25 Kasım 2015 Çarşamba

SARAÇOĞLU’NUN GİZEMİ



24.11.2015 Milliyet-Ankara Gazetesi


Özellikle son 5 yıldır böyle bir tarz gelişti Ankara’da; bir yerle ilgili niyet varsa işler sessiz sedasız yürüyor, bir gece biz uyurken dozerler uyanıyor, oldubittiyle iş nihayetine varıyor. Kamuoyunun bilgisinden kaçırılıyor yani.



Gizli, açık her türlü

Mesela bir yer, diyelim 1’inci Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı. Sessiz sedasız 3’üncü dereceye düşürülüyor, siz “Ne oluyor?” diyene kadar gececi dozerler giriyor araziye, kazınmış çıplak toprağa uyanıyoruz sabahına.



Mesela alakasız yasaların ya da cümlesi alakasız yasalardan bir torba yasa içine gizlenmiş gizli niyetler, çıkıyor yasayla beraber, yutsan yutamıyor, tükürsen tüküremiyorsun, takılıyor boğazına maydanoz sapı gibi.



Mesela yasal zemini oluşamayacak ya da hala oluşmamış bir yerde inşaat başlıyor. Mahkeme “Dur” diyor, kimse durduramıyor mahkeme dahil.



Mesela “Kuşa bak” diyorlar, bakıyoruz, döndüğümüzde bu sefer de doğru yasaya muhalif eylem koyduğunu görüyoruz kamu yönetiminin.



Birkaç örnek mesela

Mesela Atatürk Orman Çiftliği içindeki bitkibilimine tahsis edilmiş, bahçesindeki ağaç müzesiyle 60 yıllık Gazi Yerleşkesi, böyle gitti adım adım. Çiftlik Bulvarı’yla Ankapark, deterjana yapıştırılmış promosyon gibi yanında hediyesi oldu.



Mesela 5 yıl önce banka ve bazı resmi finans kuruluşlarının genel müdürlükleri, paldır küldür bir torba yasaya karıştırılıp İstanbul’a gönderilmişti. Devletin merkezinden kaçırılır gibi. Merkez Bankası’nın da bir ayağı, İstanbul’un Ataşehir’ine uzandı sonra.



Yasaklanan güzergahta zabıta yürüdü

Mesela Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Ankara’ya geldiği 27 Aralık’tan 17 gün önce 10 Aralık 2010’da bir genelge yayınlanarak Seymen Yürüyüşü ve Garnizon Koşusu iptal edildi. Trafiği engelliyorlarmış. 4 yıl sonra 3 Eylül 2014 gazetelerinde, kocaman da fotoğrafını koymuş, şöyle bir haber: “25 ilçe zabıta müdürlüklerinin katılımı ile oluşturulan kortejde yer alan 400 zabıta, Kızılay’dan Ulus’a yürüyerek, Atatürk Anıtı’na çelenk koydu.”(!)



Mesela bir gün baktık, İtfaiye Meydanı’nın Gençlik Parkı kapısıyla Bit Pazarı arasına paravanlar çekilmiş, otopark olan yer kapatılmış. Sorduk soruşturduk bilen yok. Paravan arasından kafayı uzattık, içeriden biri bitti başımızda “Biz de bilmiyoruz” dedi. Neredeyse 1 yıl, inşaatın künyesi asılmadı hiçbir yere. Cami inşaatıymış. Neye rağmen yapılıyordu ki gizemlerden gizem beğen bir cami dikiliyordu meydana? Bu arada o sıradaki İller Bankası gibi Cumhuriyet dönemi yapıların da yıkım kararlarının çıktığını öğrendik.



Mesela 11 yıl önce İskitler’deki Demir Sanayi ve Ata Sanayi bölgeleri, Merkezi İş Alanları (MİA) diye bir proje için yıkılmıştı. Orası da gizemini koruyor, 11 yıldır farelere, tinercilere, fuhuşa ev sahipliği yapıyor.



Ve Saraçoğlu Mahallesi

Ve geldik Saraçoğlu Mahallesi’ne... Türkiye’nin ilk toplu konut projesi... 1946’da kurulmuş. İşte tarih, eser, kent kimliği gibi birikimi ve derinliği olmayan bir düşünce biçimi, şimdi Saraçoğlu’nu biçimlendirme derdinde. 2 yıldır mahkeme kararlarına rağmen, rahatsız edici bir kabalıkla zorla boşaltma devam ediyor. Yine aynı, ürkütücü bir gizem içinde yürüyor her şey.



Büyük ihtimalle diğer gizemli işlerde olduğu gibi, bir sabah uyandığımızda, gecenin dozerleri, ilk toplu konut projesi olması nedeniyle bile tarihi ve turistik değeri olan bu mahalle üzerinden, acımasızca geçmiş olacak. Şimdiye kadar gizemli işler, hep yıkımla bitti çünkü.


Sanki burası devletin kurulduğu yer, başkent değilmiş gibi, 5 yıldır alışkanlık haline getirilen oldubitti yöntemi, kent hafızasından bir sayfayı daha koparıp, dozerler ve dozer gibi düşüncelerin önüne, değersiz bir kesekağıdı gibi buruşturup, atacak.

Hiç yorum yok: