31.08.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
Ankara’da, en yoğun
besi hayvancılığı Çubuk ve Akyurt ilçelerinde yapılıyor. Bu ilçelerdeki sadece
besi sığırı sayısı, 50 bini geçiyor. Bir de ruhsatlı izinli tavukçuluk
işletmeleri var. Et ihtiyaç, nüfus çoksa kalabalık hayvan sürüleri beslemek
gerekiyor.
Eh hayvan varsa gübre var. Gübre değerli ama her değerli şey gibi bir
de bedeli var; koku. Sürüler kalabalıklaştıkça yoğunlaşan kokuyla hele bir de
sıcaksa hava, bunalmış zihin, bulanıyor. Koku, ruhhalini etkileyen bir şey,
dayanma sınırı aşılınca isyana sürüklüyor, “Yetti canıma, gösterin bunu yapan o
ineği bana” dedirtiyor!
Oysa ineğin suçu ne,
besleyenin suçu ne? Merası, havaalanı olduysa inek ne yapsın? Araziye yayılmak
varken tavuklar mı istedi sıkış tepiş, ağır koku saçan bir kümese tıkılmayı. Zor
bela, kıt kanaat çabalayan besici, işletmeci, kendi sofrası için önce bizimkini
kurmaya çalışıyor. Sofra, bu ağır kokular içinden kuruluyor. Bize ağır gelen
kokuyu duymuyor, miski amber geliyor belki onlara.
Geçen hafta Ankara
Valiliği, Esenboğa Havalimanı çevresinde hayvancılık, besicilik faaliyeti
gösteren ve kötü koku yayan işletme ve çiftliklerin Çubuk ve Akyurt
belediyelerince derhal kapatılması talimatını verdi. Belediyeler bir yandan İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü öbür
yandan, durmadan ceza kesiyorlardı buralara. Ödemesi zor cezalar… Ekmek
teknesini yürütmek için, cezalara sessiz
kaldılar. Ancak süre verilince iş büyüdü. İşporta tezgahı değil ki tesislerden,
onbinlerce hayvandan sözediyoruz. Kaldırıp, depoya da saklanmaz. Derken verilen
15 günlük sürenin, bir haftası gitti.
Bugünün sorunu değil,
özellikle yazın hep kokuyordu Esenboğa.
Çünkü hayvancılık, Esenboğa Havaalanı’ndan önce de vardı. Yörenin, doğal gelir kaynağıydı, yeni çıkmadı
ki.
Çubuk, Akyurt besicileri
ve işletmecileri gibi, sabır ve merakla Çubuk’ta inşa edilmeye başlanan Organize
Hayvancılık İhtisas ve Sanayi Bölgesi’nin bitiş müjdesini bekliyorduk. Çağdaş,
yüksek teknolojili, meslek okulu içinde, dünyada ilk olacaktı. Başarılı olursa değil Türkiye’ye,
dünyaya örnek olacaktı. Ne umduk ne bulduk. Bölgeden parasını ödeyip, yer alan
besiciler ve işletmeciler, bölge kurulana kadar kendi çaresiyle baş başa
bırakıldı.
Bu arada bendeniz,
bölgede çiftçilere destek vermeye giden
CHP milletvekillerinin, “Hiç olmazsa Kurban Bayramı’na kadar izin verin”
talebine de katılamıyorum. Organize sanayi bölgesi bitmeden, kimse yerinden
olmamalı. Kısa süre içinde ‘kentsel dönüşüm’ diye siteler, mahalleler inşa
edildi, bu bölgeyi mi yapmak zordu? Biz, nasıl 15 yıl sesimiz duyulmadan
metroyu beklediysek organize sanayi bölgesi bitene kadar da herkes katlanacak o
kokuya. Valiliğin ya da hükümetin talimatı, tam aksine “Organize Hayvancılık
İhtisas ve Sanayi Bölgesi, 6 ay içinde ya bitecek ya da bitecek” diye
çıkmalıydı. Bu talimatın içinde, çözüm var çünkü. Diğeri, besiciler için de
hepimiz için de ağır bir karardır.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan
‘Tarihi Ders 90’lık’
başlıklı yazımızda, Zafer Bayramı dolayısıyla sitemimiz olmuştu. 26 Ağustos’ta Afyonkarahisar’ın Çakırözü Köyü’nden başlayan
Zafer Yürüyüşü’ne Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun öncülük etmesine değinmiş, ‘Orman ve Su
İşleri’ ne alaka?” diye sormuştuk. Bakan’ı ve Bakanlığı, eleştiri dışı tutarak
devlet ve meclisteki partiler katında, zayıf katılıma dikkat çekmeye
çalışmıştık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder