Yayın tarihi:15.02.2017
Milliyet - Ankara Gazetesi
“HALKI, ŞEHİRDEN ÜRKER HALE
GETİRİYORUZ”
Bağ
ve bostan kuşaklarını tamamen kaybetmiş bir şehir Ankara. Peyzaj Mimarı Prof. Dr. Yalçın
Memlük, şehrin kıyaslanamayacak yeşil kaybını ve bu kaybın sonuçlarını değerlendirdi.
2
bin 700 yıl önce bile bir tarım zengini, bağlar, bostanlar şehri bozkır
dediğimiz Ankara. Cumhuriyet’le beraber kurulmak istenen yeşil şehir, rant
canavarının pençelerinden kurtulamıyor. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Peyzaj Mimarlığı Bölümü emekli öğretim görevlisi Prof. Dr. Yalçın Memlük
hocamız, dünden bugüne kent peyzajının dönüşümü derken sanki gerileyişini
anlattı. Kişi başı yeşil alan, bakın kaç metrekarelere düşmüş içinde yaşadığımız
başkentte.
Ali İnandım- Yalçın hocam,
Cumhuriyet öncesi nasıl bir yeşil dokusu var Ankara’nın?
Yalçın Memlük- Cumhuriyet öncesi
Ankara’nın doğasıyla ilgili bilgi az ama yaklaşık 2 bin 700 yıl öncesinden
Frigler döneminden bu yana bildiğimiz zenginliği sağlayan bir tarım kuşağı
Ankara. Tarım ürünlerini işleyen, sanayiye dayalı tarım merkezi. Üzüm
bağlarıyla kaplı. Frig Kralı Midas’ın mezarında anfora var. Anforayla ya şarap
ya da üzümün yan ürünleri taşınıyor.
Kavaklıdere üzüm bağları |
Bağlar kuşağı var; Çubuk, Ayaş, Beypazarı,
Polatlı’ya kadar uzun bir dış kuşak. Esat, Ayrancı, Kavaklıdere, Çankaya,
Keçiören, Etlik, iç bağ kuşağıdır. Ankara, şarapları dünyaca ünlü Fransa’daki
Provence, İtalya’daki Toscana gibi bağlar kuşağı olan bir şehirdir. Toprak, su,
havanın en uygun olduğu yer burası ki büyük yerleşim tarih boyunca buraya
kurulmuştur. Hatip Çayı, İncesu, Çubuk Çayı arasındadır, bunlar birleşir,
Ankara Çayı’nı oluşturur. Bostanlar kuşağı var bir de Ankara’nın. Mesela Kayaş’tan
Hatip Çayı boyunca Bentderesi’ne kadar ve şimdi Yeni Sanayi’nin yerindeki
Kazıkiçi Bostanları ile Macunköy tarafları bu kuşağın içindedir. İki bağ kuşağı
arası bostanlıktır, bu bir yaşam biçimidir. Osmanlı’nın meydanları bostanlardır
çünkü geniş alanlardır ve bostancı malını orada satar, insanlar oraya gelir,
orada sohbetler edilir, pazarlıklar yapılır. Şimdi Paris’te başladı örneğin;
park içine bostan yapıyorlar. Gerçeğini bozup, bu tür yöntemlere yöneliyoruz.
- Şehir içinde park, bahçe var mı insanların zaman geçirdiği?
-
Kentsel yeşil yok, kent yok çünkü. Osmanlı’da batılılaşma hareketleri yüzeysel
alınır genelde. Dışarıda görür, aynısını kopyalamaya çalışır, bir plana
dayanmaz. Ankara’da kent içinde yeşil alan ya da park, ilk Millet Bahçesi’yle görülüyor. Şimdiki 100.Yıl Çarşısı’nın olduğu
yerden Ankara Palas’a kadar olan alan Millet Bahçesi. Cumhuriyet’e kadar olan
zamanda tek kentsel yeşil alan, tek sosyal alan burası. İçine tiyatro binası da
yapılmıştır ki sonra bir bahaneyle yakılmıştır.
Millet Bahçesi |
Daha
sonra 1932’de uygulanan Hermann Jansen’in Atatürk’e önerdiği plan, yeşil
ağırlıklıdır. O planın uygulanmasıyla kişi başına düşen yeşil alan 28 metrekare
olmuştur. Türkiye’de hiçbir yerde hiçbir zaman böyle bir seviyeye ulaşılamamıştır.
Maalesef eksilerek geldi bugüne.
“Medeniyet savaşını
düşünmüştür”
- İlk adımı nerede atılmış
kentsel yeşilin?
-
Yıl 1924... Atatürk Orman Çiftliği’nin
(AOÇ) kuruluşuna karar veriliyor.Atatürk Orman Çiftliği’nin olduğu yer
incelenince “Bu öyle bir teşebbüstür ki
elverişsiz toprak ve iklim koşulları altında burada ya sabır tükenir yahut ta
para” deniyor raporda (Tarım Bakanlığı uzmanlarından Schmit’in raporu).
1925 yılında Çubuk Barajı’nın temelleri atılmıştı. Baraj, suyu kontrol eder.
Kontrol edersen suyu yararlı kullanmak mümkün olur. Atatürk Orman Çiftliği
arazisi, Çubuk Çayı’nın selleriyle bataklık olmuş bir arazidir. Ankara’nın
alüvyon arazisini oluşturur. Bu arazinin seçimiyle Ankara’nın en önemli tarım
arazisi tespit edilmiştir. Barajın da yapıldığı yer, gelişigüzel seçilmemiştir
yani. Aslında Polatlı’ya kadar kademeli bir çiftlikler dizisiyle bu kuşağı
uzatmayı planlamıştı Atatürk. Sakarya Savaşı’na giderken savaşı değil
sonrasını, medeniyet savaşını düşünmüştür. Bu açıdan düşünmek lazım; en zor
yıllarda ilk gerçekleştirdiği projedir Atatürk Orman Çiftliği. Sadece tarımı
göstermek için değil, asıl toplumu sosyalleştirme amacıyla yapılmıştır. Bir
çiftlikte bira parkı, yüzme havuzu, piknik alanları olmaz. Avustralya’da ünlü
bir bira markası Atatürk Orman Çiftliği’nden arpa talep edip, talep gittikçe
artınca Polatlı’ya doğru arazi kiralar Çiftlik. Bundan sonra kendi de bira
üretimine başlıyor. Tren seferleri konuyor Çiftliğe, havuzlarda yüzme, tramplen
yarışları yapılıyor. Üstelik o havuzlar çay üzerine kurulan regülatörün fazla
suyuyla doldurulur ve oradan da bahçeleri sulamaya kullanılır.
“Hipodrom ölmüş bir alan
şimdi”
Yanında,
bir gecede yıktığımız Hipodrom
vardır. Daha iyi ne yapıldı yerine? Zeytinyağı, baklava satılıyor yok bilmem ne
günleri, festivali diye. Ankara’nın yüzde 75-80’i boş alandır. Yüzde 20-25’i
yapılaşmıştır. Hipodrom niye kalktı, kalktı da ne işe yaradı? Paris
Hipodromu’nu yapan mimar yapmıştır Ankara Hipodromu’nu. Avrupa’nın Paris’ten
sonra ikinci büyük hipodromudur. Hipodrom olarak kullanılıyor olsa da sosyal
bir ortamdı orası. 10. Yıl Nutku, burada okundu. Amacından sapmış, ölmüş bir
alan şimdi. Oysa Paris Hipodromu, bütün ihtişamıyla duruyor hala. Yerine bir
şey de yapsanız o yeşil kuşağı bölecek, öldürmüş olacaksınız.
“Ankara Çayı gerdanlık, bu
alanlar özel taşlarıdır”
- Bu kuşak, planlı bir yeşil
kuşak öyle mi?
-
Tabii ki... Jansen’in planında onun yanı 19
Mayıs Spor Kompleksi. Berlin Olimpiyat Kompleksi’nden daha çeşitlidir
mesela. Çünkü 1942 olimpiyatları düşünülmüştür ve yapılmadan önce olimpiyat
komitesi çağrılıyor projeyle ilgili görüşlerini almak için. Bir top sahası
değildir orası ve hala işler vaziyette 100 yıllık bir kompleks, dünyada
bulamazsınız. Devam edersek Gençlik
Parkı...
Bir zamanlar Gençlik Parkı |
Şehir parkıdır ve en önemli sosyalleşme alanlarından olmuştur.
Bataklıkken insanların 1 hafta önce gitmeye hazırlık yaptığı sosyal bir alana
dönüştürülmüştür. Gölde gezinmek için kayıklarda kuyruk olurdu. En ünlü
sanatçılar Göl Gazinosu’na gelir, parası olmayan gündüz matinesine, olan gece
yemekli matineye giderdi. Çay bahçeleri, çocuk oyunları, mini tren, hepsi
beraber çeşitli sosyalleşme olanakları sağlıyordu. Girişi paralı olan tek
parktı ama akın akın giderdi millet. Bakımsız hale getiriyor, sonra da
kurtardık diye çıkıyoruz işin içinden. Sadece park, ağaç değilmiş demek bu
alanlar, o yüzden şimdi bedava olduğu halde eski hareketi yok Gençlik
Parkı’nın. Yani AOÇ, Hipodrom, 19 Mayıs Kompleksi ve Gençlik Parkı yeşil
kuşağı, bağlar kuşağı arasına yapılan yeni bir kuşaktı. Nerede bunlar? Hepsi
Ankara Çayı kenarındadır. Ankara Çayı gerdanlıktır, bu unsurlar da gerdanlığın
özel taşlarıdır. Ama biz ne yaptık? Aynı tarihte kurulan Viyana Ormanları korunarak geliştirilmiş, bugün dünya biyosfer
rezervi ilan edilmiştir.
- Ne demek biyosfer rezervi?
-
Yeryüzünde korunması gerekli yeşil alan demek. Yapı sokamazsınız demek. Ciddi
bir plan sonucudur. Çiftlik bölgesinde, toprağın belli bir derinliğinde, bor katmanı
var. Bitkiler, ağaçlar o derinliğe gelince kurumaya başlayınca bitki örtüsü
değiştirilmiştir. O dönemde 1 milyon fidan dikilmiştir. 50 yıl sonra ODTÜ
Ormanı’na anca 1 milyon fidan dikebildik biz. Ankara Kenti Ağaçlandırma
Planı’nda (AKAP) görev almıştım, ‘4 yılda 4 Milyon Ağaç’ hedefimiz vardı. 4
yılda ancak bir buçuk milyon olabildi çünkü en büyük eksiğimiz inanan
insanlardı; gönülden sahip çıkılmayınca 4 milyona ulaşamadık.
Botanik Bahçesi, Seymenler Parkı |
“Bahçeyle parkı ayıramıyoruz
daha”
- Başkentin yeşil omurgası
neresidir?
-
Ankara’nın yeşil omurgası Botanik Parkı, Seymenler Parkı, Kuğulu Park,
elçiliklerin bahçeleri, Meclis Parkı, Güvenpark, Kızılay Parkı, Zafer Parkları,
Kurtuluş Parkı ve Ziraat Fakültesi’dir. Bu fakülte, yanından ardından
kırpıldığı halde şehrin gerçekten de ciğerleridir aslında. Oraya dokunulmamalı.
AOÇ-Gençlik Parkı hattındaki omurgayı kesen diğer omurga bu hattır. Bunun
dışındakiler sadece yeşilliktir. Yeşil, bir sistemdir; bu devamlılığın
kesilmemesi, yok edilmemesi gerekir. Bu omurgaları geliştirip, büyütmek gerekir
çünkü şehir de büyüyor ve gelişiyor. Şu an bu omurgalar dışındaki yeşil alanlar
omurgaya hizmet etmiyor. Kopuk yeşiller halinde, park yapmakla bitmiyor iş. Biz,
öncelikle bahçeyle parkı birbirinden ayırmayı öğrenemedik. Bahçe; özel kullanım
alanıdır. Saray bahçesi, hayvanat bahçesi, botanik bahçesi gibi... Park, sosyal
alandır; herkes gelir, herkese açıktır, herkes eşittir orada. Park sosyal bir
oluşumdur, bahçe özel amaçlı kullanıma yöneliktir. ‘Botanik Parkı’ derken yanlış söylüyoruz, ‘botanik bahçesi’ dememiz lazım. Botanik bahçelerinde enstitüsü,
herbaryum (bitki örnekleri saklama yeri) olur. Kaderine terk edilen Çubuk
Barajı’nın yeri, en iyi botanik bahçelerinden biri olabilirdi mesela.
“Kutri yeşillik kalmadı”
- Bu doku ne zaman bozulmaya
başladı?
-
1970-80 yıllardan itibaren bu yeşil kuşak bozulmaya başlamıştır. İçinde iki
fotoroman çekilen Zafer Parkı (Zafer Çarşısı’nın yerindeki), Kızılay Parkı yok
edildi. Kuğulu Park’ın bir kısmı elçiliğe verildi, arasından yol geçti.
Esenpark’ın yerine belediye binası yapıldı, orası bir kaynaşma alanıydı.
Altınpark’ın yerinde golf sahası vardı; elçiliklerin olduğu bir şehirde buna da
ihtiyaç vardır, yer yokmuş gibi Altınpark yapıldı yerine. İlk sivil heykel,
Abdi İpekçi Parkı’yla 1978’de gelmiştir Ankara’ya ve orası doğru bir parktır.
Ankara, Anıttepe, Maltepe, Esentepe, Hacettepe, Topraklık Tepesi, Hıdırlıktepe,
Kocatepe çevresine kuruludur. Yüksek Ziraat Enstitüsü botanikçisi Kurt Krause,
‘Ankara’nın Florası’ kitabında, “Ankara’da şehir kuracaksanız bu tepeler
mutlaka ağaçlandırılmalıdır” der. Cumhuriyet, bütün bu bilimsel önerilere
uymuştu ve yeşillendirmişti bu tepeleri. Jansen Planı’nda ‘kutri yeşillik’ kavramı vardır; 50-100 metrelik yeşil bandın içinde
şehri boydan boya kat edebileceğiniz hat demektir. Bugün Maltepe Ortaokulu’ndan
Maltepe Camisi’ne doğru çok az bir parça kaldı o plandan geriye.
Yalçın Memlük |
“Ankara’ya 72 derecede gelir
günışığı”
- Dikmen Vadisi’ni nasıl
değerlendiriyorsunuz?
-
Dikmen Vadisi, amacından saptırıldı. İlk halinde böyle bir yapı yoğunluğu
yoktu. Ayrıca Dikmen Deresi’nin su kapanları kapatıldı, halbuki zamanında
oradan büyük bir sel gelmiştir. Aynı şey, dar bir düz alanı olan İmrahor Vadisi’ne yapılmak isteniyor
şimdi. Ankara’da vadilerde yapılaşma olmamalıdır. Ankara’ya 72 derecede gelir
günışığı. Kışın 32 dereceye düşer. Yani vadi tabanı don bölgesidir, orada
yapılaşırsanız gideriniz artar, fazla yakıt yakarsınız, nem çok olur. Jansen
Planı’nda bina aralarındaki açıklık güneşe göre hesaplanmıştır. Ön arka bahçelerle
mesafe konmuştur, yollar kavislidir evler güneş görsün diye. Yaşamı, konforlu,
kaliteli hale getirmiş.
“ODTÜ Ormanı ikinci
mucizedir”
- Ya ODTÜ Ormanı?
-
ODTÜ Ormanı, Atatürk Orman Çiftliği’nden sonra Ankara’nın ikinci mucizesidir.
Az parayla herkesin, öğrencilerin emekleriyle yaratılmıştır. Bu mucizeyi göz
bebeğimiz gibi korumamız lazım. Milli parkı nasıl koruyorsanız ODTÜ Ormanı da
aynı sınıfa girer, koruyup kollamalıyız.
Böyle koruduk ODTÜ Ormanı'nı; 135 hektarına yol açtık |
- Ne tür ağaçlar başkentin
iklimini seviyor?
-
Ankara’da badem, iğdeyi yere atın, kendi büyür. Cumhuriyet döneminde de yurt
dışından Macaristan’dan, Avusturya’dan İtalya’dan tohumlar getirilmiş, burada
iklime alıştırma ortamlarında fidanlıklar oluşturulmuştur. Badem, iğde, at kestanesi,
çınar, sedir, Ankara’nın iklimine en uygun ağaçlardır.
“Asosyal bir toplum
oluyoruz”
- Hocam, nedir son yeşil ve
sosyal alan karnemizin durumu?
- Ankara bitkilendirilme maliyeti yüksek bir şehre döndü ama her şey tamamen de yanlış değil. Aklın yolu bir, aklın yoluna bakmak lazım. Biz yeşille kopuk olmaya layık bir millet miyiz? Başkentin ‘aktif yeşil’ dediğimiz miktarı, tarlaları, mezarlıkları falan katmazsanız yüzde 3’tür. Şu anda kişi başı ortalama 4-5 metrekareyi geçmez Ankara’nın yeşil alanı. Sosyal ya da kamusal alanları yitirdikçe asosyal bir toplum oluyoruz, halkı şehirden ürker hale getiriyoruz. Evine kapatıyoruz insanları, sonra ticaret olmuyor, etkinlik olmuyor tabii. Korunması gerekeni koruyalım bari. Benim için değil, çocuğunuz için yapacaksınız bunu.
- Ankara bitkilendirilme maliyeti yüksek bir şehre döndü ama her şey tamamen de yanlış değil. Aklın yolu bir, aklın yoluna bakmak lazım. Biz yeşille kopuk olmaya layık bir millet miyiz? Başkentin ‘aktif yeşil’ dediğimiz miktarı, tarlaları, mezarlıkları falan katmazsanız yüzde 3’tür. Şu anda kişi başı ortalama 4-5 metrekareyi geçmez Ankara’nın yeşil alanı. Sosyal ya da kamusal alanları yitirdikçe asosyal bir toplum oluyoruz, halkı şehirden ürker hale getiriyoruz. Evine kapatıyoruz insanları, sonra ticaret olmuyor, etkinlik olmuyor tabii. Korunması gerekeni koruyalım bari. Benim için değil, çocuğunuz için yapacaksınız bunu.
Bentderesi Bostanları |
1 yorum:
Ankara'nın peyzaj geçmişini öğrenmek ve günümüzle kıyaslamak bana hüzün verdi. Bir başka üzüntüm ise bu alanda çalışmaları ve çabaları olan Prof. Dr. Yalçın Memlük'ü yitirmek oldu. Sevgili Ali İnandım'a teşekkür ediyor; sayın Memlük'e Tanrı'dan rahmet diliyorum.
Yorum Gönder