12 Eylül 2012 Çarşamba

DUMANA BOĞULMADAN


11.09.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi



Düşünüyor Mustafa Kemal. Düşünürken ateşin hareleri yalıyor karanlıkta Kocatepe duruşunu. Ateşten korkmayan demir gibi, soğukkanlı alevler arasında. Nedenini kurutmadan sönmeyeceğini bildiği yangına, çare arıyor. Yanarken bile düşünecek sanki, son saç teli tutuşana kadar.

Tüyleri diken diken eden, çok acayip bir görüntü.
Afyonkarahisar’da patlayan cephaneliğin yangını, Kocatepe’de düşünen Mustafa Kemal’in etrafını sardı. Ateşin içinden yansıyan görüntüsü, derinden kazındı aklımıza. Ertesi sabah yangın söndüğünde Mustafa Kemal ayakta, tüten dumanlar arasında düşünmeye devam ediyordu. Patlamada şehit düşen 25 çocuğumuz, bir tutkal gibi bağrımıza damladı, diğer bütün şehitlerimiz gibi.

Bu filmi görmüştük
Ardı ardına her yandan, şehitler düşüyor bağrımıza. Terör örgütü, örgüt üyeleri de dahil, aile fertlerine acımasızca kıymaktan ve kime yaradığı belli olmayan katliamları görev edinmekten gocunmuyor. Sermayesi kendi çocuklarının kanı, artık taşeron bir ‘terör şirketi’ olarak anılıyor. Dumanlı havalarda, fırsatı kaçırmıyor. Yine dumanlı havayı seven kurtlar gibi fırsat kollayan felaket tüccarları, Afyon’daki patlamanın üzerine atlıyor.

1950’yle 1960 arası, 1960’la 1970 arası, 1970’le 1980 arasında görmüştük biz bu filmi. Ortaya dumanı, pusu sal, belirsizlik ortamında kardeşi kardeşe kırdır, birliği ve beraberliği böl ve çıkarına göre yönlendir. 60 yıllık geçmişimizden, tırnak ucu kadar ders çıkarmamış gibiyiz.

Kışkırtıcılar işbaşında
Çorum, Malatya, Kahramanmaraş, Sivas olaylarını, biz yaşamadık sanki. Maraş’taki vahşetin boyutları, 30 yıl sonra bile hala iliklerimizi çekiyor. Kürdü Türke, Türkü Kürde düşman edemeyince yedekten Sünni-Alevi çatışması çıkarılıyor. Hepsi biterse en köklü bölme taktiği dinci-laik ayrıştırmasıdır.

Aniden Alevi evlerini işaretleyen hayaletler peydah oldu bir iki ay içinde. Geçtiğimiz Ramazan, Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü Beldesi’nde bir ramazan davulcusu, Evli ailesinin mezhebini değiştirmeye kalktı davulunun kuvvetiyle. Hayaletlerin, davullu tellalı gibiydi. Gerginlik beldeyi sardı, çözülemedi ve hala sürüyor. Geçen hafta kışkırtıcılar, Ankara’dan uzattı başını. Altındağ ilçemizin Battalgazi Mahallesi’nde, Battalgazi İlköğretim Okulu’nun imam hatip okuluna dönüştürülmesine karşı çıkan ve imza toplayan Yılmaz ailesinin evi ve işyeri, pompalı tüfeklerle kurşunlandı. İlk ateş, çocukların odasına denk gelmiş.

Türkiye, Cumhuriyet’ten bu yana, ne zaman başını kaldırmaya çalışsa ya köken ya mezhep ya da dinci-laik ayrışması sarılır başına. Ekonomik yatırımları, atıl alanlara yönlendirilir. Aklı yokmuş gibi kendi buluşlarıyla yatırım sahnesine çıkması engellenir. Söz geçmezse önü, askeri bir darbeyle kesilir.

Yeni Türkiye aynı oyuna gelemez
Ancak Türkiye, belki de 70 yıllık atıl bir devlet işleyişinden etkin bir devlet aşamasına geçiyor. “Yeni dünya yeni dünya” deyip duruyoruz ya o dünyada, kendine yer açıyor. Köpek kapısından Avrupa Birliği’ne alınma karikatürlerine, başına çuval geçirilmiş askerlerine karşın yeni dünyanın, karar verici güçleri arasında yer almaya, sözü geçenler masasında ısrarla oturmaya çalışıyor.

O yüzden bu Soğuk Savaş döneminden kalma kışkırtma yöntemleri ve kışkırtıcılarını, ayıklamak zorunda. Kulağını büküp, milletin önüne koyacak. Yoksa puslu, dumanlı havayı seven kurtlar, bir kez daha kalbini ve beynini kemirerek ayağa kalkmasını, başını kaldırmasını engelleyecek ülkenin.

O ateşlerin arasında düşünen Mustafa Kemal görüntüsü, ne tesadüf, bu tanıdık, puslu havalarda çıktı karşımıza. “Yakın geçmişinden ders çıkar, iyi düşün” diyordu sanki. “Yeni dünyanın ateşinden çıkan dumanda boğulmadan, boğmalısın sinsi kurtları” diyordu.

Bu vatan için toprağa düşen her can, canımız, şerefimiz, tutkalımızdır. Nurlar örtsün, huzurla uyusunlar.

Hiç yorum yok: