29 Şubat 2012 Çarşamba

KENDİ ARALARINDAKİ MAÇTAN


28.02.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi

Siyaset; bitmeyen maç. Bir değişiklikle bütün seyri değişebilen oyun. Kazanıyor sanırken kusurlu bir hareketle geriye düşebilirsiniz. Bir karar ya da oyuncu değişikliği, beraberliği getirebilir. Biri kaybettim öbürü kazandım sanırken bazı hamleler, her şeyi tersine çevirebilir. Takımın adı, oyuncuları, oyun tarzi değişebilir, temsil ettikleri taraftar kitlesinin kişiliği ve istekleri değişmez. O yüzden tarih boyunca en çok izlenen ve bu yüzden bitmeyen tek maç, siyaset maçıdır diyebiliriz belki.

Zemin kaygan
Spor salonuna doğru yaklaşıyorum; Türkiye’nin sayılı, Ankara’nın en iyi salonu Arena’ya. Bir öncekine göre cansız geliyor davulların sesi. İçeri girmeden ‘hoşgeldin’ bahşişi için çalan davullar, isteksiz. Oysa her yanından yine ciddi bir kalabalık akıyor salona. Çay ocakları, köfte, kokoreç mangalları, her türlü parti bezemeleri satan tezgahlar etrafta. Dumanları tütüyor, renkleri parlıyor. Salon dışındaki alan temizlenmemiş, buzlaşmış karların üzerinde çok dikkatli herkes. Zemin kaygan, hava kapalı.

Kopukluğun nedeni
Giriyoruz, dev bir ‘CHP, 16’ncı Olağanüstü Kurultayı’ yazısı sahnenin gerisinde. Yanına ‘Demokrasi Şöleni’ diye eklenmiş  slogan. Sunuşlar, Anadolu Ateşi’nin gösterisi, Divan’ın oluşturulması derken Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, kürsüye yürüyor. Önceki Kurultay’da da böyle olmuştu; CHPliler, Kılıçdaroğlu’nu, bir genel başkanın görmekten keyif alacağı coşkuyla karşılıyor ve kürsüden inerken coşkuyla yolcu ediyorlar. Ancak konuşması boyunca aralarında bir kopukluk oluyor. Kılıçdaroğlu’nun, sesini yükselterek vurguladığı bazı konulara ya tepki vermiyor ya da vermekte gecikiyorlar. Bazı konularıysa normal vurguladığı halde aynı anda, topluca coşkuyla karşılıyorlar.

16’ncı Olağanüstü Kurultay’da iki yerde kesiştiler; biri muhaliflerin salonda yarattığı ilk gerginlik sırasında gerçekleşti. Kılıçdaroğlu’nun, “Hiç kimse halkın yürüyüşünü engelleyemeyecektir” demesiyle yıkıldı ortalık. Diğeri, Kılıçdaroğlu kürsüdeyken sahne önünde yaratılan bir kargaşa sırasında gerçekleşti. Korumaların duvar gibi önünü kaptamasına sert çıkan Kılıçdaroğlu’nun, "Koruma arkadaşlar, lütfen çekilin. Beni, CHP’lilerden korumak gibi göreviniz olmamalı" demesiyle bütün Kurultay’ın en şiddetli ikinci tezahüratını gösterdiler. Sonrası için ölçü olabilir belki bu kesişme noktaları diye altını çiziyorum.

Konuşmanın ardından havalanmaya çıkıyoruz dışarı. Hava ılımış, buzlaşmış karlar erimiş. Günler sonra güneş, hem parlıyor hem ısıtıyor. 12 bin kişilik Arena Spor Salonu’nun içi, 15 bini bulmuş gibi tıka basa dolu. Yarısı kadar insan salon dışında voltalıyor.

İki durumdan hangisi?
Bu yazı yazıldığı sırada 17’nci Olağanüstü Kurultay başlamamıştı. Ancak 16’ncıdan daha sert bir Kurultay  bekleniyordu. Tüzük değişiklikleri, tazelenme için fırsat ama CHP’nin genel gidişatına etkilerini kestiremiyoruz henüz.

Yalnız kurultayların içinde saklı şu soruları sorabiliriz belki: Ya CHP, bir kitleyi temsil etmek istiyor ama o kitleye uygun takımı çıkaramıyor ya da siyaset maçında muhalefet edeceği iktidara karşı idmanı abartıyor. İdman için kendi aralarında o kadar çok maç yapıyorlar ki asıl oynayacakları takımın karşısına çıktıklarında takatleri kalmıyor. CHPliler’in kendi aralarındaki siyaset maçıysa her daim iktidar ödüllü şampiyonluk maçı kadar ilgi çekiyor izleyici  tribünlerinde.

Hiç yorum yok: