2 Ağustos 2016 Salı

ÖYLEYSE DANS!



29.07.2016 Milliyet - Ankara Gazetesi


Darbe girişiminin üzerinden 10-12 gün geçmiş. Bazı Ankara gazetelerinde kocaman fotoğraflarla başkentte ‘Latin rüzgarı’ estiğini öğreniyoruz. Salsa, bachata, çaça diye bilinen Latin dansları edilmiş düzenlenen gecede. Gazeteler de kocaman kocaman fotoğraflarla bize duyurmuş coşkuyu.

1989-1994 arası 32.Gün’de beraber çalışmıştık Banu Avar’la. 32.Gün’den sonra daha güzel programlar hazırladı. 2002 tarihli Afganistan’daki değişimi anlatan programında, Afgan sosyetesindendi galiba, bir hanımla söyleşi yapmıştı. Afganistan’ın, bu hallere düşmeden önceki son hallerini anlatıyordu. O söyleşiden bir bölüm, mıh gibi aklımızda yer etti. Özünü bozmadan hatırladığımız kadarıyla şöyle sözler etmişti hanımefendi:
Giyiniyor, geziyor, eğleniyorduk. Hayat çok güzeldi. Şehre inmezdik. Sonradan fark ediyorum ne kadar kendi aramızda yaşadığımızı.
Inter Continental otelde balo vardı, oraya gidecektik. Çok şıktık hepimiz, çok eğleniyorduk. Geç saatlerde bir ara balkona çıktım, otel ışıklarının vurduğu aşağıdaki barakaları gördüm. Ne olduklarını anlamadım. Karanlıkta geldiğimiz için ne olduğunu görmemiştik. Halkın yaşadığı gecekondularmış. ‘Burada insanlar mı yaşıyor?’ diye sordum. Çok kötü oldum o gün. Sonra da unutamadım o manzarayı. Bütün Afganistan’ı, bizim gibi yaşıyor sanıyordum.

1991 yılında gitmiştik o otele. Taliban Kabil’e girmemişti henüz. O manzara aynen duruyordu hala. Kabil dışında bir tepenin yamacındaki otel, uzaydan inmiş gibiydi, duvarlarının dibine kadar gecekonduydu etrafı. Acaba biz mi, o hanımefendi mi daha çok şaşırmıştı? Gecekonduların dibine, uluslararası marka olan 5 yıldızlı bir otel niye yapılırdı acaba?

Batı, Afganistan’a yaşam biçimi ve kültürüyle girmek istemiş, Rusya bu girişi engellemek için müdahale etmiş, çıkan savaştan elde bugünkü Afganistan kalmıştı geriye; 25 yıl sonra kendi kaderini hala belirleyemeyen, yaşam biçimi savaş olan bir ülke. Darbe girişimi başarılı olsa, az kalsın Afganistan, Irak, Suriye gibi bir ülkeye uyanacaktık biz de.

Latin rüzgarı esen dans gecesiyle ne alakası var bunların?” diyorsunuz haliyle. Tabii hayat bir yandan akmaya devam edecek ama aranızda kalsaydı bari. Ya da o gazeteler, kocaman kocaman fotoğraflarla vermeseydi. Millet ne için sokaklarda sabahlıyor, “Tehlike geçmedi, sokakları boş bırakmayın” çağrıları sürekli yenileniyor, çoluk çocuk millet parklarda uyukluyor, açıyoruz gazeteyi, kocaman ‘Latin dans rüzgarı!’

Günlük yaşam devam edecek tabii ki. Bu da sokakları boş bırakmamanın bir yöntemidir. Ancak ölçüyü de kaçırmamak lazım. Cehennemin direğinden dönmüşüz, 240 kişi yaşamını yitirmiş, bin 500'den fazla yaralımız var, biraz ağırlaşmak gerekir. O etkinliği yine yaparsınız ama kendi aranızda, “Yaşam devam ediyor” demek için o haberi yine verirsiniz ama daha mütevazı. Sonra mantık zinciri kopar, hayal aleminde kendimizi eğleriz Afgan sosyetesi gibi.

Çok mu abartıyoruz dersiniz? E o zaman dansss!..

Hiç yorum yok: