13 Şubat 2016 Cumartesi

MESLEK OKULLARININ HAKKI



12.02.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi

Rantın ve kestirmeden kazanmanın sarhoşluğuna kapılmadan ülkenin ve çocuklarının geleceğini düşünen insanların varlığını bilmek, Beynam Ormanları’nın havasını solumak gibi; bol oksijenli, güç veren bir etki yaratıyor zihinde. Bütün olumsuzluklar ve ağır işleyiş, hatta bazen hiç işlemeyiş içinde, bir gün akıntısı dönecek bu nehire karşı kürek çekenler var. Varolsunlar...

Geçtiğimiz Salı köşemizde, yeni sanayi devrimi Sanayi 4.0’ı konu etmiş, devrimi yakalamanın birinci adımında, nasıl çuvalladığımıza değinmiştik. Üretim sürecine, nitelikli insan yetiştirmiyorduk çünkü; ne sanayide ne sanatkarda ne esnaflıkta. Çırak, dolayısıyla kalfa ve usta yetişmiyordu.


Okullar gözden düştü
Önce meslek okullarını itibarsızlaştırarak ve güncellikten kopararak başladık, 1997 yılında 8 yıllık zorunlu eğitim ikinci darbe oldu ve derken 2012’de 12 yıla çıkarılınca evlilik çağına gelmiş, çıraklık için kocamış gençler yığıldı dershane ve üniversite sınav salonlarına.

Önemli bir kısmının hedefi sadece üniversiteye girmek oldu, okuduğu bölüm, mesleği bile olmayacaktı. Bir nesli, ‘üniversite sınavı’ denen kıyma makinesinde öğüttük böylece. İşsiz üniversiteli cenneti olduk. En zeki, uygulamaya yatkın gençlerin kıymet bulduğu meslek okullarıysa gözden düşmeye devam ediyordu. Mezunlarının yüzde 15’i mesleğine devam ediyor, yüzde 85’i, kolundaki altın bilezik dururken garson, güvenlikçi, büyük alışveriş merkezlerinde tezgahtarlığı tercih ediyordu. Çok ama çok büyük bir hata yapıyorduk.

Gençler için büyük kayıp
Çünkü gençler, eski itibarını ve işlevselliğini kaybeden meslek okullarında gelişmelerin gerisinde kalıyor, öğretmen bile bulamıyor, gözden düşmüş bu okullara yakıştıramıyordu kendini. Güncelliğini kaybetmiş okullardan mezun olanlar, ihtiyaç duyulan niteliğe ve beceriye sahip olmayınca hayata işsizlikle başlıyor ya da okuduğu 3-4 yılı çöpe atıp, çalıştığı işyerinde, sıfırdan başlıyordu öğrenmeye. Gencin ömründe 3-4 yıl ne demek, ne büyük kayıp!

Devletsiz hep geç kalırız
Bir de çıraklık eğitimi gören gencin okuduğu, zorunlu eğitimden sayılmayıp, 6287 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’yla Açık Öğretim Lisesi’ne kaydolma zorunluluğu getirildi. Öte yandan 3308 Sayılı Meslek Eğitimi Kanunu’ysa çıraklık eğitimini, zorunlu eğitimden sayıyordu. Farklı kurumların arasında pinpon topuna dönen meslek ve çıraklık okulları, bütünsel bir uygulama olmayınca hızla nitelik kaybına uğradı. Hiçbir ölçü, ölçme-değerlendirme süzgeci kalmadı. Film koptu, okulu asmaya başladı genç. Kafa çorba oldu çünkü. Geleceği pusluydu, değecek miydi onca dirsek çürüttüğüne?
ANKESOB Mesleki Eğitim Danışmanlık Birimi Şubat 2016 Toplantısı
10 Şubat Çarşamba günü Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nde (ANKESOB), pek çok akademisyen ve meslek odası başkanlarının katıldığı Mesleki Eğitim Danışmanlık Birimi Toplantısı vardı. ANKESOB, bu konuda mesleki eğitimin duayenlerine, Prof. Dr. Hıfzı Doğan başkanlında bir rapor hazırlatıyor. Hocalarımız, bir ön bilgi sundu. Oda başkanları da önerilerini. Ankaralı sanayicilerin de benzer çalışmalar içinde olduğunu, hatta organize sanayi bölgelerinde kendi okullarını açarak, kendi yaralarına merhem olmaya çalıştığını biliyoruz. Ne kadar çok koldan ilerlersek o kadar çabuk yol katedeceğiz ancak devletsiz, her zaman geç kalırız.
Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Osman Nuri Gülay, hızlı yol alınacağını söyledi
Konuya hakim genel müdür
Toplantıya, koltuğuna çok yeni oturmuş, çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Osman Nuri Gülay da katıldı. Gülay, mesleki ve teknik eğitim kökenli, konuya çok hakim. Önümüzdeki hafta hemen ilgili kurum ve örgütleri gezmeye başlayacaklarını, organize sanayi bölgelerinde hem okul açıp hem olanlara destek olacaklarını, Cuma günü 9 Bakan’la 3308 Sayılı Yasa’yı görüşeceklerini, ANKESOB’un hazırlayacağı raporu değerlendireceklerini ve kapsamlı bir kongreyle nihai tespit aşamasını bitireceklerini açıkladı. Konuya hakim olması nedeniyle hızlı yol alacakları konusunda da herkesin yüreğine su serpti.

Ankara’ya yetmiyor
Ankara’da, 2015 yılı verilerine göre ortaöğretimde okuyan öğrenci sayısı 305 bin 87. 155 Mesleki ve Teknik Lise, 120 normal lise, 35 de ikili eğitim okulu var. Meslek okullarında okuyanların oranı yarıya yakın; yüzde 45. Ancak yetmiyor.


Başkentin 14 Mesleki Eğitim Merkezi’nde, 125 derslik var ve 319 öğretmen görev yapıyor. 2015 yılı verilerine göre bu merkezlerde 5 bin 568’i erkek, 921’i kız öğrenci olmak üzere 6 bin 489 çırak öğrenci, 31 meslek alanı, 152 meslek dalında eğitim-öğretim görüyor. Kalfalık, Ustalık ve Usta Öğretici Belgesi alanlarla sayıları 8 bin 978 erkek, bin 944 kız olmak üzere toplam 10 bin 922.

Dışarıdan mı getireceğiz?
Ama yetersiz... Sadece Sincan ASO 1 Organize Sanayi Bölgesi’nde her yıl, 2 bin nitelikli elemana ihtiyaç var. Varolan 7 organize sanayi bölgesine, savunma ve havacılık sanayisi, tıbbi araçlar, raylı sistemler, kauçuk sanayisi gibi yenileri eklenecek. Ne yapacağız, şapkadan mı çıkaracağız onca çırağı, kalfayı, ustayı? Yoksa dışarıdan getirmek zorunda mı kalacağız, gençler arasında işsizlik bu kadar yüksek oranlardayken?

Hızlı işleyiş hızlı değişim
Önce meslek ve çıraklık okullarına, itibarını ve güncel içeriğini yeniden teslim etmeliyiz. Bu okullar, günün koşullarına uygun yeniden yapılandırılmalı ki gençler için tekrar cazip hale gelsin. Nitekim hükümet, 2016 Eylem Planı’na aldı konuyu. Arkasından, öncelikle bürokrasiden hızlı işleyiş, kanun yapıcılardan acil değişikliklerin yapılmasını bekliyor iş camiası. “Salın prangalarımızı da koşalım” diyorlar. 

Biz üretmek zorunda olan bir ülkeyiz, yeter rant ve kolay yoldan para kazanma yöntemleriyle gittiğimiz. Yeter çünkü döndük artık, üretmediğimiz için, kendimizden yiyoruz.

Hiç yorum yok: