19.04.2016 Milliyet-Ankara Gazetesi
Birincisinde
aklımız başımıza gelmedi, ikincisi patladı gelmedi, üçüncüsü patladı. Başkentin
asayiş zaafını gözümüzün içine sokuyordu ardı ardına patlayan bombalar. Yüzlerce
kilo bombayla şehir turu bile atıyordu teröristler. 10 Ekim 2015’de Ankara
Garı’nda, 17 Şubat 2016’da Merasim Sokak’ta ve 13 Mart 2016’da Kızılay’da
patladılar. 3 patlamada çocuğu, genci, yaşlısıyla 169 vatandaşımızı kaybettik.
Üçüncüsü,
5 milyonluk başkentin sokaklarını terk edilmiş kente çevirdi. Kentin sokaklarına,
hatta uzak semtlerin sokak aralarına kadar yansıdı terk edilmişlik görüntüsü.
Vatandaşın önlemi
Kızılay
patlamasından tam bir hafta sonra Kızılay boştu, kıpır kıpır olan Yüksel Caddesi
ve Karanfil Sokak’ta akşam saat 8’de dükkanlar kapanmıştı. O sokağı bilen ve
müdavimleri anlar o saatte bu sokaklarda dükkan kapanmasını. Batıkent’te, merkezinden uzak sokak arasında bile berber,
market, kasap iş yapamaz olmuştu. Hatta site içi marketlerin cirosu, artacağına
yarıya kadar düşmüştü.
Önlem
alınmayınca vatandaş kendi önlemini almıştı.
Boşluk
ikinci hafta da sürdü, üçüncü dördüncü derken bir ayı buldu insanların yeniden
sokaklara dönmesi. Alınan önlemleri bekledi, güven duydu ve çıktı sokaklara.
Başbakan’a kaldı iş
Ankara
Garı’ndaki patlamayla ilgili emniyete yönelik tartışmalı konular vardı,
müfettişler araştırdı, raporu 25 Şubat 2016’da sundu. Ankara Valiliği’nden
soruşturma izni istediler, izin talebi reddedildi.
Ayrıca
devlet içinde kendi devleti ve milletine karşı eylemlere göz yuman ya da fırsat
veren bir grubun varlığından da söz ediliyordu. Asayiş zafiyetinin katlanmasında
etkileri var mıdır, araştırma, incelemeler bittikçe göreceğiz onu da. Yoksa
devletin merkezinde, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bulunduğu kentte bu kadar
kolay ve üst üste olmamalıydı bu çapta eylemler diye biliyoruz biz.
Çünkü
Merasim Sokak’taki patlamadan sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun talimatıyla ‘Başkent Güvelik Eylem Planı’
hazırlanmıştı ki Başbakan’a niye kalmıştı o iş? Gazetemiz yazarı Tolga Şardan,
18 Nisan Pazartesi günkü ‘10 Ekim
Raporu’nun Ardından’ başlıklı yazısında konunun ayrıntılarını incelemişti,
meraklısına hatırlatmakla yetiniyoruz.
İstenince oluyormuş
İçişleri
Bakanlığı, son patlamadan 1 gün sonra 14 Mart’ta nihayet 5 aydır vekaleten
yürütülen Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne, istihbarat ve terörle mücadele tecrübesi
olan Mahmut Karaaslan’ı atadı. Koltuğa oturduğu sabah, alınan önlemlerle
sokaklarda varlığını hissettik. Gölbaşı’nda, Bolu’da, daha kente girmeden eylem
hazırlığı yapan teröristler yakalanmaya başladı. İstenince oluyormuştu demek.
“Olay olmayacak” diyemiyoruz çünkü
sağolsun ne çok ülkenin desteği olduğunu gördük terör örgütlerine. Temmuz’dan
bu yana hızla artan terörist eylemlerde de komutadan eğitime, istihbarattan
silah yardımına kadar katkılarını öğreniyoruz her gün. O destekler olmasa kimse
ülkenin başkentinde, bu eylemlere yeltenme cesaretini gösteremezdi zaten.
Teşekkürü de bilmeliyiz
Yani
efendim, gerek Doğu ve Güneydoğu’da gerek kent merkezlerinde, devlet isterse
kimse istediği gibi at oynatamıyormuş. İçlerinde basiret gösteren yetkili ve
etkililer olsun yeterki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder