25.09.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Çok şikayetçi oldum,
çok yazı içinde üzüntümü paylaştım; tarihi
eser olmuş, o günler kokan binalar, boyayla sıvayla kapatılıyor diye. Boyayarak,
sıvayarak yoketme gibi yaygınlaşan, acımasız bir tarihi eser algılayışı
geliştirdik. Engelleyemiyoruz, devam
ediyor. 800 yaşındaki Alaeddin Camisi’ne, 570 yaşındaki Karacabey Hamamı’na
kıydığımız yolda devam ediyoruz. Aslına
uygun bakım, onarım yerine, öyle bir bakıp, onarıyoruz ki 20 yıl önce yapılmış
binalardan ayırt edilemiyor. Kitaplardan anlıyoruz tarihi olduğunu!
Bakanlıklar’ın bozulan dokusu
Kızılay’dan Meclis
Kavşağı’na, Meclis Kavşağı’ndan Kızılay’a doğru Bakanlıklar arası, yürümeyi en
sevdiğim yollardan biridir. Asırlık ağaçlar altında, tarihi bakanlık binaları, sıra sıra dükkanlar arasında, geniş
kaldırımlara yayıla yayıla yürümeye doyamam. Ankara’ya has, değişmez
keyiflerimdendir. Yalnız metro çalışması başladığından beri sadece yolun karşı
tarafında yürümeyi seviyorum. Bir de bazı binalarda yapılan çirkin bakım,
onarım çalışmaları nedeniyle küskünüm o kaldırıma. Tarihi havası gitti, sıradan
binaya dönüştüler.
Gücünü kaybeden bakanlık
Bunlardan biri İçişleri
Bakanlığı, diğeri Yargıtay binasıdır. Birinin tarihi dokusuna sıva çekildi,
diğerinin Ankara Taşı’yla zaten süslü dokusu boyandı. Ankara Taşı, süs olduğu
kadar ağırlıktır, güç katar makama. Mimarlar, boşuna seçmemiştir devlet
temsilinde. Şimdi bu binalardan biri daha kaybediyor gücünü; Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı Binası.
Yaz başından beri
hummalı bir bakım, onarım çalışması başlamıştı Bakanlık binasında. Bahçeye
kesme taş döşeniyor, bahçe çiçeklerle düzenleniyor, orası burası yıkılıyor, Ankara
taşından cephe kaplaması sökülüyordu. Hasar, binaya zarar verecek durumdaydı
demek.
Korkulan geldi başa
Önce bahçe
düzenlemesi bitti. Bahçenin çevresine, kesme taşlar dizildi. Gözüm, cephe
çalışmasındaydı. Bir gün bir dostumla önünden yürürken cephe taşlarının yeniden
yerleştirildiğini gördüm, “İnşallah böyle bırakırlar ” dedim.
- Ne yapacaklardıki?
- Üzerini sıvıyor, boyuyorlar.
- Yok o kadar da değil, abartma.
- İçişleri’nde, Yargıtay’da yapıldı. Karacabey
Hamamı’nda yapıldı. 800 yaşındaki Alaeddin Camisi’nde yapıldı. 800 yaşında
800!..
Ürktü dostum. Ürktü
ama benim de korktuğum başıma geldi. Geçen hafta, Ankara taşından o güzelim cephe
kaplamasının boyandığına şahit olduk. Üstelik tesadüfe bakın ki aynı dostumla
önünden geçerken. “Haddi yaaa!” diyebildi.
Tarihi olanı bozarken
Bu arada Ankara
Büyükşehir Belediyesi, uzun zamandır Atatürk Bulvarı’ndaki bina cephelerini,
Selçuklu mimarisine uygun cephe bezemeleriyle kaplayacaklarından bahsediyordu.
Kale ve çevresindeki yeni binaların cephelerini de bölgenin tarihi dokusuna
uygun hale getirecek bezemelerle giydireceklerdi. Hatta Ulus’tan Kale’ye çıkan
yolun çevresinde, giydirme çalışmaları başladı bile.
Nasıl iş bu? Tarihi
olanı bozuyor, olmayanı eskileştirmeye çalışıyoruz. Herkes, kafasına göre
tarihi eserleri yorumlayabiliyor,
istediği gibi değişiklik yapabiliyor yani? Bu ülkede, hiç mi sanat tarihi
okumuş, ‘restorasyon’ dediğimiz aslına uygun bakım, onarım yapabilen uzman yok
danışmak için? ‘Kültür’ diye koca bir Bakanlık var, ona danışmak ta mı aklınıza
gelmedi? Basit bir inşaat ihalesi midir tarihi bina bakımı? Hatayı yapan da yapanın
kulağını çekmesi gereken de devletin en
üst kurumları. Bozulanların aslına döndürülmesini beklerken nasıl bir hayalkırıklığı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder