29.07.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi
Darbe
girişiminin üzerinden 10-12 gün geçmiş. Bazı Ankara gazetelerinde kocaman
fotoğraflarla başkentte ‘Latin rüzgarı’ estiğini öğreniyoruz. Salsa, bachata,
çaça diye bilinen Latin dansları edilmiş düzenlenen gecede. Gazeteler de
kocaman kocaman fotoğraflarla bize duyurmuş coşkuyu.
1989-1994
arası 32.Gün’de beraber çalışmıştık Banu Avar’la. 32.Gün’den sonra daha güzel
programlar hazırladı. 2002 tarihli Afganistan’daki değişimi anlatan
programında, Afgan sosyetesindendi galiba, bir hanımla söyleşi yapmıştı. Afganistan’ın,
bu hallere düşmeden önceki son hallerini anlatıyordu. O söyleşiden bir bölüm,
mıh gibi aklımızda yer etti. Özünü bozmadan hatırladığımız kadarıyla şöyle
sözler etmişti hanımefendi:
“Giyiniyor, geziyor, eğleniyorduk. Hayat çok
güzeldi. Şehre inmezdik. Sonradan fark ediyorum ne kadar kendi aramızda
yaşadığımızı.
Inter Continental otelde
balo vardı, oraya gidecektik. Çok şıktık hepimiz, çok eğleniyorduk. Geç
saatlerde bir ara balkona çıktım, otel ışıklarının vurduğu aşağıdaki barakaları
gördüm. Ne olduklarını anlamadım. Karanlıkta geldiğimiz için ne olduğunu
görmemiştik. Halkın yaşadığı gecekondularmış. ‘Burada insanlar mı yaşıyor?’
diye sordum. Çok kötü oldum o gün. Sonra da unutamadım o manzarayı. Bütün
Afganistan’ı, bizim gibi yaşıyor sanıyordum.”
1991
yılında gitmiştik o otele. Taliban Kabil’e girmemişti henüz. O manzara aynen
duruyordu hala. Kabil dışında bir tepenin yamacındaki otel, uzaydan inmiş
gibiydi, duvarlarının dibine kadar gecekonduydu etrafı. Acaba biz mi, o
hanımefendi mi daha çok şaşırmıştı? Gecekonduların dibine, uluslararası marka
olan 5 yıldızlı bir otel niye yapılırdı acaba?
Batı,
Afganistan’a yaşam biçimi ve kültürüyle girmek istemiş, Rusya bu girişi
engellemek için müdahale etmiş, çıkan savaştan elde bugünkü Afganistan kalmıştı
geriye; 25 yıl sonra kendi kaderini hala belirleyemeyen, yaşam biçimi savaş
olan bir ülke. Darbe girişimi başarılı olsa, az kalsın Afganistan, Irak, Suriye
gibi bir ülkeye uyanacaktık biz de.
“Latin rüzgarı esen dans gecesiyle ne
alakası var bunların?” diyorsunuz haliyle. Tabii hayat bir yandan akmaya
devam edecek ama aranızda kalsaydı bari. Ya da o gazeteler, kocaman kocaman
fotoğraflarla vermeseydi. Millet ne için sokaklarda sabahlıyor, “Tehlike geçmedi, sokakları boş bırakmayın”
çağrıları sürekli yenileniyor, çoluk çocuk millet parklarda uyukluyor, açıyoruz
gazeteyi, kocaman ‘Latin dans rüzgarı!’
Günlük
yaşam devam edecek tabii ki. Bu da sokakları boş bırakmamanın bir yöntemidir.
Ancak ölçüyü de kaçırmamak lazım. Cehennemin direğinden dönmüşüz, 240 kişi
yaşamını yitirmiş, bin 500'den fazla yaralımız var, biraz ağırlaşmak gerekir. O
etkinliği yine yaparsınız ama kendi aranızda, “Yaşam devam ediyor” demek için o haberi yine verirsiniz ama daha
mütevazı. Sonra mantık zinciri kopar, hayal aleminde kendimizi eğleriz Afgan
sosyetesi gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder