18.09.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Önce Ankara
turizmine kötü haber: Büyük tur şirketlerimizden biri, Ankara’yı, tur
programından çıkarmış. İstanbul’dan, doğru Kapadokya’ya uçuruyorlar turistleri.
“Biri başlarsa diğerleri onu izler” diyor turizmciler, adet böyleymiş. 2 yıldır
turizmin Ankara gündemine girmesini bekliyoruz, 60 yılda olmayan oldu; gelenin
de ayağını kestik.
Topu topu 290 bin
yabancı turist geliyor Ankara’ya. Yerli turist sayısı, daha az gülünç değil;
460 bin kişi. Yabancı turistlerin çoğu, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nden,
bırakın Kale içini, kapısı’nı görmeden Kapadokya’ya yollanır. Eski Meclis’i,
Ankara Palas’ı, Anıtkabir’i hatta Gordion’u
görmezler. Kale burçlarına çıkamadığı, hiç olmazsa şöyle tepeden fikir
sahibi olamadığı için havaalanı yolu ve Samsun ya da Konya yolunda gördüklerini,
Ankara bilirler. Oysa sadece bir müze için, onlarca milyon turist ağırlayan
kentler var dünyada. Daha sormadan Paris, Londra dersiniz siz!
Kafasına göre duran ve başlayan altyapı
Şimdi de Kale’den
kötü haberler: Geçen yıl Konya Sokak’tan başlayan altyapı çalışmaları, hiç
ummadığım bir hızla Kale Kapısı’na gelmiş hatta 50 metre kadar Kale içine
girmişti. İnşaat sezonu bitmediği ve
hava koşulları uygun olduğu halde birden durdu çalışma. Esnaf, iş yapacağı
mevsimde toza toprağa katlanmış ancak çukurlarla baş başa bırakılmıştı. “Müteahhit
kaçtı” dediler. Büyükşehir Belediyesi’ne sorduk, kaçan maçan yok. Açılan
çukurlar, açıldığı gibi boş, kapatıldı. Niye durdu çalışma, niye çukurlar
açıldığı gibi kapandı, bilmiyoruz. Turist ve esnaf, önce toz, kış gelince de
çamur banyosuyla geçirdi günleri.
Mart başına ‘Kale’de
Çalışma Mevsimi’ diye ümitle başlamıştım. Nisan oldu, Mayıs oldu ses yok.
Haziran oldu derken bitmeden ortasında, yeniden başladı altyapı çalışmaları.
İnanamayıp, gözümle görmeye gittim. Hakikaten burçların çevresindeki
sokakların, altı üstüne gelmişti. Sonu hayırlıysa altüst olmuş sokağı, zevkle
izliyor insan.
Altyapı kıskacında iflas ve isyan
Geçen hafta birden
telefonlar çalmaya, üst üste şikayetler yağmaya başladı. Ulus tarafından
Kale’ye çıkan yol yapım çalışması, cehenneme çevirmişti caddeyi. Anadolu
Medeniyetleri Müzesi dahil, toz toprak içinde kalmıştı her yer. Esnaf, birer
birer dükkan kapatıyordu. 20 yıl önce Ankaralılar’ın ayağını yeniden Kale’ye alıştıran Boyacızade Konağı,
çoktan kapıya kilidi vurmuştu. Daha da kötüsü; Kale’ye, Altındağ Belediyesi
tarafından diğer çıkış yolunda yeni bir çalışma başlatılmış ve Kale esnafıyla sakinleri,
işine, evine gidemez hale gelmişti. Geçen hafta bu çukurlardan birinde,
Amerikalı bir kadının ayağını kırdığını duyduk. Beterin de beteri; bütün bu
katlanılan zorluklara karşın, görünüşe bakılırsa bu yıl da biteceğe benzemiyor
altyapı kabusu. “Aman benden duymuş olmayın ama..” diye başlayan cümleler, daha
birçok esnafın, bölgeyi terk etme hazırlığında olduğuna işaret ediyor. Kaş
yaparken göz, böyle çıkarılır işte.
Bitmedi: Tadilat
dolayısıyla Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin 3’te 2’si, 2 yıllığına kapatılmıştı
zaten. Sadece bu müzeye turist getiren
bir tur şirketim olsa bu toz toprak içindeki
3’te 1 için, ben de Ankara’ya gelmez, turizmin ciddiyetini kavramış
yörelere götürürdüm misafirlerimi. Ne diyeceğim adamlara? “Müze ve Kale, toz
toprak, ilk günkü kadar ilkel, görmeniz lazım” mı diyeceğim? “Akkale’deki idrar
esansı, ilkelliği bütünlüyor, o günlere götürüyor bizi!”
Ümidin ağır bedeli
Bala’nın, Beypazarı’nın, Kazan’ın altyapılarını bitirdi ama ikinci yılında, bir avuç Kale’yle başedemedi
Büyükşehir Belediyemiz. Görünüşe göre kabusun üçüncü perdesi, önümüzdeki yıla
kalıyor. “Niye bu kadar karamsarsınız?” diye çıkıştığım Kale esnafı ve
sakinleri tecrübeyle sabit, haklı çıkıyor. Ben hala ümitliyim ama ümidin
bedelini Kale esnafı cebinden, Kale sakinleri, sefaletle ödüyor. Ankara da ‘A’sına
bile uğramadan kaçan turistleriyle ödeyecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder