24.06.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi
Mesela
kepçeniz varsa Marmara Köşkü’nü, Çubuk Barajı Göl Gazinosu’nu, Su Süzgeci
binasını, Etibank’ı, Çiftlik’teki Merkez Lokantası’nı, Havagazı Fabrikası’nı,
Hacıbayram Camisi’nin dayandığı Bizans Surları’nı yıkabilirsiniz. İller
Bankası’nı gözünüze kestirir, hatta zaten eskimiş 2 bin yıllık, Kale’yi bile yıkarsınız
da kim durabilir acaba karşınızda; kepçe var nihayetinde. Ayrıca bir yerde
kepçe varsa mutlaka bir şey yıkılacak demektir.
Daldır
kepçeyi, eskimiş bina, duvar, eser, taş toprak silsin süpürsün. Tarih de dahil
oh tertemiz! Hiç biriktirecek bilgi olmayınca her daim taptaze, gıcır gıcır
zihni olur insanın!
Turist imrenecek!
Biz
de öyle yapıyoruz zaten; eskileri yıkıyor, 2000 model Ankara kuruyoruz
silbaştan. Turist geldiğinde, gelecek olursa eğer bir gün, “Ne kadar da modern bir şehir, hiç eski bir
şey yok, cillop gibi maşallah. Kendi tarihlerini bile silmişler. Arkadaşlarıma
anlatayım da tarihi esersiz şehir neymiş görsünler, istenirse olabiliyormuş
demek” diyecektir. Akın akın boca olan turistlerin Ankara’yı işgalini görür
gibiyiz, şehir kapılarında konvoylar oluşuyor hıncahınç.
Frig,
Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet dönemi hiç fark etmiyor, kepçe
geliyor, eskiler gidiyor. Anlatırken bile zihni ferahlıyor insanın.
Binlerce yılın kutsal mekanı
En
son Hacı Bayram Camisi’yle Agustus Tapınağı’na dayanak olan Bizans Surları’nı
yıktık. Gazetelerde adım adım duvarın çöküşü haber olduğu halde onarmaya kimse
el atmayınca, e çökecekse çöksün bir türlü çökmeyince, Büyükşehir
Belediyemiz’in de kepçesi olduğu için, nihayet yıktılar da kurtulduk bu
gerginlikten.
Yıkılan Bizans Suru, bin 700 yaşlarında falandı; eskimişti yani! |
O
bölge, geçmişi 2 bin 700 yıl geriye giden Frigler’den beri kutsal mekanı
Ankara’nın. Frig, 2 bin 200 yıl önce Roma, bin 700 yıl önce Bizans, yaklaşık
900 yıl önce Selçuklu, 600 yıl önce Osmanlı’nın olmak üzere 93 yıldır da
Türkiye Cumhuriyeti başkentinin kutsal mekanı olmaya devam etmiştir.
‘Hacı Bayram Höyüğü’ de denen bu
bölgenin altı parmakla kurcalasanız tarihi eser verecek zenginlikte ama biz
deşip, hem içine hem üzerine çirkin
çarşılar, dükkanlar ve otoparklar yapıyoruz. Uzmanlar bütün Ulus bölgesinin ‘müze denetimli kazı bölgesi’ olması
gerektiğini söylerken kepçeyle ağızlarına bir tane patlatıyor, yenilemeye devam
ediyoruz şehrimizi.
Birinci derece değil artık
Gayrimenkul
Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 12 Nisan 1980 tarihli ve A-2167 Sayılı
Kararı’yla Ankara il merkezi ve Ulus bölgesi, ‘Arkeolojik ve Kentsel Sit Alanları ile Taşınmaz Kültür Varlığı’
olarak tescil edilmiş. Hacı Bayram Camisi ve Agustus Tapınağı’nın olduğu höyük
de Birinci Derecede SİT Alanı olmuş.
Şehir
ve Bölge Yüksek Plancısı Prof. Dr. Mehmet Tunçer hocamızın notlarını
kurcalamaya devam ediyoruz; 1986 yılında açılan Ulus Tarihi Kent Merkezi Proje
Yarışması’nda birinci olan ve 1992 de yürürlüğe giren ‘Ulus Koruma Islah İmar Planı’nda da burası Birinci Derece SİT
Alanı’ymış.
2005
yılında ‘Raci Bademli Planı’nın uygulandığı
Hacı Bayram Meydan Düzenlemesi’nde zemin kaplaması için biraz kazıldığında dahi
Koruma Kurulu suç duyurusunda bulunmuş, 2006’da o plan iptal edilmiş.
Hacı Bayram’da kepçe serbest
Derken
SİT alanı sınırlarıyla oynanmaya başlanmış ve Ankara Büyükşehir Belediye
Meclisi’nin 15 Mart 2013 tarih ve 490 Sayılı Kararı ile yeni ‘Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı (KANİP)’ kabul edilmiş. Bu planda, sadece Roma Tiyatrosu ve Roma Hamamı ilan
edilmiş, Hacı Bayram ve Agustus Tapınağı’nın
olduğu bölge Birinci Derece Sit
Alanı olmaktan çıkarılmış. O bölgede kepçe, o yüzden kolay giriyor işte istediği
yere.
Oysa
diyor uzmanı, “Bir arkeolojik SİT alanı,
kazısı tamamlanmış olsa bile tarihsel verilerin sürekliliği açısından bu
niteliğini devam ettirir.”
Fotoğraflar: ODATV |
Aman unutmayalım
Bizans
Suru’nun yıkılışı, basit bir çökme değil o zaman; Hacı Bayram nasıl yepis
yenilenip özgünlüğünden eser kalmadıysa Hacı Bayram Höyüğü’nün de ne altında ne
üstünde eski bir şey bırakılmayacak demektir.
Ekim 2014'de Sur'un önündeki yol yapımı sırasında da kanalizasyon çalışması yapılırken sıra sıra sütunlar çıkmış, üstü kapatılıp yola devam edilmişti. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder