25.01.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Ankara’nın
gelişmesini, zenginleşmesini, dünya çapında örnek bir başkent olmasını kim
istemez. Hele neredeyse yarım yüzyıl hırpalanmış, hak ettiği ilgiyi görememiş
bir Ankara’ysa. Tarihine ve tarihi yapılarına sahip çıkamamış, sahip olduğu
özellikleri korumakta basiretsizlik ve beceriksizlik destanı yazmış, bunu da
devlet göbeğindeyken başarmış bir başkentse. Yarası olunca her yeri acır ya
insanın, Ankara da öyle işte; neresine dokunsanız her yanı sızlıyor.
Akün binası!
İlkokul yıllarında,
elimden tutup, önce Kuğulu Park’a sonra Tunalı’dan bir çocuk için gökdelenden
yüksek dev binanın kapısına getirdiler. Kapı önü çok kalabalıktı, beklemeye
başladık. Sinemaya gelmişiz; Akün Sineması’na. Bildiğim sinemalardan çok daha
büyüktü. Sinema gibi, salonunun büyüklüğünü izledim önce. Film, içinde yer yer
gerilimli sahneler olan bir filmdi. Bu kadar büyük bir salonu dolduran
kalabalık içinde, kendimi güvende hissetim. Devre arasında frigo ve patlamış
mısır da girince işin içine, gerilimden eser kalmadı, korkmadım o sahnelerden.
O hisler, yıllarca Akün’le aramızda bir köprü kurdu. Bir film aynı anda birkaç
sinemada oynar ama Akün’lüsünü tercih ederdim her zaman. Çocuk tiyatroları
izlemiştim ki yaşıtlarımla geçirdiğim eğlenceli zamanlar, Akün’le aramızda daha
sıcak bağlar kurdu. Sözün özü; Akün artık bir bina değildi benim için.
Kopan bağlarımız
Bugün Akün ve Şinasi
sahnelerinin olduğu binanın satılması
gündeme geliyor, 5 Şubat 2013’te ihalesi yapılacak. Bizim anılar, belki
de bu binaya hiç girmemiş birilerine satılacak. O da üzerine dökecek betonu, haydi anılara
allah rahmet eylesin, gelsin paralar! Şehir de sahip çıkılması gereken şeyler, yerler ve binalar, bu yüzden
önemlidir; bizi şehre bağlayan yapıştırıcılardır onlar, bir kültüre, medeniyete bağlar. Bu bağları Taşhan’da, Belvü
Palas’ta koparttık, Karpiç’te koparttık, gecekondulaşan Kale evlerinde
koparttık, Atatürk Orman Çiftliği’nde kopartıyoruz. Koptukça kişiliksizleşiyor
şehir.
Bir öneri
Bir ara yol olur mu
diye önermek istiyorum: Aslında Ankara’nın o bölgesine bir oteli
yakıştırabiliyorum mesela. Şık bir otelin dibinde, Ankara’nın en güzel
sahnelerinden ikisinin duruşunu gözümün önüne getiriyorum. Tunus Caddesi’nin
yıllarca karanlıkta kalan bu köşesi, işbirliğiyle ışıl ışıl aydınlanır, Akün ve Şinasi Sahneleri’nin, tam aksine,
manevi değeri üzerine maddi değeri de artabilir diye düşünüyorum. Elalemin
renkli sinema, tiyatro kaplı sokaklarına özenmeyi biliyoruz. İşte fırsat. Belki
de Akün ve Şinasi Sahneleri, bu proje için biçilmez kaftandır. Ankara için bir
soluklanıp, düşünmeye değmez mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder