24 Ağustos 2016 Çarşamba

MÜCADELENİN SANAYİ VE TİCARET AYAĞI

23.08.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi


Benzetme değil, bildiğiniz Kurtuluş Savaşı’nın ikincisini veriyoruz. Aynı ülkeler, aynı niyetle, bu kez iyice kontrolsüz vahşetleriyle bir kez daha çullanıyorlar üzerimize. Başkalarının topraklarında, onların kanları ve canları üzerinden niyetlerine ulaşmaya çalışıyor, alışıldık kalleşliklerini konuşturuyorlar yine.

Kanla beslenen siyaset
Çocuk, kadın, sivil, asker ayırt etmeden herkesi amaçlarına kurban edebiliyor, sokakları, caddeleri, çarşıları, pazarları, düğünleri, her yeri savaş alanı olarak kullanabiliyorlar artık. Kana doymayan bir siyaset oluşturdu, kalleşliğin ve ahlaksızlığın zirvesinde, kum eşeler gibi alt üst ediyor, yok ediyorlar günahsız insanların yaşamlarını.

Ekonomi politikası çöken küreselciler ya da dünyayı emmeye alışmış aynı mihraklar, kendi suçu olan çöküşün bedelini, yine başkalarına ödetmeye çalışıyor. Zaten hiç kalkmadıkları masalarından, ev sahiplerini kovuyorlar maşa teröristlerinin terörleriyle. Türkiye de bu masaların en donatılmış süslülerinden. Gözümüzün içine baka baka masamızdan ittirmek istiyor ki çoğu da ‘sözde’ müttefikimiz bunlar.

Sağduyuya çare bulunamadı
İnatla ittiriyor, besledikleri FETÖ, PKK, DAEŞ, DHKP-C gibi -artık daha kaç tane kuracaklarsa- örgütleriyle hak etmedikleri sofraya, bütünüyle kurulmayı hayal ediyorlar. Dünya sermayesini kontrol ediyor ama doymuyorlar. İnsanın insanlığı dahil, her şeyi istiyorlar. İnsanlığı çiğneyerek, robotlaştırılmış örgüt ve devletleriyle düzenlerini sürdürmeyi arzuluyorlar.

Tarih boyunca çok yaklaşıldığı sanılmış ancak hep hayal kırıklığıyla bitmiştir bu arzunun sonu. Her ne kadar bugün daha gelişmiş teknolojik ve psikolojik yöntemler kullanılıyor olsa da insanın, insan olmaktan kaynaklanan sağduyusuna çare bulunamamıştır henüz. Daha önce pek çok kez olduğu gibi, belki yine bize düşecek bu sağduyuyu harekete geçirmek.

Cephe gerisi savaşçıları
Bu Kurtuluş Savaşımız’da öncekinden bir üstünlüğümüz var; üretebiliyor ve kendi ürünlerimizle ticaret yapabiliyoruz. 1919’da toplu iğnesini, basmasını üretemeyen ülke, bugün tankını, topunu, radarını, savaş gemisini üretebiliyor. Dünyayı giydiriyor, besliyor, onbinlerce otelde misafir ediyoruz. Gelin görün ki daha fazlasını talep ettiğimiz ve kabiliyetimiz olduğu halde görünmez bir ayak frene basıyordu. O ayaklar, şimdi kendini gösterdi ya da kim olduklarını açıkça söyleyebiliyoruz artık.

Savaşı, cephe gerisi diyebileceğimiz alanda da veriyorduk yani. Sanayi ve ticaretimizin, FETÖ’sü, PKK’sı, DAEŞ’i, DHKP-C’siyle önü kesiliyor, içimizdeki sinsi siyasi, bürokrat ve işadamlarıyla gelişmesi engelleniyordu. Sanayi ve ticaretine çırak yetiştirmeyen, meslek okullarını gözden düşürüp işlevsizleştiren, üniversitelerinden işsiz meslek sahibi mezun eden eğitim sistemini, hangi ülke kurmak ister yoksa.

Yolu açın sel olacaklar
Bize karşı açılmış aleni bir savaşın içindeyiz. Yalnız bu mücadeleye, kendi içimizi temizlemeden girersek çok canımız yanacak. O siyasileri, o bürokratları, o işadamlarını temizlemeden yolumuzu açamayacağız. Cephe gerisinde, sanayi ve ticaretin savaşçılarını ihmal etmemek lazım. Yeni yasalara, yönetmeliklere, onbinlerce çırağa, ara elemana, yetişmiş ustalara ihtiyaçları var. Bu mücadele de aynı anda yürümeli. Siz yolu açın, onlar sel olup çağlayacaklar zaten.

Hiç yorum yok: