19.12.2012 Milliyet-Ankara Gazetesi
SÖYLEŞİ...
Belki de ‘Son Hacettepeli’ diyebilirdik.
Hacettepeliliği’ni, aynı heyecanla yaşayanı kalmadı çünkü. Eski Hacettepe’yi,
tüm ayrıntılarına kadar anımsayıp, anlatabilen ve anlatmaya devam eden ‘Son
Hacettepeli’. Hiçbir Ankara takımının maçını kaçırmayan, hepsine mor-beyaz
kravatı ve kaşkolüyle katılan, mahallesi içine sinmiş bir Hacettepeli.
Hacettepespor’un maçlarında, yaptırdığı koca bez ilanı açarak takımı tek başına
ateşleyen taraftar. Liseden sonra İmar ve İskan Bakanlığı’nda araştırma
teknisyeni, 1980’le 2008 arasında turizm ve inşaat işleri yapan arkadaşının
şirketinde müdür. Arkadaşın, Hacettepelisi, vefalısından. DSP kurucusu, CHP’de
görevler almış, Atatürkçü Düşünce Derneği’nde saymanlık yapmış.
Hacettepespor’da hem futbol oynamış, hem yönetici olmuş. Kendisinden sonra
yaşatılamayan Hacettepeyi Sevenler Derneği’nin kurucusu. Mahallesinden kalanı
dolaştık, ‘Son Hacettepeli’yle.
Hacettepespor Lokali'nin bugunkü hali |
Karacabey Hamamı’nı karşınıza alınca
solda yıkılmış, yerinde yeni onarılan ve düzenlenen evlerin olduğu eski
Hacettepespor Lokali’ni yerini öğrenerek başladık. İnci Sokak’ta, babasını
şikayet ettiği Dumlupınar Karakolu, karşısında İlhan Cavcav’ın yıkılmış
evlerinin küçük arazisi. Yeşilağa Camisi, yanında hala duran çirkinleştirilmiş
eski fırın. Sarıca Sokak’tan dolanıp, yeniden Talatpaşa Bulvarı’na indik.
Hacettepe Sevenler Derneği’nin yerinde, Hamamönü Meydanı’nda, yeni yapılan saat
kulesi var. Tacettin Dergahı önündeki çimliğin, Denizciler Caddesi’ne
taşınmadan önce Yeğenbey Vergi Dairesi’nin ilk yeri olduğunu öğrendik. Sohbet
için Hacettepe Kahvesi’ne baktık, kalabalık. Eski Hacettepespor fotoğraflarının
sergilendiği, adı ‘C’ ile yazılan Cafe Arkadaş’a geçtik. Sobasının sıcağında
sohbete başladık.
Ali İnandım- Hacettepe neresi o zamanlar?
Lütfü Yanar- Hacettepe, bugünkü Çocuk Hastanesi’nin
olduğu yerden Samanpazarı, Kurtuluş ve Sarıkadın dediğimiz sokak arasındaki
bölgeye deniyordu. Biz, Hacettepe Camisiyle Karacabey Camisi civarına ‘Hacettepe’
derdik. Şimdi adı Hamamönü ama bizim zamanımızda Hamam’ın arka taraflarına
Hamamönü denirdi.
Cafe Arkadaş... Arkamızda Hacettepespor arşiv fotoğrafları |
- Burada, Hacettepe dediğimiz yerde merkez
tam neresiydi?
- Bizim toplandığımız yerler; şu anda
Hacettepe Üniversitesi içinde Yapı İşleri Müdürlüğü var. O müdürlüğün olduğu
yerde bir cami ve bir meydan vardı. Bakkalımız, manavımız, kasabımız,
kahvelerimiz hep o meydandaydı. O kahvelerden birini de Kabadayı Mehmet
çalıştırıyordu. Dumlupınar Caddesi’nde, Erzurumlular
Mahallesinde, Yağcı Fehmi dayının Erzurum Kahvesi var. O kahve eskiden
Hacettepeliler’in toplanma yeriydi. Onun karşısında da Çiçek Sineması vardı. O
sinemanın işletmecisi Abdullah Özgörür’dü. Ankara’daki bütün yazlık sinemalar
onundu ve aynı zamanda kulüp başkanımızdı. Taa ki 1954’e kadar Mustafa Demireli’yle
görev değişikliği yapana kadar. Çok iyi futbolcular, muazzam bir abi-kardeş ve
Hacettepelilik duygusu vardı. Hacettepespor’un en büyük başarıları,
Hacettepe’de doğmuş, büyümüş, yaşamış insanlarla gelmiştir.
- Şu anda bu anlattığınız merkez yok öyle
mi?
- Yok.
Sobanın sıcağı sıcak ama kahvenin
uğultusu ve okey taşları, ses kaydımızı bastıracak düzeyde. Sakin bir yer
bulmaya kalkıyor, Sarıkadın Sokakta, zamanın en meşhur sünnetçisi Hamza’nın
evinin önünden, Mehmet Akif Ersoy Edebiyat Müze Kütüphanesi’ne iniyoruz.
Kütüphanede, sakin bir oda buluyor, sıcak misafirperverlik eşliğinde,
sohbetimize devam ediyoruz.
- Sürekli bir çekişme, gerginlik hali
varmış Hacettepe’nin.
- Suç oranı yüksekti ama Cumhuriyet’ten
sonra gelenlerin, Ankara’dan pay koparmaya çalışmasından kaynaklanıyordu.
Genelev işletmekle başladı, Hacettepe sokaklarında yer edinmeye çalışmalarıyla
tırmandı sürtüşme. O yüzden bitmezdi kavga. Atıfbey, Altındağ, 11 Ateş,
Yenidoğan gibi takımlar kurdular. Bunların Hacettepespor’la maçları, hep kavgalı olurdu. O kavga, mahalleye
yansıyordu.
Hamamarkası'nın zamana direnen evleri |
- 1950’lere kadar o günlerde aklınızda
kalan olay ne var?
- 1948-49 sezonunda,
Gençlerbirliği-Beşiktaş maçında Hasan Polatkan’la Baba Hakkı’nın, kavga
ettiklerini, birbirlerini kovaladıklarını, Ali Polat’ın, Hakkı Yeten’e tokat
attığını, sahanın karıştığını hatırlarım. Antrenmanlar Cebeci Çayırı’nda
olurdu. Maçlar Ankaragücü stadında ya da 19 Mayıs Stadı’nın yanındaki kömürlük
dediğimiz sahalarda oynanırdı.
- Niye kömürlük?
- Çamur olmasın diye kömür kırıntıları dökerlerdi
o sahalara, kum filan yoktu. O zaman Stadspor vardı, Kömürspor vardı,
İstasyonspor vardı, onlarla yapılırdı maçlar.
Hacettepe’nin tarihine giren, 3 efsane
isme değmeden çıkamazdı o sayfalardan:
- Mahalleden anımsadığınız?
- 1950 öncesi Kabadayı Mehmet, Sarı Veli,
Karagöz Kemal’i anımsıyorum. Sarı Veli dışındakilerle sonra ailecek de
görüşüyorduk. Veli abiyi çok erken, 13 Kasım 1951 yılında kaybettik.
- Kaç yaşlarındaydı?
- 26-27 yaşlarında.
- Ölümüne sebep?
- Bunlar, kardeş gibi beraber büyümüşler.
Bütün sorunlarını beraber çözmüşler. İyi günde kötü günde beraber olmuşlar.
Fakat günün birinde Mehmet abi, birini yaralamaktan dolayı hapse girdi. Altın
kabzalı tabancasını, Veli abiye bırakmış. Hapisten çıkınca tabancayı istemiş,
Veli abi de sattım mı demiş, kaybettim mi demiş, öyle bir şey olmuş. O sırada
Veli abi de bir kahve açmış. Parasını isteyince “ Ya Mehmet, biz seninle
kardeşiz, parası yok ama bu kahveyi açtım, gel bu kahveye ortak ol” demiş.
Sonra Mehmet abi, ortak olmasına rağmen kahvenin bütün hasılatını alır, Veli
abiye bir kuruş para vermezmiş. Veli abinin gücüne gitmiş ama o da emanete
ihanet etmiş gibi algılanınca ses çıkaramamış. Bir de arada getir-götürcüler
var. Onlar da “Kabadayı Mehmet seni vurmak istiyor” diyor, diğerine gidiyor
“Seni takip ediyor, vuracak” diye laf taşıyorlar. Bir gün sözleşiyor, Fehmi
dayının kahvede buluşuyorlar. İçeriye girip de Veli abinin sandalyeden kalkışını hamle yapıyor zanneden
Mehmet abi, silahını cebinden çıkarmadan ateş ediyor, kasığından vuruyor Veli
abiyi. Ondan sonra da Kabadayı Mehmet girdi, uzun süre yattı içeride. Can
arkadaşını vurduğu için büyük pişmanlık duydu yıllarca. Bir de Mehmet abinin
futbolla pek ilgisi yoktu ama boks maçları yaparlardı.
- Kendi aralarında mı?
- Yo yoo, lisanslı boksörlerdi.
- Üçü de mi?
- Tabi tabi. O zaman Harbokulu’nda
yapılırdı boks maçları. Antrenmanları da orada yaparlardı. Üçü de müsabakalara
katılmış, şampiyonluklar almıştı. Çiçek Sineması, Harbokulu, tenis kortunda
olurdu maçlar.
- Bu bölgenin ünlüsü onlar mıydı?
- Kabadayısı, saygı gören, çekinilen… Bir
de şunu söyleyeceğim; ‘kabadayı’ dendiği zaman işi, gücü olmayan serseri,
başıboş kişiler değil bunlar. Hepsinin bir mesleği vardı. Mesela Kabadayı
Mehmet matbaacıydı. Sarı Veli fotoğrafçıydı. Karagöz Kemal, taşımacılık
yapardı, kamyonları vardı. O dönem Hacettepe’de futbol oynadı. Bir ara gitti,
Demirspor’da oynadı.
Sarı Veli(solda)ve Karagöz Kemal |
- Bu işleri yaparken mi oynuyor futbolu?
- Tabi tabi. Muazzam bir insandı. Babası Hayali
Küçük Ali olduğu için Hacıvat Karagöz oyunlarında da babasına destek olurdu.
Hatta sonradan Hacıvat-Karagöz figürlerini deve derisine işleyip, dünyanın
çeşitli ülkelerinde sergilere katıldı. Yunanlılar’ın, “Hacivat-Karagöz
bizimdir” dediği günlerde Kemal abi, Avrupa’nın değişik ülkelerinde, “Hacivat -
Karagöz bizimdir” demek için katıldığı sergilerde epey uğraş verdi.
Mehmet abi, Veli abinin olayından sonra
hapse girdi. Çıktıktan sonra araya Kürt Cemali olayı girdi. Birgün, İtfaiye Meydanı’nda Mehmet abinin
çalıştırdığı kahvede, Kürt Cemali’yi öldürdüler. 1 Nisan günüydü yanlış
hatırlamıyorsam. Kürt Cemali’nin yeğenleri de intikamını alacağız diye aynı gün
öldürmeyi düşünmüşler.
- Kabadayı Mehmet mi öldürmüş?
- Onun mekanında olduğu için öyle düşünmüşler.
Sonradan kimin yaptığı belli olmadı çünkü. Dündar Kılıç ta vardı işin içinde.
Dündar’ı öldürmeye kalktılar, Dündar İstanbul’a gitti, yerleşti. Orada adliyeyi
bastılar, Dündar’ı vurdular, Dündar, tabancayla ateş etti, onlardan birini
öldürdü, birini yaraladı.
- Cinayeti kimden biliyorlar?
- Kabadayı Mehmet, Dündar Kılıç ve bir de
‘kocakafa’ ya da ‘at kafa Yalçın” dedikleri bir çocuk vardı, bu üçünden
şüpheleniyorlardı. Dündar İstanbul’a gidip, kurtulunca bir 4 Nisan günü Kürt
Cemali’nin yeğenlerinden biri, Kabadayı Mehmet’e arkadan yaklaşıyor, tabancayla
birinci kurşunu ensesine, ikincisini, döndüğü zaman ağzına sıkıyor.
- Kaç yılıydı?
- 1964 olması lazım. Ama Kemal abi, bu tür
olayların hiç içine girmedi. Dört dörtlük biriydi. Hatta o günün bütün
partilerden politikacıları, Kemal abiye gelip, milletvekilliğinden, belediye
başkanlığına kadar teklifte bulundular ama Kemal abi, istemedi, girmedi de.
Efendi, temiz, dürüst, kendine özgü kuralları olan çok güzel bir insandı. Halen
de öyle. Hanımı Çanakkaleli’ydi, sonradan gitti oraya yerleşti. Kilitbahir’de
oturuyor. Birkaç yıl önce telefonum çaldı, “Lütfü, Rıza Doğan ölmüş, duydun mu”
diye Kemal abi aradı. “Yok abi” dedim” öyle bir şey olsa haber verirler bana.”
Biliyorsunuz Rıza Doğan Dünya Grekoromen Güreş Şampiyonu’ydu. Mahallemizin
çocuğu, Hacettepe Kulübünde güreşirdi. Aradım evini, doğruymuş. Yani
Çanakkale’de oturuyor ama aklı fikri Ankara’da. Ankara’daki dostlarıyla
herkesle haberleşiyor. Halen 15 günde bir haberleşir, konuşuruz.
- Kaç yaşlarında?
- 88 var. Araba kullanıyor hala, akli
melekeleri yerinde. Size söylemiş miydim; 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkacak,
Atatürk, babası Hayali Küçük Ali’ye, “Ali bey, siz çok sevilen bir insansınız.
Gelin soyadınızı ‘Sevilen’ koyalım” diyor. Ali Muhittin Sevilen oluyor adı.
Kemal abininki de Mehmet Kemalettin Sevilen’dir. Kemal abilerin soyadını,
Atatürk koymuştur. Çanakkale’de, evlerinin içinden tutun, halı, kilim,
çiçekler, lambalarına, elektrik düğmelerine kadar hepsi istisnasız
mor-beyazdır.
- Geliyor mu peki Ankara’ya?
- Yok çünkü Ankara’da pek kimsesi kalmadı.
Hamamarkası'nın direnemeyen evleri |
- Peki Hacettepe, ne zaman bozulmaya
başladı?
- 1956-1957’lerde Çocuk Hastanesi için
istimlaklar başlayınca. İstimlak olunca verilen parayla ev alamayanlar, perişan
oldu, dağıldı. O zaman başladı bozulma. İhsan Doğramacı, “Hacettepespor’u,
Arsenal yapacağım” diye gelmiş, kulüp yönetimine bir sürü doktor girmişti.
Hacettepespor Arsenal olamadı. İstimlaklar için mi yönetime girmişlerdi acaba?
Çıktık,
Sarıkadın Sokak’tan Kurtuluş’a doğru yürümeye başladık. “Sana Çiçek
Sineması’nın yerini göstereyim” dedi Lütfü Yanar. O arada Rıfat Balaban’ın
evini, Çukur Bakkal’ı gösterdi birkaç anıyla. Hava kararmıştı. Arkamızda kalan
kahveyi gördüm, “Birer çay içelim, öyle ayrılırız” dedim. “Bakalım kim var tanıdık”
dedi. Mahalle onun, her köşede bir tanıdık çıkıyor. Çocukluktan arkadaşı
Beytullah Angür’le karşılaştı. “Ankara’nın, bahçeli, havuzlu, en lüks
kahvesiydi burası. Gara inen memur, ilk önce bu kahveye gelirdi” diye
anlattılar beraber. “Ha” dedi Lütfü Yanar, “Sarı Veli, şu köşede vuruldu
işte.” Kahveye girince sol arka köşe.
Kapıda, dibinde durduğumuz için, görmemiştim; tabelada yazan ‘Erzurum Kahvesi’ni. Yağcıoğlu Fehmi’nin, Hacettepeliler’in meşhur kahvesinde oturuyorduk.
Fotoğraflar: Şevket Yaman
Milliyet Ankara Gazetesi'ndeki sayfa: http://www.milliyet.com.tr/Milliyet.aspx?aType=EklerDetay&ReleaseID=306&EkPage=2
8 yorum:
sayın ALİ İNANDIM ve Sayın LÜTFÜ YANAR Dostuma Bu güzel anıları aktardıkları için Şükranlar .Hacettepe Başlı Başına Bir tarih ve Efsane Har taşının altında Bir Tarih Var İstiklal savaşında Binlarce yaralı Mehmetçiğe evlerini açan Maddi Manevi desteklerini Esirgemeyen insanların yaşadığı ve Tarihe yön veren Bir semt .Gönül isterdiki Bu Tarihi Mahalle Gerçek Ankaralıların Yaşadığı ve anılarını paylaştığı evlerde oturanlar olsaydı Çakma Konaklar değil Bu semti bilen Ankaralılardan destek alınarak Restitüye ve Restorasyon işlemleri yapılsaydı.Yapılmadı yapmadılar Geleneğin Ustaları Yaşayan Kültür Mirasçıları Tüm Ankaralıları Şahsınızda selamlıyorum sevgi ve saygılarımla A.Haluk Balaban.
Çocukluğum, Erzurumlular Kahvehanesinin az ilerisinde, Çiçek Sineması'nın karşısındaki Kıvrım Sokak'da geçti. (1954 - 1963) Anlatılanları keyifle okudum. Çiçek Sineması, şimdi yok olan Dumlupınar İlkokulu, Sarıkadın Sokak, Dörtyol, Cebeci Çayırı, Kurtuluş istasyonu, Hacette Yokuşu mekanlarımızdır. Bir süre de Cebeci ortaokulunda okudum. Mehmet Kabadayı'nın yeğeni merhum Ahmet Kabadayı en yakın sınıf arkadaşımdı. Hayali Küçük Ali'yi, Karagöz Kemal'i bilirim. Merhum Sarı Necdet'in Hacettepe kahvesinin önünde bir Fenerbahçe galibiyeti sonrası, attığı gol veya goller nedeniyle incecik bedeninin omuzlara alındığı sahne gözlerimin önünde. "Öteki Hacettepe" adlı makalemin de yer aldığı "YAŞAMA DAİR" anı - deneme kitabımı adresinizi verirseniz sizlerle paylaşmak isterim. Selam ve saygılarımla...
Tarık Barbaros Pilevne
Cep: 0 532 441 02 10
E- Mail: pilevnetarik@hotmail.com
😢
Sözün bittiği yerdeyim..
Sevgili Lütfü Yanar Ağabeyimizi KAYBETTİK 😢
Havalar düzelsin ziyaretine geleceğim demişti Rahmetli...
Acınızı Paylaşır Sabırlar dilerim..
Mekanı Cennet olsun İnşallah..😢
emeklerine saglik ali bey şımdı kim lütfü yanarla röportaj yapacak allah rahmet eylesin hizmete devam allah güç kuvvet versin.
Rahmetli Lütfü Yanar İlk okul arkadaşımdı. Yahudi Mahallesindeki İstiklal İlk Okulunda birlikte okumuştuk eski adı Leblebici şimdi İstiklal Mahallesi. Tarihi bir konaktı.Hamamönü Belgeseli.TRT nin hazırladığı ve Ankara Büyük Şehir Belediyesinin Hazırladığı Kasabadan Metropole ANKARA Belgeslinde ve TRT Ankara Radyosunda çok Programda Birlikte olmuş Ankarayı hacettepeyi Hamamönünü Anlatmıştık.Ankara Kulübünde Ferfenelerde birlikteliğimiz Devam etti.Gönül isterdiki Ankara Kulübü Böyle değerli İnsanların Anılarını Bilgilerini değerlendirsin gelecek nesillere aktarsın maalesef olmadı.Yazmayan okumayan toplumlarda Değerlerin bilinmesinin önemi daha da artıyor.Ruhu şada olsun Mekanı cennet. sayın ALİ İNANDIM . geleceğe ışık tutan röportajınıza teşekkür ederim saygılarımla.
Ben dumlupınar ilkokul 1970 yılı mezunuyum.Şimdiki hamamonu sokata agora meyhanesi vardı, karşısında Ankara gazozu imalat hanesi vardı onun üst katında oturdum,her haftasonu meyhanede içkiyi fazla kaçırıp çok sık kavga çıkardı geceleri onları çok izlemişligim vardır.🙂
Bahsi geçen çiçek sineması bizim ailenin imiş benim çocukluğumda yeri ve tabelası hala duruyordu bende hamamönü doğumluyum kofteciler sülalesi son nesil
Yorum Gönder