01.01.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi
Hemşerisi
Rusya gibi memleketin üzerine, bir de Sibirya soğukları çöktü. 2015 Aralık’ı, yağışsız
kuru soğukla başladı, hala sürüyor. Hava tahminlerine bakılırsa önümüzdeki ay,
hafif yağışlar dışında, pek farklı geçmeyecek; aşağı yukarı aynı dereceleri
gösterecek termometreler. Ne ağız tadıyla kar ne de yağmur görünüyor. Tabii
çıkaramıyoruz keyfini, en güzel kıyafetini donanmayınca; karlarını giyinmeli
Ankara.
Çıkalım
Kale’ye, asırlık kiremitli çatıların altında çaylarımızı kahvelerimizi
yudumlayıp, sobalara dizilmiş kestanelerin pişmesini bekleyelim, çatıların
üzerinden, dalgalı kuğu tüylerine sarınmış başkenti izleyelim istiyoruz. Gazelhan
Hafız Burhan’ın, Müzeyyen Senar’ın, Mahsuni’nin, Neşet Ertaş’ın sesi yayılsın
gramofonda dönen taş plaklardan. Hava gibi telaşemiz de donsun da alıcı gözle
bir bakalım şehrimiz, başkentimize.
Koyunpazarı Sokak'ta karlarını giyerken Ankara (Şubat 2012). Fotoğraf: Ali İnandım |
“Donmak” derken dostumuz Haldun
Cezayirlioğlu’nun ‘Ankara 1914 Kışı’
başlıklı makalesi geldi aklımıza.
1914
Şubat’ı... Buzların ağırlığından çatılar çöküyor, sarkıtlar yüzlerce insanı
yaralıyor, dükkanlar açılamıyor, yemsiz kalan hayvanlar telef oluyor, Cuma günü
Börekçilerin Hamdi Efendi’nin ‘alt
fırını’, Pazarirtesi günü Pekmezcilerin Ali Atıf’ın ‘üst fırını’ nöbetleşe çalışıyor. Camiye cemaat, sokağa insan
bulunamıyor.
Hayvanlar
yayılamadığı için evlerin altındaki ahırlarda taze tezek birikiyor. Tazesi
yanmayacağı için külle harmanlayıp, yakıyorlar. Eh bu seferde kokusuna
dayanılmıyor. Merdiven altı tahtalar yakılmaya başlanıyor. Fakir ne yapıyor?
Sessiz
ölüm ve definler var, milletin sahibi yok çünkü 1914’de. Definlerin başındaki
Sarı Ethem Hoca anlatıyor; “Havalar
elvermediği için, yalnız öğlen namazına müteakip defin yapabiliyorduk. Her
öğlen de 2-3 öksüzü yetimi, toprağa verdiğimiz oluyordu.”
Her
öğlen mi...
Ankara’da,
kışın tadını çıkardığımız kadar ihtiyacı olana sahip çıkmayı da unutmayacağız.
İster komşumuz ister kimsesiz sokakta, komşuya destek olacak, kimsesizi ‘Alo 183’e haber vereceğiz. 1914’den
farkımız, geliştiğimiz kadar da vicdanımız olmalı. Sibirya soğukları acımasız
olabilir ama biz, ona uymayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder