, yapıları, can havliyle Kale surlarını güçlendirmek için
kullanılmıştır.
- Roma döneminde bir
şehirleşme planı var mı?
-
Roma dönemi şehir planlarını bir miktar biliyoruz. ‘Izgara plan’ dediğimiz planlı, her şeyiyle ihtiyacı karşılayan
gelişmiş bir şehir görüyoruz. Izgara plan diye birbirini dik açıyla kesen
yollar arasında kalan dikdörtgen ya da kare biçimli yapı adalarından oluşan
kent planına diyoruz. Yapı adaları hep aynı büyüklükte, yollar, aynı genişliktedir.
Fotoğraflar: Alp Eren Kaya
|
Merkez Suluhan’a kayıyor
- Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde
nasıl şehirleşme?
-
Selçuklu dönemine ilişkin pek şehirleşme çalışması görmüyoruz. Kale’deki
Alaeddin Camisi ve Akköprü dışında neredeyse Selçuklu eseri yoktur Ankara’da. Osmanlı
geldiğinde her şey Kale içinde, dışı yıkılmış durumda. Selçuklu’nun çöküşüyle
Osmanlı’nın kuruluş dönemleri arasında bir Ahi Cumhuriyeti kurulmuştur
Ankara’da. Ahilik kurumlarıyla ekonomisi oturmuş bir şehirdir Ankara. Her
zanaatkar kesiminin çarşısı var. Sof ticareti birinci üretim ve ihraç ürünü.
Avrupa’da ve Osmanlı’da, saraylarda meviçli ve hareli denen kaftanları, softan
kıyafetleri giyiyor krallar, padişahlar. İngiliz Kralı 8.Henry, Kanuni Sultan
Süleyman’ı örnek verebiliriz bunlara. Kilim, halı, demir, bakır işleri çok
gelişmiş bir zanaat merkezidir. 15’inci yüzyıldan sonra Koyunpazarı, Atpazarı,
Samanpazarı gelişiyor. Osmanlı döneminde sur dışına çıkıyor yani şehir. Kale,
konut alanı oluyor. Mahmutpaşa ve Kurşunlu Han’ın yapılışı(1459-60), ticaretin
gelişme göstergesidir. 16’ıncı yüzyılda 102 odalı Suluhan yapılıyor.
Çıkrıkçılar Yokuşu’dan Kale dışına yayılış başlıyor. Yokuş, Suluhan’a kadar
Uzunçarşı olarak adlandırılıyor. Yukarıyüz’den Aşağıyüz’e inilen şehirde, 16’ncı
yüzyıldan sonra Ahilik loncalaşıyor. Bedesten’de (şimdiki Anadolu Medeniyetleri
Müzesi) ipek, değerli dokumalar, altın, gümüş satılıyor. Yukarıçarşı’da
çanakçılar, çerçiler, Uzunçarşı’da kalaycılar, demirciler, tenekeciler, terziler,
yorgancılar, eskiciler, külahçılar, saraçlar, semerciler gibi bazıları bugün de
devam eden meslekler yayılmış. Suluhan çevresinde 2 hamam; Haseki ve Hasanpaşa Hamamları
var. Hemen yanında İbadullah Camisi, Hallaç Mahmut Camisi, Tahtakale Hanı var. Sebze
ve balık hali de etrafında. Kamusal bir yapı yok o dönemde çünkü şehirler
kadılıkla yönetiliyor belli resmi merkezler dışında. 1511’de yapılan Suluhan’la
ikinci merkez oluşturulur yani.
Yeni merkez de düzensiz
Mehmet Tunçer |
- Ne zamana kadar sürüyor
Suluhan’ın merkezliği?
-
1881’de, Bedesten çevresindeki hanlar yanıyor, terk ediliyor bölge. Ticaret,
binalar gibi çöküyor, bitiyor o bölgede. Bu yangın, Tahtakale’nin (Taht al
Kal’a= Kale dibi, Suluhan çevresi) gelişmesini hızlandırmıştır. 1892’de trenin
gelişiyle Ege ve İstanbul’la ilişki sağlanıyor. Hızlı nakliye fırsatı doğunca
buğday, üzüm gibi doğal ürünlerinin hem üretimi hem satışı artıyor. Kuvayı
Milliye’nin Ankara’yı merkez seçmesi, bu açıdan da değerlendirilmiştir. Trenle beraber
İstasyon Caddesi açılıyor ve bugünkü Ulus Meydanı yani Taşhan merkez olmaya
başlıyor. 1890’larda Taşhan’ın yapımıyla çarşı, Karaoğlan Çarşısı’na yani
Taşhan’ın bulunduğu bugünkü Ulus Meydanı’na doğru gelişmeye başlıyor. Hükümet
Konağı yapılıyor, çevresine telgrafhane, İttihat Terakki Merkezi (Birinci
Meclis), posta binası, Osmanlı Bankası kurularak yeni yönetim merkezi
oluşturuluyor. Yeni merkezin oluşması da düzensiz gelişmedir. Bu şehir yapısı,
20’inci yüzyıl başına kadar geliyor Ankara’da.
- Bir şehir planı oluyor mu
Osmanlı’da?
-
Osmanlı’da, ‘organik doku’ dediğimiz
kendiliğinden gelişen sokak dokusu vardır. Bu, dağınık bir şehirleşme biçimidir
ama aslında mülkiyet dokusunu, eski dokuyu korur, sonrasına taşır dokuyu.
Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi Ankara’da da camiler çevresinde gelişir
mahalle. Ahi camileri mesela... Yani merkez, ‘Cuma camisi’ denilen camilerdir. Osmanlı şehirlerinde meydan yoktur
ama cami avlusundaki çınar çevresi, meydan işlevi görür. Çarşılar, camiye
açılan sokaklarda kurulur. Konutlar, çeperlerde, dışta kalır.
Lörcher Planı
- Cumhuriyet’in kuruluşuyla
nasıl bir değişim oluyor?
Lörcher Planı |
-
İlk şehir imar planı, Alman kökenli Carl Christoph Lörcher’in ‘Lörcher Planı’dır. 1924-1929 yılları
arasında Yenişehir dediğimiz İtfaiye Meydanı’ndan Meclis Kavşağı’na kadar
uygulanmış plandır. Eski şehre dokunmadan yeni bir şehir planlıyor Lörcher. 24
Mart 1925’de çıkarılan 583 Sayılı Yasa ile 4 milyon metrekarelik alan kamulaştırılır.
En adil ve sosyal içerikli yasalardan biri olarak tanımlanır ama yeni şehrin
yapılacağı yer, eski şehirdeki Ankaralılar’ın itirazıyla karşılaşır. Canıyla
malıyla Kuvayı Milliye ve Cumhuriyet’e destek veren Ankaralılar’ın arazileri ve
arsaları yerine boş araziler değerlenecektir ki bunun bir kısmı da bataklıktır.
583 Sayılı Yasa, bataklık alanların kontrol altına alınması, su çıkarılması,
temiz hava sağlamak için yeşil alanların arttırılmasını hedefliyordu.
İtirazlara rağmen bu yeni şehir planı, ‘Yönetim
Şehri Çankaya’ (Yenişehir Planı) başlığıyla uygulamaya konur.
- İyi bir başlangıç mıdır bu
yasa ve plan?
-
Şehirleşme açısından, iyi bir başlangıç diyebiliriz. Eski şehri de korumuştur
çünkü. Ancak arazi spekülasyonuna engel olamamıştır. Osmanlı’da arazi,
kamunundur. Kişilere geçince spekülasyona da geçilmiş oluyor. Falih Rıfkı Atay
‘Çankaya’ kitabında, bunun şehre
kötülük demek olduğunun farkında olmadıklarını söyler. Bu planla meydanlar
korunur, Anafartalar Caddesi, Kazım Karabekir Caddesi, Denizciler Caddesi,
Çankırı Caddesi, Egemenlik Caddesi, İstasyon Caddesi, Bankalar Caddesi (Atatürk
Bulvarı Ulus kısmı) yeniden planlanmış ya da geliştirilmiştir. Kaleönü
Mahallesi, istasyon nedeniyle İstasyon Caddesi iş bölgesi olarak planlanmıştır.
Rüzgarlı Caddesi ve çevresi, Hamamönü, Hacı Bayram, Yenişehir, Kızılay ve
Atatürk Bulvarı’ndan Meclis Kavşağı’na kadar uygulanmıştır plan. Bugün bu
bölgelerdeki birçok resmi yapı, cadde ve sokak, o planın eseridir.
Jansen Planı
Hermann Jansen |
- Arkasından 1932’de
uygulanmaya başlayan Hermann Jansen’in planı nasıl bir plan?
-
Jansen, Yenişehir’e dokunmuyor, onun dışında farklı bir planla geliyor; bahçe
kent. Yeşil kuşaklar, parklar, mesire yerleri ile bahçe kent tasarlıyor. “Ben size, şehirciliğin en ileri ve seçkin
örneklerini getiriyorum” der. İş bölgeleri, resmi kurumlar, cadde ve
sokaklar arasını, boylu boyunca uzunlamasına parklar, yeşil kuşaklarla ayırır.
- Örneğin?
-
Örneğin Bentderesi’nde Hatip Çayı üzerindeki bendin üst kısmını mesire yeri ve
yüzme havuzu, dinlenme alanı olarak planlamış ama uygulayamamıştır. Gençlik
Parkı’nda İncesu’yu park içinden akıtarak göllenme yapıp, çevresini doğal bir
park olarak tasarlamış ama onu da uygulayamamıştır. İncesu ile Çubuk Çayı
boyunca hep yeşil kalmasını düşünmüş ama uygulayamamıştır. Atatürk Orman
Çiftliği’nde, Bahçelievler’de, Altındağ Esenpark’ta, 19 Mayıs Stadı çevresinde,
Ziraat Mektebi Yerleşkesi’ndeki planlarını ise gerçekleştirebilmiştir.
Jansen ne planlamış.. |
Biz ne yapmışız!.. |
“Trafik yaya önceliklidir”
- Neyi uygulayabilmiş neyi
uygulayamamış başka?
-
Öncelikle Kale’yi, bir şehir tacı olarak görür ve bir müdahaleden koruyacak
yasal düzenleme ister önce. Bütün şehir planında Kale, ana yollardan görülecek
biçimde ve yapılarla kapatılamayacak biçimde tasarlanır. Bugün bir tepeye
çıkmadan Kale’yi göremiyoruz değil mi? Hisarpark, Anafartalar Caddesi ve
Bentderesi arasında 1917 yangınında tamamen yanan bölgeyi de planlamıştır ve o
yapılaşma ve sokaklar, kısmen bozulsa da duruyor bugün. En az 8-10 caminin
çevre düzenlemesini orijinaline uygun planlamıştır. Hacı Bayram ve İsmetpaşa
Mahallesi’ni planlamış ama uygulayamamıştır. Hacıbayram açısından uygulanmaması
iyi olmuştur diyebiliriz çünkü tarihi dokuyu bozacak yapılaşmalar vardır
planında. Hanlar Bölgesi’ni (Anadolu Medeniyetleri Müzesi çevresi) planlanmış
ama uygulayamamıştır. Kanalizasyonları, dereye atık su bulaşmayacak biçimde
planlamış ama uygulayamamıştır. Trafiği çok öngöremez ya da belki bilinçli
olarak yaya önceliklidir planı. Ana hatlarda yollar geniş, diğerleri trafiği
yavaşlatacak biçimde dar tasarlanmıştır. Yaya trafiği, yürüyüş yolu
önceliklidir planı.
Ekolojik-teknolojik şehir
olacakken
- İyi bir plan mıdır Jansen
Planı?
-
Şu anda ekolojik-teknolojik mimari ya da kent planlamasının temeli aslında
Ankara’da uygulanmak istenmiş ama rantçılarla baş edememiş ve nüfus artışına
yetişememiştir Jansen Planı. Görevden çekildiği 1939’dan sonra 1957’ye kadar
planı yürürlükte kalsa da bambaşka uygulamalarla çarpık kentleşme hakimiyeti
ele geçirmiş, bugüne kadar da gelmiştir maalesef.
Jansen’in yeşil alan ve çocuk oyun alanı olarak tasarladığı Arslanhane Camisi’nin avlusunu, bugün otopark olarak kullanıyoruz. |
- Bugünkü düzensiz kentleşme
tarzımız, eski bir alışkanlık diyebilir miyiz?
Yunus Yıldız'ın arkeolojik verilere göre oluşturduğu Ankara Gravürü
3 yorum:
Sevgili Ali İnandım,
Ankara ile ilgili çok değerli bilgilerini bizlerle paylaştığı için Prof.Dr.Sayın Mehmet Tuncer Bey'e ve vesile olduğun için sana çok teşekkür ederim.
Binlerce yıldır çok önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmış,güzellikler yaşamış ,inci tanesi bir kenti, Mustafa Kemal Atatürk ten sonra ,hele son kırk yılda,estetik güzelliklerden yoksun,ucube yapılarla dolu,ithal ağaçlarla zorlama yeşil kuşakların oluşturulduğu,içinden akarsu geçmeyen tek Avrupa başkenti haline getirdik.İleride Türkiye ye çağ atlattıklarını iddia edenlerin çocukları ve torunları bizleri herhalde hayırla yad etmeyeceklerdir.
Sevgili Ali,
Tam da yerel seçimlere doğru giderken rant belediyeciliğini yeniden hatırlatan bir röportaj olmuş. Hem Mehmet Tuncer Hoca'nın hem de senin aklınıza aklınıza, zihninize sağlık.
Akarsu yatakları dahil beton yapılarla işgal edilmiş bu kentin bundan sonrasının yaşanabilir bir hale getirilmesi umarım olanaklı olur.
Sevgili Ali İnandım, Ankara sevgimizi yürekten bilince taşıyacak bu çalışmanız için sizi kutluyorum. Sayın Prof. Dr. Mehmet Tuncer'i Cevat Geray hocamın ölümünden sonra tanıdığım için hem üzülüyor hem de çok utanıyorum. İkinize de teşekkür eder, esenlik dilerim.
Yorum Gönder