11.09.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Düşünüyor Mustafa
Kemal. Düşünürken ateşin hareleri yalıyor karanlıkta Kocatepe duruşunu. Ateşten
korkmayan demir gibi, soğukkanlı alevler arasında. Nedenini kurutmadan
sönmeyeceğini bildiği yangına, çare arıyor. Yanarken bile düşünecek sanki, son
saç teli tutuşana kadar.
Tüyleri diken diken
eden, çok acayip bir görüntü.
Afyonkarahisar’da
patlayan cephaneliğin yangını, Kocatepe’de düşünen Mustafa Kemal’in etrafını
sardı. Ateşin içinden yansıyan görüntüsü, derinden kazındı aklımıza. Ertesi
sabah yangın söndüğünde Mustafa Kemal ayakta, tüten dumanlar arasında düşünmeye
devam ediyordu. Patlamada şehit düşen 25 çocuğumuz, bir tutkal gibi bağrımıza
damladı, diğer bütün şehitlerimiz gibi.
Bu filmi görmüştük
Ardı ardına her
yandan, şehitler düşüyor bağrımıza. Terör örgütü, örgüt üyeleri de dahil, aile
fertlerine acımasızca kıymaktan ve kime yaradığı belli olmayan katliamları görev
edinmekten gocunmuyor. Sermayesi kendi çocuklarının kanı, artık taşeron bir ‘terör
şirketi’ olarak anılıyor. Dumanlı havalarda, fırsatı kaçırmıyor. Yine dumanlı
havayı seven kurtlar gibi fırsat kollayan felaket tüccarları, Afyon’daki
patlamanın üzerine atlıyor.
1950’yle 1960 arası,
1960’la 1970 arası, 1970’le 1980 arasında görmüştük biz bu filmi. Ortaya
dumanı, pusu sal, belirsizlik ortamında kardeşi kardeşe kırdır, birliği ve
beraberliği böl ve çıkarına göre yönlendir. 60 yıllık geçmişimizden, tırnak ucu
kadar ders çıkarmamış gibiyiz.
Kışkırtıcılar işbaşında
Çorum, Malatya,
Kahramanmaraş, Sivas olaylarını, biz yaşamadık sanki. Maraş’taki vahşetin
boyutları, 30 yıl sonra bile hala iliklerimizi çekiyor. Kürdü Türke, Türkü
Kürde düşman edemeyince yedekten Sünni-Alevi çatışması çıkarılıyor. Hepsi
biterse en köklü bölme taktiği dinci-laik ayrıştırmasıdır.
Aniden Alevi evlerini
işaretleyen hayaletler peydah oldu bir iki ay içinde. Geçtiğimiz Ramazan, Malatya’nın
Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü Beldesi’nde bir ramazan davulcusu, Evli
ailesinin mezhebini değiştirmeye kalktı davulunun kuvvetiyle. Hayaletlerin,
davullu tellalı gibiydi. Gerginlik beldeyi sardı, çözülemedi ve hala sürüyor. Geçen
hafta kışkırtıcılar, Ankara’dan uzattı başını. Altındağ ilçemizin Battalgazi
Mahallesi’nde, Battalgazi İlköğretim Okulu’nun imam hatip okuluna
dönüştürülmesine karşı çıkan ve imza toplayan Yılmaz ailesinin evi ve işyeri,
pompalı tüfeklerle kurşunlandı. İlk ateş, çocukların odasına denk gelmiş.
Türkiye,
Cumhuriyet’ten bu yana, ne zaman başını kaldırmaya çalışsa ya köken ya mezhep
ya da dinci-laik ayrışması sarılır başına. Ekonomik yatırımları, atıl alanlara
yönlendirilir. Aklı yokmuş gibi kendi buluşlarıyla yatırım sahnesine çıkması
engellenir. Söz geçmezse önü, askeri bir darbeyle kesilir.
Yeni Türkiye aynı oyuna gelemez
Ancak Türkiye, belki
de 70 yıllık atıl bir devlet işleyişinden etkin bir devlet aşamasına geçiyor.
“Yeni dünya yeni dünya” deyip duruyoruz ya o dünyada, kendine yer açıyor. Köpek
kapısından Avrupa Birliği’ne alınma karikatürlerine, başına çuval geçirilmiş
askerlerine karşın yeni dünyanın, karar verici güçleri arasında yer almaya,
sözü geçenler masasında ısrarla oturmaya çalışıyor.
O yüzden bu Soğuk
Savaş döneminden kalma kışkırtma yöntemleri ve kışkırtıcılarını, ayıklamak
zorunda. Kulağını büküp, milletin önüne koyacak. Yoksa puslu, dumanlı havayı
seven kurtlar, bir kez daha kalbini ve beynini kemirerek ayağa kalkmasını,
başını kaldırmasını engelleyecek ülkenin.
O ateşlerin arasında
düşünen Mustafa Kemal görüntüsü, ne tesadüf, bu tanıdık, puslu havalarda çıktı
karşımıza. “Yakın geçmişinden ders
çıkar, iyi düşün” diyordu sanki. “Yeni dünyanın ateşinden çıkan dumanda
boğulmadan, boğmalısın sinsi kurtları” diyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder