14.10.2014 Milliyet-Ankara Gazetesi
Devletin
merkezini temsil eder, hükümet, başkentte çalışır. Ankara’nın fazlası vardır:
Kolayına başkent olmadı
Kolayına başkent olmadı
Daha
Mustafa Kemal ve arkadaşları gelmeden 3 ay önce, 11 Eylül 1919’da, Ankara
Telgrafhanesi’nden padişaha ve sadrazamına postasını koymuştur Ankaralı.
Çekinerek
geldikleri Ankara’ya, kilometrelerce uzayan halkın arasından girmiş, sıkı
sıkıya kucaklanmış ve korunmuştur Milli Mücadele’nin öncüleri.
Kurtuluş
Savaşı’na ve Cumhuriyet’in kuruluşuna, canıyla malıyla parasıyla katılmıştır
Ankaralı.
En
çok şehidi, ilçeleri beldeleriyle Ankaralılar vermiştir. Silaha ihtiyaç varken
pencere demirlerini, su oluklarını sökmüş, revire ihtiyaç varken her ev, evin
aldığı kadar yaralıya bakmıştır.
İstanbullu
vekillerin beğenmediği bozkır kasabası, binlerce lira yardımda bulunmuştur
boğazından kesip.
Evlerini,
arazilerini bağışlamıştır.
Ankaralı’nın
önünü çekense bir müftüdür; Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi. Vatansız özgürlüğün
olamayacağının, özgürlüksüz dinin yaşamayacağının bilincinde bir din adamı.
Bedelini fazlasıyla ödedi
Şimdi
birer cümleyle savuşturuyoruz ama saydığımız her başlığa kitaplar,
ansiklopediler yazıldı, yazılmayanlardan hariç. Kendi tarihini anlatmak için
pek ağırdan alındığını, hala çıkan ve bilmediğimize şaşırdığımız kitaplardan,
makalelerden anlıyoruz.
Yani
efendim, başkent olmuşsa bileğinin hakkıyla olmuş, bedelini fazlasıyla
ödemiştir Ankara.
Sanki vekaleten başkent
Ancak
gelin görün ki hakkından olmaya yüz tutmuş bir hali var uzun yıllardır. Hele
son yıllarda, içi burkan bir muameleye maruz kalıyor. Başkent oluşunu
kutlayamıyor adeta Ankara. Geçiştirme törenlerle gelişigüzel birkaç etkinlikle
savuşturuluyor 13 Ekim.
Üstelik
bu etkinlikler ve törenlerde de bir birlik değil ayrışma var. Tüm dernekleri,
odaları, yerel yönetimleri ve vekilleriyle beraber kutlanmıyor 13 Ekim. Herkes
kafasına göre kimine katılıyor kimine katılmıyor. Aynı etkinlik, farklı
yerlerde, bölünerek kutlanıyor. Aslında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanları da
arıyor gözler ama olmuyor işte. Olmayınca da iyi olmuyor, geçen yıl “Sanki vekaleten başkent” demiştik bu
yüzden.
Devletin gücünü de
yansıtamaz
Bu
yıl da çok sönük geçti kutlamalar. Oysa başkent bir tane, bütün Türkiye’nin
başkenti. Birçok mesajın verilebileceği, böyle bir günü değerlendiremiyor, üstüne kendi
başkentimizin itibarını sarsıyoruz. Marka, sadece maddi karşılık bulmakla
olunmaz, manen ve düşünceyle tamamlanması gerekir. Bu bütünlüğü sağlayamayan
kentler marka olamaz, başkentlerin de sıradan kentlerden farkı kalmaz.
Başkentliliğini
kutlayamayan bir başkent, devletin gücünü de yansıtamaz. Bu, aynı zamanda, gururla
sahip çıkmamız gereken tarihimizi, beraberimizde taşıyamadığımızı gösterir.
Yani efendim, geçiştirilecek törenlerin, bölünmüş kurumlarla gelişigüzel
etkinliklerin günü, bugün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder