19.01.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi
Karlı
havada, baharlık bir konuya gireceğiz. Baharlık çünkü bitkiler, çiçeklerle
ilgili. ‘Bozkır’ın bir aşağılama
kavramı olarak yöneltildiği Ankara sınırları içindeki elmaslar, altınlar,
zümrütlerle kaplı arazileriyle ilgili. Bahar gelmeden hatırlatalım ki yenilenen
doğayla beraber bu değerlerin de yenilenmesine fırsat verilsin.
Daha
önce çeşitli defalar değinmiştik Ankara’nın kaybolan bitki türlerine. Bitki
bilimcilerin dışında kimi ilgilendirdi acaba? “Kızılcahamam Çançiçeği, Ankara Civanperçemi, Nallıhan Akyıldızı, Ayaş
Geveni, Çayırhan Sığırkuyruğu, Kazan Çançiçeği, Koçhisar Geveni neymiş?”
diyen kaç kişi çıkmış, kaç yönetici dikkat kesilmiştir acaba? Bazılarımıza her
bitki ot, bu toprakların sahibi ve sakini olduğunun farkında bile değiller.
Boş değil bilinçle bakmalı
Doğa
Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün, ‘Karasal ve İçsu Ekosistemleri Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme
Projesi’nin sonuçlarını, yaklaşık tam 1 yıl önce duyurmuştuk. Raporda, araştırma
sonucu Ankara’da tespit edilen bitki türünün 800’den 2 bin 200 çıktığını
görmüştük. Sadece Ankara’ya has tespit edilen bitki türü sayısı ise 290’dan
390’a çıkmıştı. Bir yörenin asıl elmasları, altınları, zümrütleri, doğasındadır;
sahip olduğumuz hazinenin bakiyesi, şimdilik böyle.
Araştırıldıkça,
zenginliğimizin daha da artacağı kesin de farkına varacak bilinç lazım bir de. Elalemin
ülkesinden gelip, bizim yüzüne bakmadığımız bitkileri, sevgilisine hediye etmek
için mi topluyor adamlar? Komşu arazide çiğneyip geçtiğimiz, tarla, yol açmak
için telef ettiğimiz, beton beton binaları üzerine yığdığımız bitkiyi, binlerce
kilometre öteden niye toplamaya geliyorlar? Doğaya boş boş değil de bilinçle
baktıkları için olabilir.
Tükenen hazineler
Bu
kez çerçeveyi daraltıp, büyüteci Ayaş’a tutuyoruz ve son mücadelesini veren
yokolmakla yüzyüze hazinelerimizi, ilgilisine ilgisizine, bilgilisine bilgisizine
not düşüyoruz. Ayaş, Aysantıbeli’ndeyiz...
Ayaş-Aysantıbeli |
Aysantıbeli
tepesi, Ankara yönünde, yaklaşık 6-7 kilometre Ayaş’a. Bitkibilimciler, “Endemik (sadece o bölgeye has) bozkır
türleriyle bitki çeşitliliği yüksek ve endemik türlerce zengindir” diyor Aysantıbeli için. “Hazine burada” diyorlar yani. Ancak
Ayaş’a has 7 bitki türü, işte bu Aysantıbeli’nde yokolmak üzere.
Türk Kayagülü |
Ayaş Çançiçeği |
Mor kıskıs |
Türk Kayagülü, Ayaş Çançiçeği, Mor Kıskıs için kırmızı alarm ciddiyetindeki ‘vahim’
ibaresi kullanılıyor. Çok acilen önlem alınmalı, tarlayı şuraya genişleteyim
diyen çıksa fotoğraf ve müzelerde arayacağız kendilerini.
Yurtgeveni ve Hanımçayı, ‘tehlikede’ sınıfında, korumak için az zaman var demek.
Yörük Taşçantası, Ayaş Gümüşü’nün durumunu
ise ‘hassas’ diye sınıflandırıyor bitkibilimciler; gevşemeye gelmez, vakit
varken önlem alınmalı diyorlar yani.
Yurtgeveni |
Hanımçayı |
Yerinde koruyalım
Bitkibilimci
Profesör Doktor Mecit Vural’ın, Ankara’nın diğer bitki türleri için olduğu gibi,
Aysantıbeli’ndeki çırpınışlarına da kulak vermek, destek olmak gerekiyor.
Ayaşseverleri, doğaseverleri ve yetkilileri, acilen bu desteğin içini
doldurmaya çağırıyoruz. Elmaslarımız, altınlarımız, zümrütlerimiz, yerinde
değerini korusun diye.
Yörük Taşçantası |
Ayaş Gümüşü |
Fatma ana dükkanı kapatmış
Ayaş’ın bir değeri de ilçenin simge isimlerinden Fatma ana. Ayaşlılar’ın ablası, Fatma ebesi... 46 yıldır işletiyordu bayi-büfesini, kendi tabiriyle hala hesabı öğrenememişti. 46 yıldır sabahın 6’sından kışın akşamın 7’sine, yazın akşamın 9’una kadar çarşının başını tutuyordu.
Ağustos
2014’de yaptığımız söyleşide “Ailem de
Ayaş’ın adamları da göz kulak oldu, tam beceremesek de hala ekmeğimizi
kazanıyoruz işte. Hala da Ayaşlı sahip olur, sağolsunlar” demişti. 17
yıldır Ankara’ya gelememiş, dizleri taşımıyor, göstermesi lazımdı halbuki. 1
buçuk ay önce Ayaş’ı ziyaretimizde uğramıştık, “Guzuum, çok yoruldum, kaldıramıyorum artık” diye burkmuştu içimizi.
Ayaşlılar'ın Fatma anası Fatma Kurnaz', "Çok yoruldum" demişti son ziyaretimizde. |
Fatma ebenin, kapanan bayi-büfesi |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder