26.09.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
Bazılarınızı
görünce hemen tanıyorum; babanız ya da bir büyüğünüz yanınızda oluyor. İkinizin
de tatlı heyecanı, bir biçimde yüzünüzden yansıyor. Bazılarınızı tahmin
ediyorum; tavırlarınız ve kıyafetleriniz ölçülü, kendinizi salmamış
oluyorsunuz. Tesettürlüyseniz büyük kent modası yansımamış oluyor
aksesuarlarınıza. Arkadaşlarınızlaysanız daha içten yanaşmış oluyorsunuz
birbirinize, daha içten gülüyorsunuz. Çocukluktan
beri geldiğim halde, bir genç olarak yeniden Ankara’yı keşfedişimi
anımsatıyorsunuz. “Neresinden girip,
neresinden çıkayım acaba?” derken her yerine girip çıktığım günleri. Hepiniz
hoş geldiniz başkentimize!
Başkente geldiniz
“Öğrenci kenti” diyorlar ama
altyapısıyla ulaşımıyla konaklamasıyla yüzbinlerce üniversite öğrencisine yanıt
verebilen bir kente mi geldiniz, sizin adınıza iyimser olmak bize düşmez ancak
‘başkent’e geldiğinizi, her zaman
aklınızın bir köşesinde tutun.
Kafanızı
derslere ve cep telefonlarına gömüp, okuldan balık gibi çıkmayın. Katılacağınız
ortamlarda, İstanbul’da, İzmir’de, Antalya’da, Erzurum’da, Antep’de ya da
Hakkari’de karşılaşamayacağınız insanlar ve fırsatlarla karşılaşabilirsiniz
Ankara’da. Bu ortamların çoğu, paranız olmasa da katılabileceğiniz, üstelik
fayda sağlayacağınız ortamlardır.
Önce nereye gitmeli?
Öncelikle
Ankara’ya gelen bir üniversite öğrencisi olarak ilk uğramanız gereken yer
Ankara Kalesi’dir. Kızılay’la arasında büyük farklar olduğunu göreceksiniz.
Sadece kültürel açıdan değil bazı değerlerin orada hala yaşadığına şahit
olacaksınız. Hemen az aşağısı Anadolu Medeniyetleri Müzesi, mutlaka
görmelisiniz. Ziyaret değil, görev olarak düşünün. Çıkrıkçılardan Ulus’a, Hacı
Bayram’a ve Eski Meclis’e uğramalısınız.
Anıtkabir,
turistik bir geziden çok başlı başına bir deneyim. Hiçbir zaman “gezdim bitti” tatminiyle
ayrılamıyorsunuz, hep yine gelme hissi uyandıracak.
Kızılay’da
Sakarya Caddesi’yle Yüksel Caddesi’nin hastasıyız. Gençler, gençliği, hep taze
tutuyor bu caddelerde. Yüksel, eskiden daha kültür kokardı ama yine de kıyasla
kaybetmedi bu niteliğini.
Yeniden
ayağa kaldırılan Hamamönü’ne, Ulucanlar Caddesi’yle arasında hala yaşayan eski
mahallenin içlerine azıcık uzanmalısınız. Her keseye uygun, karnınızı doyuracak
esnaf lokantalarını keşfetmelisiniz.
Bahçelievler
4’üncü Cadde’yi, Tunalı’yı, bir kez bile olsa görmelisiniz. Tunalı’da Kuğulu
Park, alışkanlık yapacak. Gitmişken Bestekar Sokak ve Tunus Caddesi’nden Karanfil
Sokak’a doğru Kızılay’a yürür, Olgunlar Sokak’ın kitapçılarına uğrarsanız yolun
nasıl bittiğini anlamayacaksınız.
Neler yapmalı?
Eskiden
yol boyunca bütün afişleri, duyuruları okuyarak yürürdük. Artık internet var.
İlgilendiğiniz panelleri, sempozyumları, sergileri, toplantıları, imza
günlerini kaçırmayın. Kiminle neyle karşılaşacağınız belli olmaz. Fayda
sağlayacağınızı kastettiğimiz ortamlar buralardır. Hepsine katılmak bedava. Bir
de Ankara’da, istediği kadar amatör olsun, bir etkinliğin ya da işin ucundan
tutmak lazım. Boş adamı, pek sevmez başkent.
Biliyoruz;
başkentte, özellikle merkezden uzak okullar için ulaşım hala zor ve öğrenci
için pahalı ama kent içinde yürüyerek dolaşmaya çalışın. Sürprizleri dağıtılmış
sokakları var çünkü. Tarihi olaylar yaşanmış bir köşkle akla gelmeyecek yerde
bir sahafla koca devlet adamlarının uğrak yeri lokantalarla karşılaşacaksınız.
Emanet gibi yaşamayın
Ankara,
öğrenci kenti olma özelliklerini bütünüyle edinemedi. 30 yıl önce de öyleydi
ama “Öğrenciyim” diyene “Canımsın” demediği kalırdı esnafın.
Paran çıkışmazsa “Sonra verirsin.”
Esnafı, vatandaşıyla alttan, ince desteklerini hissettik hep.
Hala
öyle mi, öğrenci olmayınca boşa konuşmuş oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder