8 Eylül 2012 Cumartesi

ÇALINAN TARİH VE BİLİNCİ


07.09.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi



1990’lı yılların 91’i ya da 92’si olması lazım. Yurtdışına kaçırılmış ‘Karun Hazinesi’ gündemde. Tarih meraklısı Özgen Acar abimizin, uzun yıllar süren takibi sonucu Türkiye’ye getirilmesi söz konusu. Truva ve Bergama’dan kaçırılan eserleri de ekleyerek ‘32. Gün’de, programa konu önerdik. Kabul edildi, kolları sıvadık. Başladık bulduğumuz kitapları, makaleleri okumaya.

Kaçırılan hazineler ve koca sunak
Karun Hazineleri, fotoğraflarından gördüğümüz kadarıyla bile mücevher işçiliğinin özgün ve üstün örneklerinden oluşuyordu. Bergama’dan kaçırılan ‘Zeus Sunağı’, “Dünyanın 8’inci harikası sayılmalı” dedirtecek güzellikte bir başyapıt olarak tarif ediliyordu. En görkemli mermer sunak araklanırken ayakta uyuyorduk. 134 yıldır Berlin Müzesi’nde. Truva’dan kaçırılan eserler de gözalıcıydı ancak eserlerin bulunma, çıkarılma ve kaçırılma hikayesinden daha çok etkilenmiştik.

Henrih Şileman (Heinrich Schliemann), Alman bir tüccar. Parayı yapınca bir de amatör arkeolog olur. Homeros’un İlyada’sını dikkatle okuyup, Truva’nın, Çanakkale Boğazı’nın Ege’ye doğru, Hisarlıktepe bölgesinde olduğuna kanaat getirir. 1870 yılında kazmaya başlar, 3 yıl gibi kısa bir sürede Priamos’un Hazineleri’ni bulur. Adeta bir kahramanlık hikayesi, kendi günlüğünden alıntılarla yazılmış kitabı okuduğumuzda,  heyecanlandık. Olmayan hazineleriyle Truva’yı çektik, sonradan yapılma tahta atla oyalandık. Oysa hazinenin ucunu görüp, milleti uyandırmadan kazılara geceleri devam eden amatör arkeolog karı koca Şilemanlar, aslında okumuş yazmış, zenginliğe doymamış define avcılarıydı. Bulduğunu yurt dışına kaçırdı, sattılar.

İşte Amerika Birleşik Devletleri’nin, Pensilvanya Üniversitesi Müzesi’nden getirilen, Kültür Bakanımız’ı duygulandıran Truva Hazinesi, Şilemanlar’ın kaçırdığı bu hazinedir. Şimdi Anadolu Medeniyetleri Müzemiz’de sergileniyor. Şileman’ın da  ‘amatör’ü kalkmış, ‘arkeolog’ olmuş!

Kıymetini bilmediğimiz değerler
Bu eserlerin getirilmesi, çok zor iştir. Hergün yenilerinin evine dönmesi tarih yapbozunda bir eksiği tamamlıyor. Ancak bir de elimizde olanlar var, tamken kıymetini bilemediğimiz.

Ankara’yı kuran Friglerin başkenti Gordion, Polatlı’da. Bilen yok, giden yok. Dünyanın öbür ucundan turistler, kuru bir ziyaretle yetiniyor çünkü ziyareti uzatacak albenisi yok.

Geçen yıl Güdül’de, Salihler ve Adalıkuzu köyleri civarında, Orhun Abideleri’ndekinin benzeri yazılar, kaya resimleri ve kurganlar bulundu. Kurgan’, Orta Asya’daki Türk mezar tarzına verilen ad. Milattan Önce 3 bin-5 bin yılları arasına tarihleniyor. Türkler’in, 1071’den önce de Anadolu’da yaşadığının taş gibi göstergesi. Anadolu’daki tarihimizi yeniden yazacak bu buluş, 2011 yılında Güdül’de karşımıza çıkıyor, ne var ki dar bir çevre hariç dönüp, bakan yok.

2500 yaşındaki Ankara Kalesi, anıtsal bir tarih karşımızda. Çirkin işhanları ve gecekondulaşmış çehresiyle gözümüzün içine bakıyor. 40 yıl öncesine kadar eteklerine inen tablo gibi görüntüsünden eser kalmamış. Bu yaz da geçti, elinden tutup, kaldıramadık yine. Benzeri yok dünyada.

Kızılca Sarayözü civarında eski adıyla Kırka, yeni adıyla Hırkatepe Köyü var. Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Osman Bey’in dedesi Gazi Gündüzalp’in şehit düştüğü, gömüldüğü yer. Türbesinin sefaleti, 10 yıl önce fark edildi ve yeniden düzenlendi. Yaklaşık 750 yaşındaki türbeyi, yine 750 yıldır koruyan bir avuç adam biliyor.

İçimizden çalınan
En yeniye, 90 yıl öncesine gelelim. Osmanlı’nın 250 yıllık gerileyen sınırları, Polatlı Duatepe’de durdu. Haymana  direnişi sayesinde. Bu duruştan doğan Cumhuriyet, 3 bin yıldır unutturulan tarihini, yeniden anımsattı Türkler’e. Ankara’ya yarım saat, Gordion’a, 5’er, 10’ar dakika.. ne Duatepe, ne Kartaltepe’yi  biliyoruz.

Haydi Şilemanlar, tarihi ziynetlerimizi çaldı. Bir türlü tarih bilinci oluşmuyor. Daha 90 yıllık mazisi varken o bilinci kim çaldı içimizden?

Hiç yorum yok: