08.01.2013 Milliyet-Ankara Gazetesi
Dünyanın, metrolarıyla
nam salmış şehirlerini görme fırsatım olmuştu. Moskova gibi, Londra gibi, Paris
gibi. 1989 yılında Brüksel’de ilk bindiğimde içim içimi yemişti; bizde adı
geçmezken 100 yıldan fazladır böyle ucuz ve hızlı bir ulaşım düzeni
kullanıyordu adamlar. Karaköy-Galata arasındaki çatlasa 100 metre mesafede
halatla çekilen vagona binince sevindirik olduğumuzu hatırlıyorum; ne
medeniyetti Karaköy’den Galata’ya yokuşu tırmanmadan 2 dakikada çıkmak! O zaman
Ankara’da, Bahçeli- Dikimevi boyunca sıcakta, ayazda duraklarda yığılmış,
kaldırımlara sığmayan yolcular hala gözümün önünde. Özellikle Kızılay’da.
Gelmeden önce çok ülkede binmiştim ama Ankara’nın metrosuna ilk binişimin keyfi
ve coşkusunu anlatamam. İşte buydu yahu!
Metronun gerekleri
İlk heyecan geçip,
dik merdivenler yormaya, bavulu Gar’a ya da AŞTİ’ye taşımak zorunda kalmaya
başlayınca eksiği görmeye başladık. Tekerlekli bavullar da icat olmamış
henüz. Sıhhiye’de, İvedik’te,
Kurtuluş’ta, merdiven tırmanışı bitince, başarıyı kutlamak için, zirveye bayrak
dikesi geliyor insanın. Hep söyledik “Metroda böyle dik ve uzun merdiven olmaz”
diye. Gelişmiş metrolarda, merdivenin duranı yok, hep yürüyeniyle iner
çıkarsınız. Metro, mutlaka tren garları ya da şehirlerarası otobüs duraklarına,
liman ya da havaalanlarına bağlanır. Birinden diğerine geçerek şehir dışına
rahatça çıkabilirsiniz. Metrodan Gar’a ulaşmak için Maltepe-Gar arasındaki
dolambaçlı ve aklı zorlayan garabetten eser yoktur normal metrolarda. Hele
gece, alt geçit kapanınca çantalarla Maltepe’de metroya geçme faslı, korku
filmi gibidir. Yürüyense hep yürür merdivenler, 2 günde bir durmaz. Daha geçen
haftasonu AŞTİ’de, yanında kızı, bastonuyla dik merdivenleri tırmanan teyzeyi
gördüm. Merdivenler yine durmuş, asansörden habersiz, Ağrı Dağı’na
tırmanıyordu. Çektiği eziyeti yaşadım adeta. Arkasında, koca bavulları
sürüyerek çıkarmaya çalışanlar.
EGO’nun planları
Yeri geldi de o
yüzden bir kez daha anımsatıyoruz; EGO’nun planları varmış. Ulaştırma
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na devredilen metro hatları bitince, yolcu
yoğunluğunun artması bekleniyormuş. Bu yoğunluğa önlem almak için ek asansörler
ve yürüyen merdivenler yapılacakmış. Hatta 17 yıl sonra Ankaray vagonlarına,
klima bile takılacakmış. Hayırlısıyla 2013’ün yatırım programına almışlar. Yeni
hatlar yapılmasaydı?
Yeri gelince hep
‘çeyrek metro’ diyorum, biliyorsunuz. Sadece hattın eksikliğini kastetmiyorum, merdivenlerinden
kolay ulaşılırlığına kadar bütün her şeyiyle çeyrekliğinden bahsediyorum. “Tren
gidiyor ya işte”yle olmuyor metro. Nasıl Zonguldak Kömür Madenleri’ne iner gibi
yerin dibine indiriyorsanız, oradan da yukarı çıkaracaksınız yolcuyu.
Zonguldak’ta, çıkarıyorlar.
Çok iş var, niye bekliyoruz?
Metromuz, özellikle
duraklarda ve Gar ile AŞTİ’de çok sorunlu. Dünya’da, yürümeyen en dik
merdivenler Ankara’da. Adı metro ama caddeyle bütün bağları zayıf. Londra’da, 3
kattı metro. Hiç içinden çıkmadan gar, liman, havaalanı, bineceğiniz aracın
kapısında iniyordunuz neredeyse. Paris, 110 yıldır yaşıyordu bu rahatlığı. Hele
Moskova Metrosu, mimari bir sanat eseriydi başlıbaşına. Metroya değil, sanat
galerisine iniyordunuz sanki. 100-150 yaşındaki bu metroları görünce bizim 20
yaşını bile bulmamış genç metromuzun, dağınıklığı ve işlevinin gerisinde
kalması takılıyor kafaya: “Yeni hatların bitmesini beklemeden bile hala
yapılacak çok iş var, bugüne kadar niye bekledik acaba?” diye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder