Benzetme
değil, bildiğiniz Kurtuluş Savaşı’nın ikincisini veriyoruz. Aynı ülkeler, aynı
niyetle, bu kez iyice kontrolsüz vahşetleriyle bir kez daha çullanıyorlar
üzerimize. Başkalarının topraklarında, onların kanları ve canları üzerinden
niyetlerine ulaşmaya çalışıyor, alışıldık kalleşliklerini konuşturuyorlar yine.
Kanla beslenen siyaset
Çocuk,
kadın, sivil, asker ayırt etmeden herkesi amaçlarına kurban edebiliyor, sokakları,
caddeleri, çarşıları, pazarları, düğünleri, her yeri savaş alanı olarak
kullanabiliyorlar artık. Kana doymayan bir siyaset oluşturdu, kalleşliğin ve
ahlaksızlığın zirvesinde, kum eşeler gibi alt üst ediyor, yok ediyorlar günahsız
insanların yaşamlarını.
Ekonomi
politikası çöken küreselciler ya da dünyayı emmeye alışmış aynı mihraklar, kendi
suçu olan çöküşün bedelini, yine başkalarına ödetmeye çalışıyor. Zaten hiç
kalkmadıkları masalarından, ev sahiplerini kovuyorlar maşa teröristlerinin
terörleriyle. Türkiye de bu masaların en donatılmış süslülerinden. Gözümüzün
içine baka baka masamızdan ittirmek istiyor ki çoğu da ‘sözde’ müttefikimiz bunlar.
Sağduyuya çare bulunamadı
İnatla
ittiriyor, besledikleri FETÖ, PKK, DAEŞ, DHKP-C gibi -artık daha kaç tane kuracaklarsa-
örgütleriyle hak etmedikleri sofraya, bütünüyle kurulmayı hayal ediyorlar. Dünya
sermayesini kontrol ediyor ama doymuyorlar. İnsanın insanlığı dahil, her şeyi
istiyorlar. İnsanlığı çiğneyerek, robotlaştırılmış örgüt ve devletleriyle
düzenlerini sürdürmeyi arzuluyorlar.
Tarih
boyunca çok yaklaşıldığı sanılmış ancak hep hayal kırıklığıyla bitmiştir bu
arzunun sonu. Her ne kadar bugün daha gelişmiş teknolojik ve psikolojik
yöntemler kullanılıyor olsa da insanın, insan olmaktan kaynaklanan sağduyusuna
çare bulunamamıştır henüz. Daha önce pek çok kez olduğu gibi, belki yine bize
düşecek bu sağduyuyu harekete geçirmek.
Cephe gerisi savaşçıları
Bu
Kurtuluş Savaşımız’da öncekinden bir üstünlüğümüz var; üretebiliyor ve kendi
ürünlerimizle ticaret yapabiliyoruz. 1919’da toplu iğnesini, basmasını üretemeyen
ülke, bugün tankını, topunu, radarını, savaş gemisini üretebiliyor. Dünyayı
giydiriyor, besliyor, onbinlerce otelde misafir ediyoruz. Gelin görün ki daha
fazlasını talep ettiğimiz ve kabiliyetimiz olduğu halde görünmez bir ayak frene
basıyordu. O ayaklar, şimdi kendini gösterdi ya da kim olduklarını açıkça
söyleyebiliyoruz artık.
Savaşı,
cephe gerisi diyebileceğimiz alanda da veriyorduk yani. Sanayi ve ticaretimizin,
FETÖ’sü, PKK’sı, DAEŞ’i, DHKP-C’siyle önü kesiliyor, içimizdeki sinsi siyasi,
bürokrat ve işadamlarıyla gelişmesi engelleniyordu. Sanayi ve ticaretine çırak
yetiştirmeyen, meslek okullarını gözden düşürüp işlevsizleştiren,
üniversitelerinden işsiz meslek sahibi mezun eden eğitim sistemini, hangi ülke
kurmak ister yoksa.
Yolu açın sel olacaklar
Bize karşı açılmış aleni
bir savaşın içindeyiz. Yalnız bu mücadeleye, kendi içimizi temizlemeden
girersek çok canımız yanacak. O siyasileri, o bürokratları, o işadamlarını
temizlemeden yolumuzu açamayacağız. Cephe gerisinde, sanayi ve ticaretin
savaşçılarını ihmal etmemek lazım. Yeni yasalara, yönetmeliklere, onbinlerce
çırağa, ara elemana, yetişmiş ustalara ihtiyaçları var. Bu mücadele de aynı
anda yürümeli. Siz yolu açın, onlar sel olup çağlayacaklar zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder