17.06.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi
Frene
dokunma ihtiyacı duymadan ayrımları keskinleştirici bir siyaset yürüyor ülke
gündeminde. Yani ortaya doğru gelerek ortak çıkarlarda birleşip işbirlikleri
oluşturmamız gereken bir zamanda, herkes daha fazla kendi köşesine çekilmeye
çalışıyor günden güne. Çekildikçe de sertleşiyor ortam. ‘Ortak çıkarlarımız’ı, gerçekleştiremeyeceğiz bu durumda.
Dünya
görüşlerimizin uzlaşmaz noktalarını öne çıkarıyor, belki yaşam boyu uzlaşılamayacak
konuları ısrarla kaşıyor, başka çare yokmuş gibi işin sadece bu yanına meylediyor,
hakaretlere vardırarak viraja girmeye çalışıyoruz sonunda. Hiçbir toplum, böyle
girilen virajları dönemez.
Beraberlik lazım
Meclis’te,
siyasetçiler arasında ağızdan çıkan kelebek kanadı esintisi kadar söylemler, istenirse
fırtınaya dönüştürülebiliyor.
Fikir
adamları, görüş belirtmekten öte mahalle kavgasına çeviriyor tartışma
ortamlarını. Gençler, öbürünün sesini bastırmayı, kavga etmeyi, tartışma tarzı
olarak öğreniyor.
Ayrımcı
ifadelerle ayrımcılığa karşı olunuyor, ayrımcıyla aynı safa duruluyor bilerek
ya da bilmeyerek.
Yenmek
ve yenilmek var, beraberliği çıkardık mücadeleden. Oysa milletin ve ülkenin
hayrı için bazen berabere kalmak, hatta bazen yenilmeseniz de sessiz kalmak
gerekiyor karşı tarafa.
Topyekün mücadele şart
Uluslararası
mücadeleler ise topyekün verilir; bir siyasi görüşün, birkaç kurumun, her
heyecanlananın istemesiyle olmaz. Bir devletin diğer devletten en korktuğu
şeydir; milletinin, devletinin arkasında durması.
İşte
dünyanın, böyle döngülerinden birinden geçtiğimiz dönemdeyiz. Yeni dünya
kuruluyor, bu dünyadaki eski hakimiyetini korumaya çalışanlar, kapı
komşularımızdaki savaşlar üzerinden bizi de hizaya getirmeye çalışıyor ki hatta
artık açık açık terör dahil bizi zora sokacak işlerin arkasında durduklarını
göstermekten de çekinmiyorlar. Ve biz, onlarla mücadeleye girip, masadaki
yerimizi hak edeceğimize, içeri dönmüş, ayrışma ateşleriyle dans ediyoruz.
Ateşle oyun olmaz.
Yol alamıyoruz
İçeride
kim kazansa da dışarıda daima kaybedeceğimiz bir oyun bu. Yeni dünyaya hangi sınıf ülke olarak
gireceğimizin altyapısını oluşturacağımız zamanda, boşa alıyoruz çarkları. Daha
önce benzettiğimiz gibi; motor çalışıyor ama araba gitmiyor. Çıkan ses, kuru
gürültü. Yaklaşık 70 yıldır yaptığımız gibi.
Yeni
dünyanın masasına, teknoloji üreten ülkeler oturacak. Ve bu ülkelerin
arkadakilerden kopuşu eskisi gibi de olmayacak, gece gündüz koşsanız bin yıl
yakalayamayacaksınız. Çoktan sistem değişikliğine başladı, bizi bizim ayağımıza
dolamaya çalışıyorlar şimdi.
Biz
de oyuna geliyor, “Şunun inancı, şunun mezhebi, şunun kökeni, şunun dili, yok
şu hayvandır, yok kadını ayıralım, yok onun başındaki bunun belindeki kumaş”
diye değirmenlerine su taşıyoruz. Soğutacağımıza, ısıtılanı körüklüyoruz alevlensin
diye.
Bin kere fark etmeliyiz
Türkiye’nin
çatlasa son 30 yılı; ya masaya oturacağız ya da masadakilerin artıklarıyla
yetineceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder