24.10.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
Hava
raporu gibi; “Ankara sanayisi, yer yer
yenilikçi olacak. Yenilikçiliğin olduğu bölgelerde yenilenmenin sürmesi
beklenirken olmayan bölgelerin, ihracat kuraklığından etkilenmesi, üretimin tehlikeli
seviyelere düşmesi bekleniyor!” diye sunabilir ekonomi bilen kişi. ‘Sanayi Durumu’nu açar bakarız, ne
alemde bu yenilikçilik, ekonomi ne alemde diye. Böyle bir programı izleyebilmek
için sık ve hızlı gelişmeler olması gerekir, ağırdan alan, lafa boğulan, kendi
ayağına dolanan gelişmeler değil.
Havalı inovasyon!
Birkaç
yıldır çok yoğun kullanıyor, “inovasyon”
diyoruz. “İnovasyon” demek, “yenilikçilik” demekten daha havalı oluyor. Havalı
bir kavramın ardına düşüyor, yeni beklentilere, yeni hayallere kapılıyoruz. Peşine
takılacağımız yeni kuyruklu yıldızımız oluyor. Neredeyse “İnovatif olmayan bizden değildir!” diye çemkireceğiz tuttuğumuza.
Kof bir coşkunluk halindeyiz. Ara gazı fazla, yokuşu çıkma hızı düşük bir
vaziyet. Ama ağzımızı doldura doldura “inovasyon” diyoruz.
Niye kaptırdık Vadi’yi?
21
Ekim’de İnovasyon Haftası, üst düzey devlet ve şirket yöneticileriyle
akademisyenlerin yer aldığı toplantılarla
Ankara’da başladı. Hemen ilk günden Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)
Başkanı Mehmet Büyükekşi, Ankara’nın gazını aldı ve Ankara’nın Araştırma-Geliştirme,
tasarım ve markalaşmayla beraber inovasyonun yani yenilikçiliğin de başkenti
olduğunu söyledi. İlk teknokentin 2000 yılında ODTÜ'de kurulduğunu vurgulayan
Büyükekşi,
Son
5 yılda uygulanan bilişim Ar-Ge projelerinin dörtte birinin,
Türkiye'deki
39 teknoparktan 6'sının (ki bunlar Türkiye’nin en iyileridir),
59
teknoloji geliştirme bölgesinden 8'inin Ankara'da bulunduğunu belirtti.
Ankara,
en fazla ihracat yapan beşinci il, en çok ihracat yapan 1000 firma içinde firma
sayısı açısından altıncı il durumundaymış.
Tescillercesine
Ankara'nın doğal bir inovasyon eko sistemine sahip olduğunun altını çizdi.
E Bilişim Vadisi’ni niye
Kocaeli’ne kaptırdık o zaman?
Altyapı ve mevzuat sorunları
var
Bilişim
Vadisi açısından en uygun ortam olan Ankara, destek verilseydi yenilikçi üretim
biçimlerini ve yeni ürünleri, Türkiye sanayisine en hızlı kazandıracak ildi.
Haftayı “Türkiye’nin en önemli sorunu
yenilikçiliktir, araştırma-geliştirmedir” diye açıyoruz ama uygulamayla
laflar örtüşmüyor. Teknokentlerin Yeni Uygulama Tüzüğü’nün çıkması 2 yılı
bulmuştu. Hala da mevzuat sorunları var.
“Ankara, yer yer yenilikçi”
diyebiliyoruz şimdilik. Sanayisi geçişe en uygun, yenilikçiliği en iyi izleyen
sanayi olmasına karşın elektrik, su, yol gibi basit altyapı sorunlarıyla
uğraşıyor hala. Üniversiteler, teknokentler ve meslek okullarıyla işbirliği,
çok yavaş ilerliyor. Bazı proje destekleri, adresine gitmiyor. Resmi kurumların
çoğu, yerli ürünleri almamakta ısrar ediyor. Ahenk yok yani.
İçini mi boşaltıyoruz?
İşte diyeceğimiz; ağzı
doldura doldura, sabah akşam “inovasyon”
demekle olmuyor. Alt yapı sorunlarından yasal süreçlere kadar daha çok işimiz
var. Eğer bundan sonra da bu tarz ve bu hızla yürüyecekse işler, koca harflerle
göz alıcı bir paket olarak sunulan ‘yenlikçilik’ kavramının, içinin
boşaltıldığını düşünmeye başlayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder