18 Haziran 2016 Cumartesi

SOĞUTACAĞIMIZA ISITMAYALIM



17.06.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi


Frene dokunma ihtiyacı duymadan ayrımları keskinleştirici bir siyaset yürüyor ülke gündeminde. Yani ortaya doğru gelerek ortak çıkarlarda birleşip işbirlikleri oluşturmamız gereken bir zamanda, herkes daha fazla kendi köşesine çekilmeye çalışıyor günden güne. Çekildikçe de sertleşiyor ortam. ‘Ortak çıkarlarımız’ı, gerçekleştiremeyeceğiz bu durumda.

Dünya görüşlerimizin uzlaşmaz noktalarını öne çıkarıyor, belki yaşam boyu uzlaşılamayacak konuları ısrarla kaşıyor, başka çare yokmuş gibi işin sadece bu yanına meylediyor, hakaretlere vardırarak viraja girmeye çalışıyoruz sonunda. Hiçbir toplum, böyle girilen virajları dönemez.

Beraberlik lazım
Meclis’te, siyasetçiler arasında ağızdan çıkan kelebek kanadı esintisi kadar söylemler, istenirse fırtınaya dönüştürülebiliyor.
Fikir adamları, görüş belirtmekten öte mahalle kavgasına çeviriyor tartışma ortamlarını. Gençler, öbürünün sesini bastırmayı, kavga etmeyi, tartışma tarzı olarak öğreniyor.
Ayrımcı ifadelerle ayrımcılığa karşı olunuyor, ayrımcıyla aynı safa duruluyor bilerek ya da bilmeyerek.
Yenmek ve yenilmek var, beraberliği çıkardık mücadeleden. Oysa milletin ve ülkenin hayrı için bazen berabere kalmak, hatta bazen yenilmeseniz de sessiz kalmak gerekiyor karşı tarafa.

Topyekün mücadele şart
Uluslararası mücadeleler ise topyekün verilir; bir siyasi görüşün, birkaç kurumun, her heyecanlananın istemesiyle olmaz. Bir devletin diğer devletten en korktuğu şeydir; milletinin, devletinin arkasında durması.

İşte dünyanın, böyle döngülerinden birinden geçtiğimiz dönemdeyiz. Yeni dünya kuruluyor, bu dünyadaki eski hakimiyetini korumaya çalışanlar, kapı komşularımızdaki savaşlar üzerinden bizi de hizaya getirmeye çalışıyor ki hatta artık açık açık terör dahil bizi zora sokacak işlerin arkasında durduklarını göstermekten de çekinmiyorlar. Ve biz, onlarla mücadeleye girip, masadaki yerimizi hak edeceğimize, içeri dönmüş, ayrışma ateşleriyle dans ediyoruz. Ateşle oyun olmaz.

Yol alamıyoruz
İçeride kim kazansa da dışarıda daima kaybedeceğimiz bir oyun  bu. Yeni dünyaya hangi sınıf ülke olarak gireceğimizin altyapısını oluşturacağımız zamanda, boşa alıyoruz çarkları. Daha önce benzettiğimiz gibi; motor çalışıyor ama araba gitmiyor. Çıkan ses, kuru gürültü. Yaklaşık 70 yıldır yaptığımız gibi.

Yeni dünyanın masasına, teknoloji üreten ülkeler oturacak. Ve bu ülkelerin arkadakilerden kopuşu eskisi gibi de olmayacak, gece gündüz koşsanız bin yıl yakalayamayacaksınız. Çoktan sistem değişikliğine başladı, bizi bizim ayağımıza dolamaya çalışıyorlar şimdi.

Biz de oyuna geliyor, “Şunun inancı, şunun mezhebi, şunun kökeni, şunun dili, yok şu hayvandır, yok kadını ayıralım, yok onun başındaki bunun belindeki kumaş” diye değirmenlerine su taşıyoruz. Soğutacağımıza, ısıtılanı körüklüyoruz alevlensin diye.

Bin kere fark etmeliyiz
Türkiye’nin çatlasa son 30 yılı; ya masaya oturacağız ya da masadakilerin artıklarıyla yetineceğiz.

Bizim ‘ortak çıkarımız’, aralıksız bu altyapıyı oluşturmak ve yeni masaya oturacak üretim seviyesine erişebilmektir. Boşa alınmış çarkların sesleri, bizi hiçbir yere götürmeyecek. Aklımızı başımıza alalım, bu çarkları çalıştırmaya odaklanalım. Kuru gürültücüler bize yol göstermiyor, yolumuzdan alıkoyuyor, bin kere fark etmek zorundayız artık.

Hiç yorum yok: