12.02.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi
Rantın ve kestirmeden kazanmanın sarhoşluğuna kapılmadan ülkenin ve çocuklarının geleceğini düşünen insanların varlığını bilmek, Beynam Ormanları’nın havasını solumak gibi; bol oksijenli, güç veren bir etki yaratıyor zihinde. Bütün olumsuzluklar ve ağır işleyiş, hatta bazen hiç işlemeyiş içinde, bir gün akıntısı dönecek bu nehire karşı kürek çekenler var. Varolsunlar...
Rantın ve kestirmeden kazanmanın sarhoşluğuna kapılmadan ülkenin ve çocuklarının geleceğini düşünen insanların varlığını bilmek, Beynam Ormanları’nın havasını solumak gibi; bol oksijenli, güç veren bir etki yaratıyor zihinde. Bütün olumsuzluklar ve ağır işleyiş, hatta bazen hiç işlemeyiş içinde, bir gün akıntısı dönecek bu nehire karşı kürek çekenler var. Varolsunlar...
Geçtiğimiz
Salı köşemizde, yeni sanayi devrimi Sanayi 4.0’ı konu etmiş, devrimi
yakalamanın birinci adımında, nasıl çuvalladığımıza değinmiştik. Üretim
sürecine, nitelikli insan yetiştirmiyorduk çünkü; ne sanayide ne sanatkarda ne
esnaflıkta. Çırak, dolayısıyla kalfa ve usta yetişmiyordu.
Okullar gözden düştü
Önce
meslek okullarını itibarsızlaştırarak ve güncellikten kopararak başladık, 1997
yılında 8 yıllık zorunlu eğitim ikinci darbe oldu ve derken 2012’de 12 yıla
çıkarılınca evlilik çağına gelmiş, çıraklık için kocamış gençler yığıldı
dershane ve üniversite sınav salonlarına.
Önemli
bir kısmının hedefi sadece üniversiteye girmek oldu, okuduğu bölüm, mesleği bile
olmayacaktı. Bir nesli, ‘üniversite sınavı’ denen kıyma makinesinde öğüttük
böylece. İşsiz üniversiteli cenneti olduk. En zeki, uygulamaya yatkın gençlerin
kıymet bulduğu meslek okullarıysa gözden düşmeye devam ediyordu. Mezunlarının
yüzde 15’i mesleğine devam ediyor, yüzde 85’i, kolundaki altın bilezik dururken
garson, güvenlikçi, büyük alışveriş merkezlerinde tezgahtarlığı tercih
ediyordu. Çok ama çok büyük bir hata yapıyorduk.
Gençler için büyük kayıp
Çünkü
gençler, eski itibarını ve işlevselliğini kaybeden meslek okullarında gelişmelerin
gerisinde kalıyor, öğretmen bile bulamıyor, gözden düşmüş bu okullara yakıştıramıyordu
kendini. Güncelliğini kaybetmiş okullardan mezun olanlar, ihtiyaç duyulan
niteliğe ve beceriye sahip olmayınca hayata işsizlikle başlıyor ya da okuduğu
3-4 yılı çöpe atıp, çalıştığı işyerinde, sıfırdan başlıyordu öğrenmeye. Gencin
ömründe 3-4 yıl ne demek, ne büyük kayıp!
Bir
de çıraklık eğitimi gören gencin okuduğu, zorunlu eğitimden sayılmayıp, 6287 Sayılı İlköğretim
ve Eğitim Kanunu’yla Açık Öğretim Lisesi’ne kaydolma zorunluluğu
getirildi. Öte yandan 3308 Sayılı Meslek Eğitimi Kanunu’ysa çıraklık eğitimini,
zorunlu eğitimden sayıyordu. Farklı kurumların arasında pinpon topuna dönen
meslek ve çıraklık okulları, bütünsel bir uygulama olmayınca hızla nitelik
kaybına uğradı. Hiçbir ölçü, ölçme-değerlendirme süzgeci kalmadı. Film koptu,
okulu asmaya başladı genç. Kafa çorba oldu çünkü. Geleceği pusluydu, değecek
miydi onca dirsek çürüttüğüne?
ANKESOB Mesleki Eğitim Danışmanlık Birimi Şubat 2016 Toplantısı |
10
Şubat Çarşamba günü Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nde (ANKESOB), pek
çok akademisyen ve meslek odası başkanlarının katıldığı Mesleki Eğitim
Danışmanlık Birimi Toplantısı vardı. ANKESOB, bu konuda mesleki eğitimin duayenlerine,
Prof. Dr. Hıfzı Doğan başkanlında bir rapor hazırlatıyor. Hocalarımız, bir ön
bilgi sundu. Oda başkanları da önerilerini. Ankaralı sanayicilerin de benzer
çalışmalar içinde olduğunu, hatta organize sanayi bölgelerinde kendi okullarını
açarak, kendi yaralarına merhem olmaya çalıştığını biliyoruz. Ne kadar çok
koldan ilerlersek o kadar çabuk yol katedeceğiz ancak devletsiz, her zaman geç
kalırız.
Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Osman Nuri Gülay, hızlı yol alınacağını söyledi |
Konuya hakim genel müdür
Toplantıya,
koltuğuna çok yeni oturmuş, çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve
Teknik Eğitim Genel Müdürü Osman Nuri Gülay da katıldı. Gülay, mesleki ve
teknik eğitim kökenli, konuya çok hakim. Önümüzdeki hafta hemen ilgili kurum ve
örgütleri gezmeye başlayacaklarını, organize sanayi bölgelerinde hem okul açıp
hem olanlara destek olacaklarını, Cuma günü 9 Bakan’la 3308 Sayılı Yasa’yı
görüşeceklerini, ANKESOB’un hazırlayacağı raporu değerlendireceklerini ve
kapsamlı bir kongreyle nihai tespit aşamasını bitireceklerini açıkladı. Konuya
hakim olması nedeniyle hızlı yol alacakları konusunda da herkesin yüreğine su
serpti.
Ankara’ya yetmiyor
Ankara’da,
2015 yılı verilerine göre ortaöğretimde okuyan öğrenci sayısı 305 bin 87. 155
Mesleki ve Teknik Lise, 120 normal lise, 35 de ikili eğitim okulu var. Meslek
okullarında okuyanların oranı yarıya yakın; yüzde 45. Ancak yetmiyor.
Başkentin
14 Mesleki Eğitim Merkezi’nde, 125 derslik var ve 319 öğretmen görev yapıyor. 2015
yılı verilerine göre bu merkezlerde 5 bin 568’i erkek, 921’i kız öğrenci olmak
üzere 6 bin 489 çırak öğrenci, 31 meslek alanı, 152 meslek dalında
eğitim-öğretim görüyor. Kalfalık, Ustalık ve Usta Öğretici Belgesi alanlarla
sayıları 8 bin 978 erkek, bin 944 kız olmak üzere toplam 10 bin 922.
Dışarıdan mı getireceğiz?
Ama
yetersiz... Sadece Sincan ASO 1 Organize Sanayi Bölgesi’nde her yıl, 2 bin
nitelikli elemana ihtiyaç var. Varolan 7 organize sanayi bölgesine, savunma ve
havacılık sanayisi, tıbbi araçlar, raylı sistemler, kauçuk sanayisi gibi
yenileri eklenecek. Ne yapacağız, şapkadan mı çıkaracağız onca çırağı, kalfayı,
ustayı? Yoksa dışarıdan getirmek zorunda mı kalacağız, gençler arasında
işsizlik bu kadar yüksek oranlardayken?
Hızlı işleyiş hızlı değişim
Önce
meslek ve çıraklık okullarına, itibarını ve güncel içeriğini yeniden teslim etmeliyiz.
Bu okullar, günün koşullarına uygun yeniden yapılandırılmalı ki gençler için
tekrar cazip hale gelsin. Nitekim hükümet, 2016 Eylem Planı’na aldı konuyu. Arkasından,
öncelikle bürokrasiden hızlı işleyiş, kanun yapıcılardan acil değişikliklerin
yapılmasını bekliyor iş camiası. “Salın
prangalarımızı da koşalım” diyorlar.
Biz üretmek zorunda olan bir ülkeyiz, yeter rant ve kolay yoldan para kazanma yöntemleriyle gittiğimiz. Yeter çünkü döndük artık, üretmediğimiz için, kendimizden yiyoruz.
Biz üretmek zorunda olan bir ülkeyiz, yeter rant ve kolay yoldan para kazanma yöntemleriyle gittiğimiz. Yeter çünkü döndük artık, üretmediğimiz için, kendimizden yiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder